Cildimiz yaşlanmaya ne kadar karşı durabilir? Kök hücre tedavisi neler vaat ediyor?

Sonbahar da geldiğine göre, yaz boyunca ihmal ettiğimiz cildimizle ilgilenmenin zamanı gelmiş demektir. Merak ettiklerinizi çok güvendiğim ve cildimi ellerine emanet ettiğim güzel arkadaşım Dermatoloji uzmanı Dr. Şenay Sarıtaş'a sordum, içtenlikle yanıtladı. Bilgi dolu bir sohbet oldu, keyifli okumalar...

Son zamanlarda çok fazla duyduğumuz bir kelime "antiaging". Türkçesi yaşlanma karşıtı demek. Tedavilerde hep bu yönde geliştiriliyor. Öncelikle şunu sorayım; cildimizde yaşlanma hangi yaşlarda başlıyor?

Haberin Devamı

En çok merak edilen konulardan birisi antiaging. Yaşlanma karşıtı anlamına da gelen antiaging son zamanlarda güzel görünmenin önem kazanmasıyla birlikte güncel konu haline geldi. Yaşlanma cildimizde 20li yaşlarla birlikte yavaş olarak başlar. Aile büyüklerimizden annemize baktığımızda, kendi geleceğimizi, cildimizin yaşlanma durumunu kısmen görebiliyoruz. Saçlar ne zaman beyazlamaya başladı, göz çevreleri ve cildi ne zaman kırışmaya başladı, ne zamandan itibaren ne kadar derin kırışıyor gibi soruların yanıtları az çok kendimizdeki durumu tahmin etmemizi sağlar. "Yaşlanma karşıtı ürünleri, ne kadar geç kullanırsam o kadar iyi" düşüncesi çok yanlış! Çünkü bakım ürünlerine başlamak için çok beklememek gerekiyor. Cildimizdeki kırışıklıklar artıp, derinleştikten sonra daha uzun ve hatta masraflı tedaviler gerekebilir.

Elbette her yaşın cilt bakımı farklı ama cilt bakımına başladığımız yaşlardan itibaren, bulunduğumuz döneme uygun antiaging içerikli krem ve serumlar kullanmalı mıyız?

Antioksidan içerikli ürünler retinol, A ve C vitamini, hyaluronik asit, peptidler, alfa hidroksi asit, niasinamid içerikli serum ve kremler öncelikli tercihlerimiz arasındadır. Özellikle dermokozmetik ürünleri tercih etmekte yarar vardır dermatoloğumuzun önerdiği komedojenik etkinin düşük, allerjen içermeyen dermokozmetik ürünler bu açıdan oldukça önemlidir.

Cilt yaşlanmasını geciktirmek için önerebilecekleriniz nelerdir? Mesela beslenme açısından dikkat edeceklerimiz var mı? Yani bu yönde kader çizgimizi biraz olsun etkileyebileceğimiz bir şeyler mevcut mu?

Haberin Devamı

Çizgilenme, gözeneklerde genişleme ve sarkma, donuk cilt, 20li yaşlardan sonra sık yaşanılan cilt sorunları. Cildimiz hep o eski canlılığında kalacak sanıyoruz maalesef yaş ilerledikçe ve özellikle bu geçiş dönemlerinde sorunlar yaşamaya başlıyoruz. Yirmibeş yaşından itibaren artık cildimize daha titiz ve özenli davranmamız gerektiğini bilmeliyiz. Etkilerini bilmeden hatta test etmeden her ürünün alıp kullanılmaması gerekiyor. Her yaşın kullanması gereken temizleme ve nemlendirme ürünleri farklıdır. Göz çevresi dikkat edilmesi en önemli olanlardan, çünkü yaşlanma belirtilerini ilk görmeye başladığımız ve derinden yaşadığımız bölge burasıdır. Beslenmemizden, mimik hareketlerimize kadar dikkat etmemiz gerekiyor. Doğal gıdalara yönelip katı yağlardan, kafeinden ve fast foodtan uzak durmalıyız. Cilt dostu Omega-3 açısından balık tüketimine ağırlık vermeliyiz. Özellikle bol su tüketmeliyiz. Yaş faktörü dışında, fazla makyaj yapmak, makyajla uyumak, uygun temizleyici kullanmamak, göz çevresini iyi temizleyememek gibi bir sürü dış faktörde kırışıklık sebebidir. Çizgiler inceyken kremler işe yarar ve yaşlanma etkilerini geciktirir. Erken yaşta kullanmaya başlamak koruyucu tedbirler almamızı sağlar o yüzden yanlış bilinen ne kadar geç başlarsam o kadar iyi yöntemini tercih etmeyin.

Haberin Devamı

Cilt bakım ürünlerinin sınırı yok. Daha iyisi derseniz bir servet ödemeniz gerekebilir. Maddi imkanları kısıtlı olanlar, yaşlanma etkilerinden korunamaz gibi bir algı yaratılıyor. Siz bu konuda neler söyleyebilirsiniz? Buna katılıyor musunuz?

Cilt bakım ürünlerinde önemli olan pahalı ürünler seçmek olmamalı. Özellikle yaşımıza, cildimizin yapısına ihtiyacına göre ürünler tercih etmeliyiz. 20li yaşların ortalarına geldiğimizde, cildin yapısında bulunan kollojen proteinin sentezi yavaşlamaya başlar. Bunun sonucu olarak ciltte hafif kırışıklıklar ve ince çizgiler belirir. Bu döneme "ön yaşlanma dönemi" denir. 30lu yaşlarda cildinizin nem seviyesi düşmeye başlar ve artık ciltteki ince çizgiler daha belirgin hale gelir. Ciltteki kuruluk, cilt renginin daha cansız görünmesine neden olur. Otuzlu yaşlarda artık cildinize daha güçlü antiaging uygulamalar yapmamız gereklidir. Kırklı yaşlar, ciltteki kollojen yapım hızının çok düştüğü yaşlardır. Cilt bakımının tam anlamıyla gerçekten başlaması gereken yaş dönemleridir. Artık yaşlanmaya karşı etkin ürünler kullanmanın tam zamanıdır.

Yaşlanma etkilerine karşı küçük dermatolojik dokunuşlar bazen mucizelere sebep olabildiği gibi bazen de çok yapay ve tek tip bir sonuç doğurabiliyor. Bunun sınırı nedir? Nerede durmak gerekir? Bir Dermatolog olarak size büyük bir yük olmalı bu. Sizin çalışma sisteminize aşinalığımdan, hoş olmayan sonuçlar doğuracaksa yapmadığınızı biliyorum. Bu çizgiyi nasıl koruyorsunuz?

Bize başvuran her hastanın ayrı istekleri olduğu gibi temel görüş mucizeler yaratmamız şeklinde. Ben öncelikle kişiye uygun cilt yapısına, dokusuna, hayat görüşüne ve beklentilerine yönelik karar verip izah etmekteyim. Kişilerin tercihleri farklı olduğu için antiaging uygulamalarda tercihlerine, kişinin isteklerine göre uygun olanı yapmaya çalışmaktayım.

Biraz da yeni gelişmelerden bahsedelim. Yaşlanma karşıtı tedaviler ne durumda, ümit var mı, yaşım kırka yaklaşıyor, çabuk söyle!

Son zamanlarda antiaging konusunda güzel ve önemli gelişmeler kaydedilmektedir ki her geçen gün yeni teknolojik gelişmelerle birlikte, alan oldukça genişlemekte ve yeni metodlar üretmekteyiz. Özellikle fibrocell tedavisi, PRP oldukça yaygın sıkça kullandığımız yöntemler arasında yer almaktadır. Botox ve dolgu uygulamaları, örümcek ağı tedavisi ile asma yöntemleri de tercih edilen uygulamalar arasında yer almaktadır.

Kök hücre tedavisinin sonuçları nasıl ve ne tür hastalarda daha iyi sonuçlar alıyorsunuz? Bir de tekrarlanma sıklığı ne olmalı?

Kök hücre tedavisi olarak anılan Fibrocell yöntemi, cildin fibroblast hücrelerini vücut dışında doku kültürlerinde üretip, tekrar deriye verme esasına dayanır. Fibroblast hücreleri derinin sağlamlığını, elastikliğini ve yumuşaklığını sağlayan kolajen, elastik, retiküler lifler üretirler, diğer yandan hyalüronik asit gibi cildin kalitesini ve nemlenmesini arttıran maddeler sentezlerler. Peki Fibrocell yönteminden nerelerde faydalanılır derseniz; yüz ve dekoltede deri kalitesinin arttırılması ve kırışıklıkların azaltılması, yer çekimi ve yağ kaybı etkisiyle ortaya çıkan boyun ve çenede sarkma, akne izleri, yanık ve cerrahi skarların tedavisi, fotoyaşlanma sonucu canlılığını yitirmiş, gözenekli, mat deri yapısının düzeltilmesi gibi birçok alanda kullanabiliyoruz.

Peki Fibrocell yönteminde uygulanacak materyal nasıl elde ediliyor? Kişinin kendisinden değil mi?

Evet elbette kendisinden elde ediliyor. Öncelikle kulak arkasından 2-3 mm çapında bir doku parçası alınırak laboratuvara gönderilir. Bu küçük deri parçasından saflaştırılan fibroblastlar 3-6 hafta içinde çoğaltılır. Yeni elde edilecek materyal 2. ve 3. seanslarda kullanılır. Cilde ilk uygulama yapıldıktan sonra da laboratuarda üretim sürdürülür. Yeni elde edilen solüsyonlar, ikinci ve üçüncü seanslarda kullanılırlar. Öncelikle uygulama yapılacak bölge lokal anestezik kremlerle uyuşturulur. Her uygulamada 20-40 milyon adet hücre deri içine verilmiş olur. Genellikle ayda bir tekrarlanan üç seans sonunda tedavi tamamlanmış olur. İlk etkiler diğer yöntemlere göre daha geç ortaya çıkar. Ancak 6. ay ile 24. ay arasında giderek belirginleşen iyilik hali, parlaklık ve canlılık ile kırışıklıklarda belirgin azalma ortaya çıkar. Sonuç olarak kırışıklıkları ve sarkması azalmış, parlak canlı bir cilt ortaya çıkar. Elde edilen düzelmenin 5 yıl kadar sürebildiği gösterilmiştir. Öncelikle fibrocell sisteminin bir kök hücre yöntemi olması, kişinin kendi dokusundan elde edilmesi sebebiyle alerji riski taşımaması önemlidir. Ciddi bir yan etki riski taşımaz. Bunun yanında etkinliğini uzun süre koruması da (5yıl) çok mühimdir. Diğer yöntemlerle kombine edilmesinde sakınca yoktur

Son dönemin moda yöntemlerinden örümcek ağı estetiği konusunda bizlere neler söyleyebilirsiniz? Hasta seçiminde nelere dikkat edilmeli? Bu yöntem kullanılan hastalarda ilerleyen dönemde sıkıntılar yaşanabilir mi?

Örümcek Ağı Tekniği (FTC tedavisi) ameliyatsız yüz germe, canlandırma ve form kazandırma işlemidir. Yer çekimine ve ilerleyen yaşa bağlı olarak zaman içinde oluşan ince çizgiler, aynı zamanda sağlıksız beslenme ve sık kilo alıp vermeye bağlı olarak, daha da derinleşmeye başlar. Tüm bu süreç özellikle yüz bölgesinde sadece çizgilerin oluşmasına değil, aynı zamanda yanakların ve gıdığın sarkmasına, yüzün giderek ovalleşmesine neden olur. Yüzünüzdeki değişimi eski resimlere bakarak çok daha net bir şekilde anlamaya başlarsınız. Örümcek Ağı Tekniği işte bu noktada estetik cerrahiye alternatif, ameliyatsız yüz gençleştirme uygulaması olarak cildinizdeki olası sorunları çözümlenmesine fayda sağlar. Uygulama lokal anestezi altında cilt altına belirli kalınlıkta eriyebilen ipler yerleştirilerek asma işlemidir. Etkisi bir ayda başlar, yaklaşık etki 3 yıla kadar devam eder. Komplikasyonu olmayan rahatlıkla uygulanabilen işlem konforludur. Kişi güncel hayatına devam edebilmektedir.

Somon DNA’sı konusunda neler düşünüyorsunuz? Hangi tür hastalarda tercih edilmelidir?

Somon DNAsı gençlik aşısı uygulamaları son yıllarda oldukça sık uyguladığımız metodlardan biridir. İlk aşama olan nemlendirme işleminde, hyaluronik asit tedavisi ile cildin kaybettiği nem dengesinin düzene girmesi sağlanır ve asıl tedavi için cildin alt yapısı hazırlanır. Yaklaşık iki hafta süren bu aşamanın ardından asıl gençleşmeyi sağlayan ikinci aşamaya geçilir. Bu aşamada somon balıklarının sütünden elde edilen bir serumun deri altına enjekte edilmesi uygulanır. Bu uygulama ile birlikte cildin ihtiyaç duyduğu ancak yaşlanma, aşırı UV ışınları, sigara, alkol gibi olumsuz etkenlerden dolayı sağlanamayan proteinler tamamlanır. Bu proteinlerin tamamlanması sonucunda ciltte gün içerisinde gençleşme sağlanır.

Sağlıksız yaşam tarzı, kötü beslenme ,sigara dumanı, güneş ışınları ve yaşlılığa bağlı olarak göz çevresi, dudak çizgisi, alın bölgesinde oluşan kırışıklıkların, cildin nem dengesinin bozulması ve yer çekimine yenik düşmesi sonucu oluşan sarkmaların engellenip düzeltilmesi için deri altına mezoterapi yöntemi ile verilen somon DNAsı cildin canlılığını kazanmasını sağlar. Canlanan ve tazelenen cilt, kişilerde daha genç bir görünüme neden olacaktır . En etkili antiaging uygulamalarından olan bu yöntem cilde farklı bir nemlilik kattığı için etkisi daha uzun süre devam eder. Bunların yanında hızlı kilo alıp verme sonucu oluşan vücut çatlaklarının çözümünde de somon DNA tedavisi kullanılabilmekteyiz. Bu cilt gençleştirme yönteminde bazen sadece somon balığı sütü kullanılırken bazen de cildin ihtiyacına göre mezoterapiyle birlikte değişik vitamin takviyeleri de yapılabilir.

Çok doğalsınız. Kendinize henüz Botox bile yapmadığınızı biliyorum. 44 yaş ve bu güzellik için sırlarınızı alabilir miyim?

Çok teşekkürler, ben doğallıktan yanayım. Kendimde de doğal olmaya, doğal görünmeye dikkat ediyorum Doğru nemlendirici ve serumlarla korumaya özen gösteriyorum, özellikle günlük 3 lt su içmeye dikkat ediyorum. Yaş itibariyle doğal yaşlanma süresince genç görünebilmek için gerekli tedavileri uygulattırmaya başladım. Tabii bu arada genetik faktörleri de hesaba katmak gerek.

E-mail: drsevdasarikaya@gmail.com

Twitter: @drsevdasarikaya

Facebook: Yrd Doç Dr Sevda Sarıkaya/Anılar Silinirken Sosyal Medya Platformu

Instagram: @dr_sevda_sarıkaya