Kültür Sanat Tanrı’nın gizli adı

Tanrı’nın gizli adı

24.12.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Baltazar’ın yolculuğunu anlatan "Yüzüncü Ad", ancak Amin Maalouf gibi Doğulu bir bilge yazarın işleyebileceği zarif bir nakış

Tanrı’nın gizli adı

Tanrı’nın gizli adı

Baltazar’ın yolculuğunu anlatan "Yüzüncü Ad", ancak Amin Maalouf gibi Doğulu bir bilge yazarın işleyebileceği zarif bir nakış

ÖZDEN ÇETİN

Küreselleşme ve gelenek, Batılılık ve Doğululuk gibi ikilemlerin sıkça konuşulduğu bu zamanda Amin Maalouf’un yeni romanı, hem edebiyat gündemini, hem de kendi kimliğini yok etmeden modern kültüre nasıl ulaşacağını düşünenlerin zihinlerini canlandırdı.
1983’den beri çevrilen kitaplarıyla Türk okurunun yakından tanıdığı Amin Maalouf romanında, Lübnan’daki son Cenevizliler’den, antika tüccarı Baldassare’nin (Baltazar), 17. yüzyılda Cübeyl kasabasından Konya, İstanbul ve İzmir’e, oradan Sakız, Cenova ve Londra’ya uzanan yolda başından ve düşünden geçenleri anlatıyor. Bilgin ve sezgin bir eski kitap düşkünü olan Baltazar’ın yolculuğunu anlatan bu yapıt, Tanrı’nın sıradan ölümlülere bildirilmeyen, gizli ve yüce yüzüncü adının yazılı olduğu, mucizeler yaratma gücüne sahip bir kitap. Herkesin elde etmek için divane olduğu Yüzüncü Ad. Bir sonraki yıl efsanelere göre canavarın yılıdır, yani kıyamet. Yüzüncü adın sırrına eren, tıpkı bu adı bilen tek kişi olduğuna inanılan Nuh gibi, kıyametten kurtulacaktır.
Tesadüf eseri kitaba sahip olan tüccar, hatırlı bir müşterisine sattıktan sonra pişmanlıkla peşinden gider. Çağın önemli değişimlerine bu arada tanık olacaktır; Konya’da veba, İzmir’de Sabetay Sevi’nin başkaldırısı, İngiltere’de büyük Londra yangını.

Şehvet ve şefkat
İz sürücü Baltazar ilahi adın peşindeyken hayal kırıklığı ve umut, aldanış ve bekleyiş, şehvet ve şefkat, arasındaki yolları da kateder. "Gözleri olanlara dünyada görülecek hiçbir şey olmadığını söylemek zordur. Dünyayı tanımak için dinlemek yeter. Yolculuklarda görülenler bir aldatmaca yalnızca. Yollar ve ülkeler, önceden bilmediğimiz hiçbir şey öğretmez bize; gecenin dinginliğinde kendi içimizde dinleyebileceklerimizden başka hiçbir şey." Katettiği tüm yolları ise bir deftere kaydeder, elimizdeki kitap da onun yolda tuttuğu günlük aslında.
Yazar, hayali bir Yüzüncü Ad kitabının izindeki kahramanın günlüklerinden oluşan, gerçek bir Yüzüncü Ad yaratarak, iç içe geçmiş üç mertebeli bir kitabi derinlik kuruyor. Tıpkı yazarın kendi gibi kahramanı Baltazar için de "yazı, insanın ilk yurdu". Ona, modern zamanların Bin bir Gece Masalları yazarı denmesi boşuna değil. Kitaplarının konusunu tarihten, kurgusunu şimdiki zamanın nimetlerinden alan Maalouf, yaşadığımız çağın duygusal evrelerini incelikle işliyor eserine. Tüm kitaplarında olduğu gibi düşünceden çok duyguların ve insancıllığın baskın olduğu seçenekle de sonlandırıyor. Tabii biraz da yazgı. Duygularla örtüşen mekânlar yaratmada son derece etkileyici ve inandırıcı. Sözcüklerin gücüne erişir mi bilinmez ama ilk kez bu romanı, iyi bir yönetmenin elinden harika bir filme dönüşebilir.
İz sürücü Baltazar ise başladığı yere geri döndüğü yolculuk sonunda, daha 17. yüzyılda küreselleşen dünyaya, Hıristiyan bir Doğulu olarak getirdiği yeni bakışla, çoktan edebiyat dünyasının starları arasına girdi.



SANAT