Kültür Sanat ‘Türkiye’deki en ‘gerçek’ grubuz!’

‘Türkiye’deki en ‘gerçek’ grubuz!’

23.03.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

ASLI ONAT

‘Türkiye’deki en ‘gerçek’ grubuz’

‘Türkiye’deki en ‘gerçek’ grubuz!’

ASLI ONAT

"Adam Olmak İstemiyorum", Türkiye’nin tek punk - rock grubu olarak tanınan Rashit’in ikinci albümü. Sözleri zehir zemberek grup Rashit ile söyleştik.
1999’DA çıkan ilk albümleri "Telaşa Mahal Yok" ile sisteme bir şekilde muhalif olan herkesin takibe aldığı Rashid, vokalde Oğuz Taktak, gitarda Tolga Özbey, basta Bülent Kabaş ve davulda Orkun Tunç’tan oluşuyor. Yurtdışında yayınlanan 45’likleri sayesinde Türkiye sınırları dışında da tanınan Rashit’in derdi, üretim yapamadığı halde sürekli tüketen güzide toplumumuzla. Eleştirilerini dile getirirken keskin sözler kullanmaktan kaçınmayan (medyaya çattıkları "Sakın İnanma"da ‘Televizyona s.ç, k.ç.n. sil gazeteye" demeleri gibi) Rashit’ten Oğuz Taktak ve Orkun Tunç sorularımızı yanıtladı.

"Adam Olmak İstemiyorum" başlığı, sisteme uygun ‘prototip adam’ları mı hedef alıyor?
O. Taktak: Aynen öyle. Hayatta herkesin yolu ilkokuldan itibaren çizilmiş. Yan yola sapma olanakları da var ama bunlar da sistem tarafından yaratılmış seçenekler. Eğer asi olmak istiyorsanız Diesel’den giyinmelisiniz. Hippie olmak istiyorsanız Nepal’deki kamplarda birkaç ay kalıp memlekete hippie olarak dönmelisiniz. Bu yolların hepsi planlanmış, programlanmış, sponsoru bulunmuş seçenekler. Bu yollara uymak istemiyoruz çünkü biz başkayız, neslimiz de böyle. Üzerimizde Mc Donald’slar, Levi’slar, vs... denendiği, Batı eğitimi alırken bir yandan da Doğu kültürünün içinde olduğumuz için tam bir karmaşa yaşadık; bizim nesli anlamak o kadar kolay değil.
O. Tunç: İnsanların toplumdaki kimliklerinin markalarla belirlenmesi çok tiksindirici. Eğitim hayatım boyunca öğretmenlerimden bile aynı muameleyi gördüm.

"Telaşa Mahal Yoköta yer alan "Çok Mu Zor", yeni albümünüzde de var. Şarkıyı yeniden gündeme getirmenizin savaş olasılığıyla bir bağlantısı var mı?
Oğuz Taktak: İlk albümde kayıt şartlarımız çok kısıtlıydı. Albüm çıkarma gibi bir derdimiz de yoktu aslında. 48 saatte kaydettiğimiz çok düşük bütçeli bir çalışmaydı ama bu ucuz prodüksiyona karşın çok başarılı oldu. Bu kez kayıt olanaklarımız daha genişti, istediğimiz tüm olanaklara sahiptik. Bu şarkıyı çok seviyoruz ve hak ettiği yeri bulmadığına inanıyoruz.
Orkun Tunç: "Çok Mu Zor", zamanında fazla insana ulaşamadığı için bir kez daha çalmalıyız diye düşündük. Çalış ve söyleyiş tekniğimizi biraz değiştirdik. İçerik bakımından savaş karşıtı bir söylemi olduğu için bu albüme uyan bir şarkıydı, döneme de denk düştü.

Punk’a yaklaşımınız, türün özellikleri dışında Anadolu ve Balkan ezgilerini de kapsıyor. Yurtdışındaki dinleyicileriniz bunu ilginç buluyor mu?
O. Taktak: Hollanda’da basılan "Bungee Jumping" adlı 45’liğimiz, iki ay içinde tüm Avrupa’da 5 bin kopya sattı. Ardından da bir mektup / e - mail trafiği başladı. Kritiklerde sürekli "İstanbul punk" tanımı kullanılıyordu. Avrupa’daki bazı eleştirmenler punk’ın artık kendi kendini tekrar ettiğine inanıyor. Bizi temsilcisi olarak gördükleri İstanbul punk’ın bir çıkış kapısı olabileceğini düşünüyorlar. Avrupa’nın yanı sıra ABD’den de çok iyi tepkiler alıyoruz.
O.Tunç: Yeni albümümüzün de yurtdışında yayınlanması söz konusu. O zaman başarımızın ölçüsünü daha iyi anlayacağız.
O. Taktak: "Telaşa Mahal Yok" da Fransa ve Almanya’da "Kapak Güzelleri" adıyla LP formatında yayınlandı.

"Adam Olmak İstemiyorumöda ilk albümünüzdeki gibi ağır bir tüketim eleştirisi var. Ama bu kez küreselleşme ve medya da öfkenizden payını alıyor.
O. Taktak: "No Future / Gelecek Yok" söylemini tekrarlamak istemiyoruz ama gördüklerimiz, bizi tarihin bittiğine inandırıyor. Tüketimden bahsediyoruz, üretimdense bir türlü söz edemiyoruz. Çünkü üretimin olmadığına inanıyoruz. ‘90’lardan sonra sanayileşme de sona erdi ve imaja dayalı pazarlama anlayışı gelişti. Üçüncü Dünya Ülkeleri’nde üretilenler, büyük kârlarla gene bu ülkelere satılıyor. Bu kısır döngüyü vurguluyoruz aslında.
O. Tunç: Bir video klip yapıldığı zaman, asıl düşünülen hangi giysi, parfüm, vb. markasının tanıtılacağı. Çok yanlış bir gidişat var ve tamamen bunun karşısındayız. Medya da ayrı bir konu tabii. "Özgür Basınöda da bunu dile getirdik.
O. Taktak: Türkiye, somut olarak çok ciddi iki travma yaşamış bir ülke. Biri 17 Ağustos depremi diğeri 2001’deki kriz. Böyle bir ülkede yaşamamızın getirdiği dışavurum da bu şekilde olmalı diye düşünüyoruz. Tüm sanatlar toplumun dışavurumudur. Toplum dipteyse, yansıması aşklı - meşkli, çiçekli - böcekli şarkılar şeklinde olamaz.
O. Tunç: Plak şirketleri, bizim gözümüzde çöp basıyor. İçeriksiz saçmalıklara para yatırıyorlar. Böyle bir piyasada var olmak için yola çıktık ve bu albümü yaptık.

Eleştiri dozunuzun yüksekliği düşünülünce sansüre takılmamanız mucize gibi geliyor.
O. Taktak: Açıkçası sansürün biraz da insanların otosansüründen kaynaklandığını düşünüyorum. Eğer gerçekten ağzınıza geleni söylemek istiyorsanız yapabilirsiniz. Beyninizden daha büyük bir güç yok çünkü. İnsan beynine kim karşı koyabilir ki? Bir şarkımız pornografik içeriğinden dolayı sansüre uğramıştı. Bunun da önünü açmanın yollarını aramalıyız. Yurtdışında olduğu gibi "Parental Advisory / Ebeveynlere Uyarı" gibi etiketler yapıştırılabilir albümlere. İnsan küfretmek istiyorsa edebilmeli. Ayrıca ‘halk bunu istiyor’ limanına sığınılıyor ama yalan söyleniyor. Kavga her zaman ilgi çeker.

"2001 Yazı" adlı şarkınızdan geçen yılı sizin de çok sıkıntılı geçirdiğiniz anlaşılıyor. ‘İkinci albümü çıkaramayacağız,’ dediğiniz oldu mu?
O. Tunç: Albümle ilgili büyük bir travma yaşadık. Plak şirketi arayışlarımız sonuçsuz kalıyordu. Bazı alternatifler vardı ama süreç ilerlemiyordu. O dönem konserlere ağırlık verdik.
O. Taktak: Üstelik yurtdışından gelen tepkiler bizi müzikal açıdan motive ediyordu. Türkiye’de albüm yapamıyor olmamız bize karamsarlığa itmiyordu. Yurtdışında yayınlanan toplama albümlerde yer alıyorduk ve konser teklifleri geliyordu.

"Ağlama Değmez Hayat" yorumunuz tam bir sürpriz. Sözleri itibariyle, diğer parçalarınızın arasında oldukça ‘naif’ duruyor.
O. Taktak: Aslında "Ağlama Değmez Hayat"ın o parçaların arasında bir yeri var. Çünkü bu bütünlüklü bir albüm, şarkıların hepsi birbiriyle bağlantılı. O kadar da karamsar olmadığımızı dile getirmek istiyorduk ama bir türlü yapamıyorduk. O şarkı bunu çok güzel anlatıyor ve içinde belli bir ironi de var. "Ağlama Değmez Hayat"ı cover modasına uyduğumuz için yorumlamış değiliz. ‘95 yılında çıkan demomuzda da "Bu Ne Dünya Kardeşim"i çalmıştık.

"Ağlama Değmez Hayat", her yerde çalınmaya başlandı bile. Athena gibi birden üne kavuşsanız rahatsız olur musunuz?
O. Taktak: İnsanların bizi dinlemesi tabii ki hoşumuza gider. Ama bize Athena’ya baktıkları gözle bakmalarını hiç istemeyiz. Biz bir şey anlatmaya çalışıyoruz. Ama Athena’nın bir şey anlatmaya ya da anlamaya çalıştığını sanmıyorum.
O. Tunç: Asla cicili bicili rock grubu muamelesi görmek istemeyiz.

‘Çamur attırmaya’ çalışmıyorum ama Athena ile pek hoşlaşmadığınız biliniyor.
O. Taktak: Açık açık söylemek lazım. Evet hoşlanmıyoruz onlardan. Çünkü yaptıkları müziğin samimiyetine inanmıyoruz. Grup olarak yapılan müzikte samimiyet çok önemli. Onların parçaları ise çok ticari tınlıyor.
O. Tunç: Bu tür gruplar ‘grup’ gibi görünseler de aslında değiller. Ön planda bir ya da iki kişi var, diğerleri sözde grup elemanı ama aslında para için çalan müzisyenler. Biz kendi hayatımızda şarkılarımızda bahsettiklerimizin dışına çıkmıyoruz. O yüzden içtenlikle söyleyebilirim ki, Türkiye’deki en ‘gerçek’ grubuz.

Mart ayında minik bir turneye çıkacağınızı duyduk.
O. Tunç: Şu anda tarihler kesinleşmiş durumda değil. 5 Mart tarihinde Babylon’da sahne alacak The Fall’un alt grubu olarak çalmamız söz konusu. Ayrıca Eskişehir, Bursa, İzmir, Ankara gibi büyük şehirlerde konserler vereceğiz. Olanaklarımız kısıtlı olduğundan her yere gidemiyoruz ama bütün büyük üniversitelerde çalacağımızı söyleyebiliriz. n