Yaşam Türkiye'de kadın yazarlar daha cesur

Türkiye'de kadın yazarlar daha cesur

21.10.2008 - 00:22 | Son Güncellenme:

Yazar Oya Baydar'ın son romanı "Kayıp Söz", "Verlorene Worte" adıyla Claassen Verlag tarafından Almanya'da yayımlandı.

Türkiyede kadın yazarlar daha cesur

Haftalık Der Spiegel dergisi ise kitaptan yola çıkarak Baydar ile bir söyleşi yaptı. Dieter Bednarz ve Volker Hage imzalı söyleşinin bir bölümünü yayımlıyoruz.

Konuk ülke Türkiye, kitap fuarında kendini dünyaya açık, demok-ratik ve barışsever olarak tanıttı. Sizin romanınızda ise çatışmalarla, çeşitli şiddet olaylarıyla, töre cinayetleriyle ve terörle boğuşan, parçalanmış bir ülke olarak gözüküyor. Ülkenizi bu kadar sert mi yargılıyorsunuz?
Türkiye’nin iki farklı yüzü de görülmeli. İktidar partisinin göstermek istediği ülke, belki de hepimizin hayalini kurduğu Türkiye. Ama kitabımda anlattığım olaylar ve atmosfer, Türkiye’nin gerçeği; bizim mücadele verdiğimiz ve değiştirmeye çalıştığımız gerçek.

Elektroşokla işkence
Sizin de şahsen şiddet deneyimleriniz olmuş. Gençliğinizde işkence görmüşsünüz. Roman kahramanlarınızdan biri işkenceyle ilgili olarak, “İnsan kendisine sorulmayanı da anlatıyor” diyor. Nasıl yaşadınız bu olayı? Bu tecrübe üzerine konuşmak zor mu?
Hayır. Yaşadıkları üzerine konuşamayan çok insan var. Ama bunu anlatmamız gerektiğine inanıyorum. Ayrıca ben işkenceyi en korkunç biçimiyle yaşayanlardan değilim. 1971 darbesinden sonra tutuklandım; elektroşok, dayak...

Romanınızda çok hassas konulara değiniyorsunuz. Türkiye’de özellikle kadınlar mı bu konuları cesurca ve doğrudan ele alıyor?
Ben Türkiye’de kadın yazarların erkeklerden daha cesur ve açık olduklarına inanıyorum. Bugüne kadar herhangi birinin korktuğunu veya geri çekildiğini görmedim.

Bugün ülkeniz için en büyük tehlike ne sizce?
Bugün Türkiye’yi bölen ve uçuruma sürükleyenler, öncelikle geleneksel bürokrasi ve ordu içindeki bazı güçlü iktidar çevreleridir. Bu güçler, her türlü değişime karşılar ve bu uğurda darbeyi bile göze alabiliyorlar. Bunlara ek olarak dindar, bir kısmı da köktendinci yeni bir akım var.

Hükümet güçsüz mü bu noktada?
Nobel ödüllü Orhan Pamuk tehdit edildi, Türk-Ermeni gazeteci Hrant Dink öldürüldü ve başka olaylar oldu. Bazı muhtemel suikastçılar yargı önüne çıkarılıyor. Ama ultra milliyetçi Ergenekon ağının çözülüp çözülemeyeceğini, AKP’nin bu davayı sonuna kadar götürüp götüremeyeceğini bilemiyoruz.

Kürt sorunu Türk devletini ne kadar sıkıntıya sokuyor?
Kürt sorunu en büyük sorunumuz. Bu sadece Doğu’yu değil, Türkiye’nin batısını da ilgilendiren bir sorun. Bu, demokrasiye eğilimli olup olmadığımızın da göstergesi olacak.

Ermeni soykırımı iddiaları ile ilgili durum nedir? Bu konuda cesur Türk yazarlar bile konuşmakta isteksiz. Bu sizin için edebi bir konu olabilir mi?
Bu beni çok ilgilendiren bir konu, ama edebi olarak değil. Dink, benim de arkadaşımdı. 1915’te ve sonrasında -buna ister soykırım ister başka bir ad verin- çok kötü şeyler oldu. Yüz binlerce Ermeni’nin göç sırasında öldüklerini, öldürüldüklerini biliyoruz. Öte yandan suç tek yanlı değildi. Benim ailemin yaşadığı şöyle bir olay var: İstanbul’un surlarının önündeki bir çiftliği basan Ermeniler herkesi öldürüyor, sadece annesinin karnındaki bir bebek kurtuluyor. Buna rağmen ailemde kimse Ermeni düşmanı olmadı.

Devlet bu konuda nasıl davranmalıydı?
Osmanlı devleti bu konunun bütün siyasal sorumluluğun taşımaktadır. Devletin daha sonraları Türkiye’nin bunu neden kabul etmediğini hiç anlayamıyorum. Kişisel olarak ben Ermeni kardeşlerimden af dilemek isterdim. Bu neden mümkün olmasın?

Yazarlar