‘’ YILLARCA İŞ EĞİTİMİ DERSİNDE BOŞUNA HALI DOKUTMAMIŞLAR BİZE.

SANKİ GELECEĞİN O SOĞUK YÜZÜNDEN HABERLERİ VARMIŞ.

HATIRLAYIN ÇOĞUMUZ ÇITALARDAN KÜÇÜK BİR TEZGÂH YAPARDIK.

ÇİVİLER ÇAKIP İPLERİ GEÇİRMEYE BAŞLARDIK. HEP ORTALARINDA HALININ

KENARLARI BÜZÜLSE DE SONUÇTA BİR HALIMIZ OLURDU…’’

Türk dil kurumu güncel sözlüğünde anlam olarak;
Yere veya mobilya üstüne serilmek, duvara gerilmek için, genellikle yünden dokunan, kısa ve sık tüylü, nakışlı, kalın yaygı olarak geçiyor..
TDK’nın güncel sözlüğüne baktık fakat bir de hep kullandığımız rüya tabirleri sözlüğümüz var değil mi? Genel olarak halı ile ilgili ortak yorum şöyle çıkıyor karşımıza. Rüyada görüldüğünde, zenginliğin ve bolluğun ayrıca zengin arkadaşlar edineceğiniz şeklinde yorumlanan nesnedir.
Bilimsel sözlükte anlam olarak değil de işlev olarak derki; ses emen nesne… Her zaman halı serili odada yapılan eylemler halı yokken yapıldığında (mesela en basitinden lambanın anahtarını kapatıp açmak) sesler arasında çok belirgin fark olduğu söylüyor.
Ben ise şöyle yorumlamak istiyorum halı denen eşya kisvesi altındaki nesneyi; odanın dünya üzerindeki konumuna göre koordinatlarını 35 42 doğu meridyeni, 32 46 kuzey paraleli olarak belirlediğim halının her gelişimde farklı bir eksene geçmiş olması mı desem… Efenim halının üstünde, baştan sona kadar kaymadan yürüyenleri, Rus jimnastik takımına sorgusuz sualsiz alıyor olmaları mı desem… Hee bi de eskilerde zenginlik ve varlık göstergesiydi, şimdilerde de sanayileşme sonucunda önemi azalmış fakat toz, saç kılı ve çekirdek kabuğu toplama aparatı da desek yeridir sanki. Bir de fiskos sehpası başı sohbetlerde gördüm ki, İran halıları pek makbulmüş… Halı ile ilgili tanım bitmiyor maalesef.
Bence oldukça pahalı olabilen günlük hayatın vazgeçilmezidir. Ancak, sade ve modern görünümlü Türk malı halı bulmak, Şam’da kayısı aramaya benzeyen bir eylemdir diyebiliriz. Genellikle ülkemizde üretilen halılar, Türk kadının halıya işlediği duygulardan oluşmaktadır ve bunlar genellikle karman çorman duygulardan oluşmaktadır.
Halı ile o kadar içli dışlı bir toplumduk ki camiye gelen çocukların yaşlı amcaya yakalanana kadar hoplaya zıplaya üzerinde oynaması boşuna değilmiş. Yıllarca iş eğitimi dersinde boşuna halı dokutmamışlar bize. Sanki geleceğin o soğuk yüzünden haberleri varmış. Hatırlayın çoğumuz çıtalardan küçük bir tezgâh yapardık. Çiviler çakıp ipleri geçirmeye başlardık. Hep ortalarında halının kenarları büzülse de sonuçta bir halımız olurdu…
O zamandan bu zamana tabii ki çok şey değişti. Evvela tüketim algımız değişti. Teknoloji ve sanayi ve en önemlisi tasarım faktörü ile birlikte halı kavramıma neredeyse baştan başa değişti gibi… Şimdiki halılar çok marjinal! Öyle basmakalıp, klasik desenleri yok. İri iri ve simetrik olmayan çiçekler. Kesilmiş birleştirilmiş ‘hakiki bilmem ne derisi’ diye bahsedilen bence çirkin soğuk halılar var. Eski halılar bilemedim kırgın olmalı… En azından halı desenine bakınca anılar gelirdi hemen…
Özünde evin, ev gibi hissedilmesini sağlayan eşya. Yıkama vs. gibi sebeplerle evden uzaklaştığında kıymeti bilinir. Kışın ikamet ettiğimiz zeminin soğukluğunun odaya yayılmasını engellemek için yere serilen dokumada diyebiliriz. Veya toz koleksiyonu yapanlar için ideal cisim. Öğrenci evlerinde ne kadar büyükse o kadar makbule geçerdi. Özellikle kışların en büyük kurtarıcısıdır halı… Bir de tasarımcılar sağ olsun bunlara el attılar da o hipnoz eden karmaşık desenli halılardan pek kalmadı.
Bir araba dolusu tanım yaptık halı ile ilgili fakat dekorasyonun bir parçası olması da önemli kanımca… Halı insanların rahat ve sıcak zemin arayışı sonucu ortaya çıkan ve ev dekorasyonunda önemli bir yer tutan bir malzemedir ve evet halılar estetik aksesuarlardır evlerde güncel hayatta ilk aklımıza gelen ama eskisi gibi ısınmak için ihtiyaç duyulmaz halılara, zeminler eskisi gibi taş değil ahşap zemin çoğu evde (parke, laminant parke vb.) şu halde halı resmen toz toplama araçlarıdır evlerde. Geldik zurnanın zırt dediği yere… Halı ile ilgili olarak seçimden, pazarlığa, temizliği vb. konularda yeni evlenecek ve halı seçmek zorunda kalacak olan çiftlere önemli bilgiler vermek isterim bu konuda;
Öncelikle makine halısını es geçerek el dokuma halıdan bahsedelim.
Halı kalitesi: Halının kalitesini arkasına baktığınızda anlaşılır. İlmekler ne kadar sık ise o kadar kalitelidir. Kaliteli halıda 10cmx10cm lik bir alandaki ilmek sayısı 60×60’tır. Yani yatayda 10cm içinde saydığında 60 ilmek, dikeyde saydığınızda 60 ilmek sayarsınız. Bir halıcı “abi bu biraz kaba bir halı dediği zaman üzerindeki desenlerden değil, ilmek sayısından bahsediyordur, ki kaba halı 30×40 ilmeğin altındadır.
Halı çeşitleri: Bence herkesin hayatında bir kere Afgan halısını tecrübe etmesi gerekir. Bildiğim kadarı ile 4 çeşit kaliteye sahiptirler ve en kaliteli olanlarında Big Lebowski’ye bağlayabilirsiniz. Bunun dışında kalite denince akla Hereke, Uşak, Karadağ halıları gelir. İkinci seviyede ise Şırdan, Şal, Nepal gelir. “Patchwork” halı vardır bide..
Halı fiyatları: Yukarıda bahsedilen hepsinin ortak noktası ise ithal olmalarıdır. Şu anda Türkiye’de kaliteli el dokuma halısı üretiliyor mu bilmiyorum ama halıcılara baktığımızda, kıytırık halılar dışında yerli malı bir şey görmek zor sanki… O sebeple halının fiyatını hem dolar kuru hem de gümrük fiyatı etkiler. 2 sene önce Afgan el dokuma halının m2 fiyatı x lira iken, sene başında % bilmem kaç gümrük vergisi ilavesi ile halının fiyatı fırlayabiliyor. Aslında bütçenize uygun olduğunu düşündüğünüz an da kaçırmasanız iyi olur çünkü ertesi sabah uyandığınızda altın ya da döviz gibi bir davranış ile karşı karşıya kalabilirsiniz. Benden demesi..
Halı pazarlığı: Genel strateji fiyatı %40 düşürmek diyor uzmanlar. Ama unutmayın halıdan anlamıyorsanız fiyatı düşüreceğim diye halıcının sizi uyduruk bir halıya yönlendirmesine sebep olabilirsiniz. Bir de ipek halı diye bir şey var, dolarla satıyorlar, o yüzden buna pek fazla bir şey diyemiyorum çünkü konu uzun…
Halı temizliği; Yeni aldığınız halıyı 6 hafta geçmeden elektrik süpürgesi ile temizlemeyin. Bu arada halı üzerindeki küçük tozları ıslak bir süngerle silerseniz daha kolay temizlenir. Eğer eski halınız yıkamak istiyorsanız; halıları kaldırmadan önce, sabunlu suyla bir güzel silin. Sonra da, içine amonyak kattığınız sıcak suyla bir daha silin. Kuruduktan sonra naftalinleyin.
Halı ile ilgili tecrübe ile sabit minik bilgiler;
‘’Üzeri bir dilim yağ sürülü ekmeğin yağlı tarafının halıya düşme oranı, halının değeri ile orantıdır’’ gibi “morphy” yasasına benzer çok önemli bilgiler bunlar. Neler mi?
* Halıya yapışan sakızın üstüne buz koyarsanız hemen çıkar.
* Ufak halı ve kilimlerin kaymasını önlemek için, serilen tarafın 4 ayrı köşesine, ince lastik veya köpük sünger parçası yerleştirmek yeterlidir.
* Halı üzerinde uzun süre duran koltukların izlerini yok etmek için, ezilmiş yerlere tuz dökün. 6-7 saat sonra, ezik yerin kabardığını halıların normal hale geldiğini göreceksiniz
* Halılara dökülen likör ve meyveli şuruplar kurumadan, sıcak suya batırılmış bir bezle anında müdahale edilip silinecek olursa hiç leke bırakmadan çıkar.
* Halınızın yatmış tüylerini dikleştirmek için halının üzerine nemli ütü beziyle ütü sürün.
* Halılar elektrik süpürgesi ile tozu alındıktan sonra, sabunlu suyla silerek veya üstlerine nemli talaş serpilip süpürülerek temizlenirse renkleri parlar.
* Ayak paspasları çok tuzlu suya batırılmış fırçayla temizlenir.
* Halının rengini canlandırmak için en son suyuna sirke konur.
* Halıya mum döküldüğünde, önce mumu kazıyın, sonra lekenin üstüne 3-4 tabaka yağlı kağıt koyun orta sıcaklıktaki ütüyle bastırın. Mum kağıda geçecektir. kağıdı devamlı değiştirin. Geride kalan fakat fazla olmayan izleri terebentin ile çıkartabilirsiniz.
Halı ile ilgili son olarak diyebilirim ki… Çook seneler evvel elde dokunmayla başlamış olan serüvenini, makineleşmeyle devam ettirmiş, artık pek değer verilmeyen, evlerin olmazsa olmazı.
Hafta en güzel ve keyifli geçmesi dileğiyle :)
Not: Yorumlarınız bizler için çok değerli, lütfen aklınızdakileri bizlerle paylaşmayı unutmayın.
Herşey paylaştıkça çoğalıyor ;)

Haberin Devamı