Kültür Sanat Yalanda uzlaştılar ve düşman oldular

Yalanda uzlaştılar ve düşman oldular

12.12.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

Kulislerdeki seks oyunları, tacizler, polislerle türkücülerin dostluğu, hiçbiri yazılmıyor ama yine de hedef magazinciler

Yalanda uzlaştılar ve düşman oldular






Bir manken podyumda yürürken bazen kumaş, yaka, göğüs dekoltesi pürüzsüz teninde kayar, sessizce dökülür ve bir memesi dışarıya çıkıverir. Memenin bu çıkışı, defilenin düzayak gidişatında, bu hesaplı grafikte skandal bir tepe olarak uç verişi; her zaman, her seferinde bir iş kazası değildir. Kimi zaman kıyafeti sergilenen terzinin daha dikerken kumaşta hazırladığı bir hile, kimi zamansa kıyafeti sergileyen mankenin yürürken bedeninde oluşturduğu belli belirsiz bir hareketle çıkar meme ortaya. İstençlidir.
O zaman flaşlar patlar, kameralar o uca odaklanır. Sonra manken diyaframlarla eşzamanlı; kumaşı eski haline getirir. Disiplini geri getirir.
Şimdi artık bu memenin haberi bize Türkiye magazin gazeteciliğinin ne olduğunu gösterecek, bu flaş haberin aydınlığında önemli bir nüans görünecektir: Görmezden gelmek.

Ebru ile Sibel kimin elinde büyüdü?
Magazin gazetecisi, skandalın hazırlanışının, o zarif istencinin tanığıdır ama görmezden gelir. Aksi halde, yani memenin üzerindeki iradeyi haber yapması durumunda, bütün bir magazin sistemi çökecektir çünkü. Çünkü magazin gazeteciliği, üzerinde uzlaşılmış bir oyunun, bir gösterinin yeniden ve yeniden sergilendiği, habercinin, haber olan kişi ölçüsünde özne, üretici özne olduğu bir yeniden üretim sürecidir. Gerçeğin yeniden üretimi.
Ebru Gündeş, Sibel Can gibi 'sazı ellerine küçük yaşta almış' magazin kahramanları magazin gazetecilerinin düzenlediği gecelerde şu klişeyi tekrarlarlar onlara hitaben: "Ben elinizde büyüdüm."

Gün be gün bir resmi tarih yazımı
Sahiden de bir tarih, gün be gün bir tarih yazımıdır söz konusu olan. Bir resmi tarih ama. Yazılanlardan çok, üzerine susulanlarla, susmalarla ortaya çıkan bir tarih. Magazin kahramanları, gerçekler kamuoyundan gizlendikçe kahraman olurlar.
Açlığa terk edilmiş bir ana ya da baba, gizlenen bir çocuk ya da bir erken evlilik, geçmişteki bir suç, bir Aşil topuğu gibi büyük bir şıklıkla eklenir bu kahramanlara zaman zaman.
Baştan aşağı kire, pasa, şiddete, paraya ve meniye bulanmış, iktidarın suç ortağı bir eğlence dünyasının aktörlerinin sadece topuklarını açıkta bırakan zırhın ardında rahatça gizlenebilmeleri için.
Araştırmacı magazin gazeteciliği, hatta bütün bir araştırmacı gazetecilik ekolü, Türkiye'de aynı hukuk sistemi gibi büyük suçların gizlenmesi için, küçük suçların ortaya çıkarılmasıdır.
Şöhret göz kamaştırıcıdır, çekicidir, muktedirdir. Şımarıktır. Amerikan kamuoyunun gündemine şu sıralar sık sık ünlülerin taciz, pedofili, şiddet davaları geliyor. Peki, Türkiye popüler kültür dünyası bu kadar mı masum yani?
Hangi magazin okuru, ünlü arabeskçilerin, popçuların kulislerindeki seks oyunlarından haberdar? Süpermarketlerdeki imza günlerinde küçücük kızların hayranı oldukları ünlülere verdikleri kağıtlarda yazılı telefon numaralarının ne işe yaradığını kim biliyor? Hasta bir yakını için yardım istemeye gelen bir genç kadın karşılık olarak, istemediği bir şeye zorlanırsa ne hisseder? Kimse soruyor mu?
Neden polis şefleriyle eğlence baronları bu kadar iyi dost, neden onların çocuklarının düğünleri ünlü kaynıyor, neden polis haftası kutlamalarında bedava konser vermeye bu kadar hazır bütün bu paragöz şarkıcılar? Ben merak ederim, ya siz?
Michel Foucault'nun 'yorum'a ilişkin bir tanımı vardır: "Yorum" der, "her zaman olan bir şeyden ilk kez oluyormuş, ilk kez olan bir şeyden her zaman oluyormuş gibi söz etmektir."
Magazin gazeteciliği, ünlüler dünyasından kamuoyuna arada bir yansıyan kötülüğü her seferinde yeni bir şey olarak sunar ve böylelikle kendisinin de öznesi olduğu bir sistemi korur.

Uzlaşmayla gelen nefret ve kölelik
Bu aynı tavır, yani her zaman olan bir şeyden ilk kez oluyormuş gibi söz etme tavrı, kahramanlar üretebilmenin de olmazsa olmaz koşuludur zaten.
Meme ucunun bütün defile haberlerinde odak noktası olması ancak yorumla mümkündür.
Günümüzün popüler kültür analizleri, bu tarz bir magazinin, habercinin de suç ortağı olduğu bu yeniden üretim sürecinin deşifre edilmesinde bir işlev edinebilir. Ama popüler kültür analistleri de yazarken sadece televizyonlardaki montajlanmış, gazetelerdeki makaslanmış manzaraya bakıyorlar. Bu yüzden de çarpıtılmış bir gerçeği biraz daha çarpıtmaktan öteye gidemiyor yorumları.
Uzlaşma gerçek üzerinde olduğu sürece dostluğun temelidir. Ama yalan üzerinde uzlaşma sinsice nefreti büyütür iki tarafta da. Gerçek üzerinde uzlaşma özgür bir birlikteliktir, yalan üzerinde uzlaşma birbirine köleliği getirir. Tehdidi, şantajı.
Magazin gazetecileri bu yüzden diğer gazetecilerden daha fazla şiddete hedef oluyorlar.




POPULER KÜLTÜR