Kültür Sanat Yalın ve derin bir öykü

Yalın ve derin bir öykü

22.09.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

İstanbul Film Festivalinde En İyi Türk Filmi seçilen "Herkes Kendi Evinde" Semih Kaplanoğlunun ilk filmi

Yalın ve derin bir öykü

"Herkes Kendi Evinde" "Herkes Kendi Evinde", örneğine pek rastlanmayan alçakgönüllü bir film. Az sayıda ama iyi işlenmiş karakterle, fazla inişli çıkışlı olmayan bir tempoda, kronolojik sırada akıp gidiyor. Yaşları, deneyimleri, özlemleri tümüyle farklı karakterlerin buluşma ve çatışma noktaları, duygusal kreşendolar yaratıyor. Doğrusunu isterseniz "Herkes Kendi Evinde" için "Sakın kaçırmayın!"dan başka bir tümce yazmaya gerek yok. Bu yalın ve derin öykü, izleyiciyi öyle bir içine alıyor ki! Ege, New York, Sidney Selim ve Olga, en az birkaç milyon gencin özdeşleşebileceği kişilikler. Türkiye ve Rusya gibi politik yozlaşmada doruğa tırmanmış, ekonomileri çökmüş, tutunabilen kesimi sefahate dalmış, suç örgütlerinin insafına kalmış ülkelerden geliyorlar. Bu ortamda kayıp olmamış, duyarlı gençlerin yalnızlık çekmesi, pazarlama aracı haline gelmiş tensel aşktan önce ana baba sevecenliğini özlemesi, gelecek korkusunu etinde hissetmesi, trajik nedenler bulunmadığı halde başka seçenek olmadığı için yabancı ülkelere sürüklenmesi daha iyi dile getirilemezdi. Selimin düşlerindeki ülke hiç gitmediği ama harita üzerinden sokak sokak ezberlediği New York. Olganınki ise denizci babasının olduğu yer... Filmin hemen başında ana karakterlerden Selimin içsesle anne babasının ölümünden sonra evi bir türlü toparlayamamasını anlattığı; ABDye göçmenlik başvurusunda bulunduğu, sevgilisiyle yemek yediği sahneler dışında mizansen aksamıyor. Gitmek mi zor... Sidneye uçak parası biriktirmek için fahişelik yapmaya kalkan, dayak yeyip yol kenarına atılan, şans eseri Nasuhi tarafından bulunan Olga da ister istemez bu tartışmanın ortasında kalır. Hem de ihtiyaç duyduğundan kat be kat fazla parayla...Usta oyuncu Erol Keskinin Nasuhiyi canlandırmadaki başarısını tanımlamak için tek sözcük yeterli: Olağanüstü. Ayakları toprağı kavrarcasına kararlı adımlarla yürüyüşü, maddiyat bir yana zamanı ve mekanı aşmış bakışı, bir insandan çok bir zeytin ağacına benzeyişiyle Nasuhinin ta kendisi haline geliyor. Yalnızca onu izlemek bile başlıbaşına bir haz. Yönetmen: Semih Kaplanoğlu Görüntü: Hayk Kirakosyan Senaryo: Semih Kaplanoğlu, Özden Cankaya, Serpil Kırel Müzik: Selim Atakan Oyuncu: Erol Keskin (Nasuhi), Tolga Çevik (Selim), Anna Bielska (Olga), Şükran Güngör (Kemal) Selimin büyükamcası Nasuhi ise, sosyalizm ideali uğruna SSCBye kaçmış. Ama Stalinin askerleri onu Sibiryada bir gulaga gönderivermiş. Nasuhi, 58 yıl sonra, çocukluğunun geçtiği eve, zeytinlerin altında ölmek için geri döner. Selimin satıp parasını New Yorkta harçlık yapacağı eve... Selim, bu yaşsız filozofa karşı vicdani sorumluluğu ile gerçekleştirmesine ramak kalan düşleri arasında ikiye bölünür.