Editörün Seçtikleri Yeni kral değil yeni imparator!

Yeni kral değil yeni imparator!

20.08.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Yeni kral değil yeni imparator!

Yeni kral değil yeni imparator


       Mahzun Kırmızıgül, önce çaycı, sonra kaçak sigaracı. Şimdilerde Bill Gates’in Silikon Vadisi’ndeki sofrasına albüm gönderiyor. Bill Gates dinleyecek çok da beğenecek. Bu da mühim bir şey, çok mühim...
       Üçüncü dünya, küreselleşme, etnik, sentetik her türlü yeni kelimeyi biliyor. Bunlarla cümleler kuruyor. Dersini çok iyi çalışmış. Röportajlarda artık çuvallamıyor. Kadınlar gibi boyanmıyor ya da kandırılmıyor dergi kapakları için. İpler onun elinde. Hayatını bölmüş, birer yıllık bölümlere, ruhsal değişikliklerini anlatıyor. “90’ların başında tek gecelik ilişkiler yaşadım. “Yaptım, yapmadım" değil. Çok politik doğrucu, öğreten adam. Kardeşliği öğretiyor, barışı, bizim de bir we are the world - biz dünyayız şarkımızın olabileceğini savunuyor. Çünkü “Türkiye en çok etnik kökeni barındıran bir ülke" pardon, “bizim ülkemiz böyle." Önemli olan dersini iyi çalışmak nereye başvuracağını kimlerle iyi dost olacağını belirlemekte. Mesela Kenan Evren sonra gerekirse TBMM üyeleri. Oraya da giyilecek kıyafet belli. Bir kıravat elde, takım elbise, çok rahatız, sanki Florida kıyılarında yürüyoruz, deniz kenarında sabaha karşı bir partiden geliyoruz. Görüntü bu ama bu parti dönüşü yorgunluğun sebebi başka, bambaşka...

       2000’deyiz alt tarafı
       Yorgun çünkü “ezilmişten yana olmuş, solcu sanmışlar, ülkesini sevmiş sen sağcısın demişler, namaz kılmış oruç tutmuş yobaz demişler"; o yüzden yorgun. O yüzden ayakları çıplak, elinde kıravat. Partiden falan da dönmüyor. Tek gecelik ilişkileri de bu yüzden 90’ların başında yaşamış. Tam olarak zamanı bu. Sanki kendisi 80’lik bir ihtiyar Anthony Quinn, “yaşamöyküsel anekdotlar" anlatıyor. 60’larda şöyleydim, 70’lerde şöyle oldum gibi. Zaten Mahzun 90’lardan beri var. Zaten de 2000’deyiz alt tarafı. Ama bu tarihsel yaşamöyküsel itiraflara devam. Anthony Quinn değil! Sonradan aklı başına gelmiş bir saf delikanlı o. Bill Gates’in sofrasına CD gönderene kadar neler yaşamış neler...
       “93-97’ye kadar" yani bu kadar matematiksel bir hesapla günü gününe diyebileceğimiz kadar kendini iyi tanıyor ya da iyi bir terapisti var, bilemiyoruz. Şöyle devam ediyor: “Kendi zaaflarına yenik düşen bir insanken şimdi değiştim." Değişimine sebep de zaaflar bir yana, kendini tanıması, Paolo Coelho gibi simyanın peşine düşmek, özünü bulmak, kişisel yolculuğa çıkmak falan değil. Ne peki? Şöyle diyor: “Çünkü Türkiye değişiyor." Değişen Türkiye’ye değişen Mahzun. Microsoft’la ortaklık kuran, laptopunun başında meşgul borsacı pozları veren bir Mahzun. Yıkılmamış, ayakta, eski kral, yeni bilgisayar çocuğu, iyi bir sörfçü ama asla chatçi değil. Türk ananelerine yakışmaz çünkü. Chat de neymiş? Eee tabii bunca değişiklik sonucu ise yorgun. Öyle söylüyor. Buraya kadar onun söylediklerinden bir çıkan resim. Resim kesinlikle mantıklı. Olabilir dedirtiyor. Ama öyle değil! Canlı resimler öyle değil!

       O saatte tarikat lideri
       Televizyonda Mahzun’un konserinden görüntüler... Ankara, birbirine girmiş. Ankara’nın elektrik direkleri Mahzunseverlerle sallanıyor. Düşseler aman, mazallah! Ama bu sevgi, bu Mahzun sevgisi böyle bir şey. Sakat bir küçük kız sahnede beliriyor yine aynı görüntülerde. Burada yine aynı mesaj kaygı devrede. Sakatı sev, su küçüğün, söz büyüğün.
       Söz Mahzun’un...
       “Söyle ne kadar seviyorsun beni?" “Çok, çok." Ne kadar çok? Çok çok. Küçük sakat kızın sesi, kulak tırmalayıcı, çığlığı andırıyor, isterik bir çığlık, çarpık bir çığlık. Mahzun abimi kimse yıldıramaz diye bağırıyor. Neremi seviyorsun küçük kız? diye soruyor “büyük." “Her yerini, her şeyini seviyorum." Söyle, söyle bir daha söyle. Yetmez çünkü en iyi olduğunu duymaya ihtiyacı var. En yakışıklı, en akıllı, en güzel sesli...
       Yine o çığlıktan cümleler. Ve küçük sakat kız, hak ediyor. Neyi? Şunu: “Telefonumu verin bu kıza. Bak kimsede yok. Sende olacak hee." Bak ona göre. “Ben en iyiyim çünkü ben en iyiyim" diyor adeta, Joker’i Batman’in. Dünyayı kurtarmayacak batıracak kötülüklerin lideri. “Kimseye kimseye" diye bağırıyor yine sakat kız. “Kimseye", sen iyisin çok iyisin... Bir tarikat lideri Mahzun o saatte. O kız da küçük sakat müridi. Oraya çıktı ya birazdan iyileşecek, Mahzun’u öptü ya, yürüyecek... Sırayla diğer “mürid kadınlar/kızlar" sahnede, “Allah seni başımızdan eksik etmesin" diyorlar. O saatte ise Mahzun, Demirel, baba yani. “Allah rızası için" elini öpüyorlar. Mahzun’dan hepsine aynı lider soruları, “sen beni seviyor musun, ne kadar çok?" Söyle söyle...
       Mahzun hani değişmişti? Bill Gates’e CD hazırlamak, yollamak kolay da. Bu şekil imparatorluğa aday olduğunu, başkalarına söyletmek var mı raconda? İbrahim Tatlıses’in hazır kadınlarla başı belada, “alemin kralı" olmanın tam sırası işte... Yani Mahzun Kırmızıgül, hala 90’larda Alem Buysa Kral benim sevdasında. Hiç de yorgun falan değil. Benden söylemesi...

Yazarlar