Editörün Seçtikleri Yoksulluğun dönüşü

Yoksulluğun dönüşü

13.06.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Yoksulluğun dönüşü

Yoksulluğun dönüşü

Birleşmiş Milletler'in "1997 İnsan Gelişme Raporu"na göre artan işsizlik alt ve üst gelir grupları arasında uçurumu derinleştirniyor ve yoksulluk zengin ülkelere geri geliyor

BİRLEŞMİŞ Milletler Kalkınma Programı ONDP'nin 1997 İnsan Gelişme Raporu'nda, hem dünyada hem de tek tek ülkelerde değişik ölçülere başvurularak yoksulluğun boyutları incelendi.
Rakamlar, ortalama yaşam süresinin uzaması, okur - yazar oranıyla eğitim düzeyinin yükselmesi ve milli gelirden kişi başına düşen miktarın artmasına rağmen, zenginlerle yoksullar arasındaki uçurumun derinleştiğini gösteriyor. Rapora göre, hem ülkelerin içinde hem de ülkeler arasında dengeler geçmişe göre daha da bozulurken, yoksulluk zengin ülkelere geri geliyor.
İşsizlik, düşük ücretler ve kamu sektöründe yapılan kısıtlamalar nedeniyle zengin ülkelerde 100 milyon kişi asgari geçim düzeyinin altında yaşamaya itilirken, 37 milyon kişi de işsizler ordusuna katılmış bulunuyor. Durumu skandal olarak niteleyen 1997 İnsan Gelişme Raporu'na göre, olumsuz gelişmeye küresel ve ulusal düzeyde affedilmez hatalar yol açtı.
BM Kalkınma Programı, yoksulluğu ortadan kaldırmak amacıyla çeşitli bölgeler ve ülkeler için projeler hazırlanırken, yoksulluğun ürkütücü boyutta yaygınlaşmasından 1997 İnsan Gelişme Raporu'nda endişeyle söz ediliyor.
Rapora göre, gelişmekte olan ülkelerde nüfusun yüzde 25'i hala yoksul ve bunların 1 milyar 300 milyonu günde 1 doların altında bir gelirle yaşamakta. Günde bir doların altında gelirle yaşamak zorunda kalanların sayısı da 1987 - 1993 arasında 100 milyon arttı. Bu artış Güneydoğu Asya ile Pasifik ülkeleri dışında bütün ülkelerde sürmekte. Birçok ülkede ise ortalama ömür beklentisi en az beş yıl geriledi.
Düşük gelir ve düşük yaşam kalitesinde yaşayanların çoğunluğu Güney Asya'da. Yoksulluk endeksinde sayısal olarak Güney Asya önde, ancak endeks oran olarak düzenlenince, Sahra'nın güneyinde kalan bölümüyle Afrika, öne çıkıyor. Yoksulluğun yaygınlaşmasıyla birlikte, insan gelişme endeksi de geçen yıl 30 ülkede birden düştü. İlk kez bu denli geniş çaplı bir gerilemenin yaşanması endişelere yol açtı.
1997 İnsan Gelişme Raporu'nda, Doğu Avrupa ve Bağımsız Devletler Topluluğu'na üye ülkelerin durumları da sosyal ve ekonomik göstergelerle analiz ediliyor. "Sosyalizmden - kapitalizme, plan ekonomisinden - pazar ekonomisine geçiş tahminlerden daha pahalı bir faturaya yol açtı" denilen raporda, bu ülkelerde suç ve intiharlarda rekor artış gözlendiği belirtiliyor.
Raporda yer alan rakamlara göre, Doğu Avrupa ve Bağımsız Devletler Topluluğu üyesi ülkeler yoksullaştı. Daha önce çok az oranda yoksulun bulunduğu bu ülkelerde şimdi nüfusun üçte biri yoksullar sınıfında yer alıyor. Söz konusu yoksul kesim, bu ülkeler için asgari geçim ölçüsü olan 4 doların altında bir günlük gelirle yaşıyor. Eski sosyalist ülkelerden Estonya, Letonya ve Litvanya'da ayrıca sosyal bir bunalım yaşanıyor. Bu ülkelerde 1989'dan bu yana intiharlarda yüzde 185'e varan, cinayetlerde ise yüzde 250'ye kadar fırlayan oranlarda olumsuz sosyal gelişmeler gözleniyor.
Milli gelirden kişi başına düşen 5 bin 193 dolarla Türkiye, durumunu geçmiş yıllara göre biraz düzeltmiş durumda. Kanada, Fransa, Norveç, ABD ve İzlanda'nın ilk beşte yer aldığı İnsan Gelişme Endeksi'nde de Türkiye geçen yıl yer aldığı 84. sıradan 74. sıraya terfi etmiş bulunuyor.
Kadınların statüsüne göre düzenlenen İnsan Gelişme Endeksi'nde ise Türkiye gene ilk beşteki Kanada, Norveç, İsveç, İzlanda ve ABD'den sonra aşağılarda 58. sırada yer alıyor. Kadınların toplumun karar mekanizmalarındaki yerini gösteren endekste 82. sıradaki Türkiye, çocuk ölüm oranlarında dünya ortalamasına göre iyi durumda, ancak gelişmiş ülkelerin oldukça gerisinde. Dünyada çocuk ölüm oranı binde 58, Türkiye'de 44, gelişmiş ülkelerde ise 14.
Doğum sırasında anne ölümü bakımından da Türkiye ortada.


1997 İnsan Gelişme Raporu'nda küreselleşmenin olumlu ve olumsuz etkileri de ele alınıyor. Sayılar alt - üst gelir grupları arasındaki uçurumun küreselleşmeyle daha da derinleştiğini, yoksul ülkelerin ticari ilişkilerde zengin ülkelerin kurallarına boyun eğmek zorunda kalarak zararlı çıktıklarını gösteriyor.
- Dünya nüfusunun yüzde 10'unu oluşturan geri kalmış ülkelerin dünya ticaretindeki payı yüzde 0.3.
- Hammadde fiyatları 1990'lı yıllarda on yıl önceye göre yüzde 45 oranında geriledi. Bu fiyatlar 1930'lu yılların bile altında. Zengin ülkelerin fiyatları belirleyen ekonomik mekanizma ve güçte olmaları yoksul ülkeleri çaresiz kılıyor.
- Sanayileşmiş ülkelerin, yoksul ülkelerden yaptıkları ithalatta ortalama gümrük vergibi, küresel ortalamanın yüzde 30 üzerinde. Bu nedenle yoksul ülkeler uluslararası pazarlarda düşük üretim maliyetlerine rağmen rekabet şanslarını kaybediyorlar.
- Zengin ülkelerde tarıma yapılan devlet desteği ile tekstil ve konfeksiyon ürenlerine uygulanan kota da yoksul ve gelişmekte olan ülke üreticilerinin rekabet gücünü kırıyor. Yoksul ve gelişmekte olan ülkeler bu nedenle yılda yaklaşık 60 milyar dolar zarar ediyorlar.
- Yabancı sermaye gelişmekte olan ülkelerin yarısından fazlasına ilgi göstermedi. Toplam yabancı sermaye yatırımlarının üçte ikisi 8 ülkede yoğunlaştı.
- Dünya nüfusunun yüzde yirmisini oluşturan ülkelerin toplam küresel gelir içindeki payları yüzde 1.1. Oysa bu oran 1991'de 1.4 ve 1960'ta ise 2.3'tü. Bu ülkelerin dünya toplam gelir içindeki payları 20 yılda yarı yarıya düşmüş bulunuyor.
- Alt ve üst gelir grupları arasındaki denge de 20 yıla yaklaşık yüzde 150 oranında yoksullar aleyhine bozuldu. Dünyanın en zenginleriyle en yoksulları arasında maaş oranı 1960'ta 30.1, 1991'de 61.1 iken 1994'te bu oran 79.1'e fırladı.

Yazarlar