Gündem Peygamber Efendimizin bir günü nasıl geçerdi?

Peygamber Efendimizin bir günü nasıl geçerdi?

24.05.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:

Hz. Peygamber için güneşin batması, yani akşam namazı vakti bir önceki günün sonu ve yeni günün başlangıcı anlamına gelmekteydi. Gece ibadet için kalktığında dişlerini temizler, abdest alır ve ‘gönlüne göre’ uzun uzun namaz kılardı.

Peygamber Efendimizin bir günü nasıl geçerdi

Peygamber Efendimizin bir günü nasıl geçerdi
Hz. Muhammed, günlük hayatını öncelikli olarak ibadetlere göre zaman dilimlerine ayırmış, günlük hayatın olmazsa olmaz unsurlarını, olağanüstü haller dışında ibadetler arasında kalan zamanlara serpiştirmiştir. Çünkü İslâm’da ibadet çok dikkatli bir zaman yönetimini gerektirir. İbadetler 24 saate yayılır ve her birisinin başlangıcı, bitişi kesin olarak bellidir.

Haberin Devamı

Hz. Peygamber için güneşin batması, yani akşam namazı vakti bir önceki günün sonu ve yeni günün başlangıcı anlamına gelmekteydi. Yatsı vakti girince mescitte sahâbîlerin toplanması alışkanlık haline gelmişti. Gece ibadet için kalktığında dişlerini temizler, abdest alır ve ibadet ederdi. Hz. Peygamber geceleri tabiri caizse “gönlüne göre” dakikalarca rükûda ve secdede kalarak, uzun uzun namaz kılardı. Hz. Âişe onun gece namazıyla ilgili “Ne kadar sürerdi, nasıl kılardı? diye sormayın, çünkü huşûunu, lezzetini, uzunluğunu tarif etmeye gücüm yetmez” demiştir.

Şikâyetleri dinlerdi

Sabah namazını kıldırdıktan sonra Hz. Peygamber’in günlük faaliyet çizelgesinde sıra, en çok önem verdiği ve vakit ayırdığı hususlardan birisine, yani ashabı ile meşgul olmaya gelirdi. Namazı kıldırdıktan sonra mescitten çıkmaya yeltenmez, yüzünü ashâbına dönerek güneş doğuncaya kadar oturmaya devam ederdi. Bu şekilde beklemeye çok önem verirdi. Resûlullâh’ın ashâbıyla sohbetleri sabah namazından sonra başlar; güneş doğup bir miktar yükselinceye kadar da devam ederdi.

Haberin Devamı

Bir ayet

“Ey iman edenler! Kazandıklarınızın ve rızık olarak size yerden çıkardıklarımızın iyisinden, temizinden fakirlere verin. Değersiz şeyleri vermeye kalkmayın” (el-Bakara 2/267 ).

Sohbetten önce Resûlullâh, çevresindeki sahâbîlerle tokalaşır ve kucaklaşırdı. Hz. Peygamber’in sahâbîlerle olan ilişkisinde merkezî rol oynayan yer Mescid-i Nebevî’dir. Mescid-i Nebevî, sabah namazıyla yatsı namazı arasındaki süre boyunca ve bazen de gecenin ilerleyen saatlerinde Resûlullah ile sahâbe arasındaki sohbetlere ev sahipliği yapmıştır. Resûlullah gün boyu Mescid-i Nebevî’de sahâbîlerin sorularını cevaplandırır, dilek ve şikâyetlerini dinleyip ihtiyaçlarını giderir, yanlışlarını düzeltir, görevler verir, hitap eder, hediyeler verir, hediyeleri kabul eder, Medine dışından gelenlerle görüşür, torunlarıyla vakit geçirir, istirahat ederdi.

Kendi işini görürdü

Hz. Âişe’ye “Resûlullah evde nelerle meşgul olurdu?” diye sorulduğunda “Diğer erkekler ne yapıyorsa onu yapardı” dedikten sonra elbisesini temizler, koyununu sağar, kimseye buyur etmez, kendi işini kendisi görür, aile fertlerine de işlerinde yardımcı olurdu.” diyerek Resûlullah’ın evde yapıp ettiklerini sıralamıştır. Hz. Peygamber’in evde ayrıca deri parçalarını üst üste koyup dikerek ayakkabı yaptığı, elbisesini tamir ettiği, toprakları sulamada kullanılan büyükbaş hayvanların yemlerini verip, evi süpürdüğü, devesinin ayaklarını bağladığı, gerek Hz. Âişe gerekse yardımcısı Enes tarafından ifade edilmiştir.

Haberin Devamı

Hz. Âişe, Resûlullah’ın evde iken hiç boş durmadığını, ya ihtiyaç sahibi bir kimsenin ayakkabısını yamadığını ya da kocası ölmüş fakir kadınlar için elbise tamir ettiğini en çok da yama işi ile meşgul olduğunu ifade etmiştir. Resûlullah, günlük kişisel bakımını da evinde gerçekleştirirdi. Saçlarını yıkar, tarar, şekillendirir, gözlerine sürme çeker, tırnaklarını keser, vücut temizliğini yapar, dişlerini temizler, çamaşırlarını yıkar ve gerek saçına gerekse vücuduna güzel kokular sürerdi.

Hz. Peygamber, seferler, umre ve hac yolculukları dışında Medine’de, Mescid-i Nebevî çevresinde sakin bir hayat sürmüştür. O, Medine günlerinde fırsat buldukça üzüm bağlarına, hurma bahçelerine, tarım arazilerine, kuyu başlarına gider; buralarda soluklanır, dinlenir, derin düşüncelere dalıp dünya ve ahiret hallerine dair ashâbıyla sohbet ederdi.

Haberin Devamı

Bir hadis

Yarım hurma ile de olsa kendinizi ateşten koruyun! Onu bulamayan ise, en azından güzel sözle kendini korusun! Onu da bulamayan kişinin gönlünde başkalarına ikram hissi taşıması bile cömertliktir.” (Buhârî, Edeb, 34; Tirmizi, Zühd, 17)

Hatıralar bırakırdı

Gün içerisinde zaman zaman Medine’deki mahalle mescitlerini ve Kubâ mescidini ziyaret etmiştir. Ayrıca sahâbîlerin davetlerini geri çevirmemeye özen gösteren Resûlullah, zamanı elverdiği ölçüde zengin-fakir, kadın-erkek ayırımı yapmaksızın davetlere icabet etmiş, misafir olduğu evlerde namaz kılmış, hane sahiplerine dua etmiş ve ev halkı için geride unutulmaz hatıralar bırakmıştır.

Hz. Peygamber yemek dâvetleri yanında sıklıkla hasta ziyareti vesilesiyle de sahâbîlerin evlerine misafir olmuştur. Kimi zaman yaya kimi zaman binekli olarak gerçekleştirdiği bu ziyaretlere giderken ve gelirken, yollarda çeşitli olaylarla karşılaşmış, bu olaylara gerekli gördüğü takdirde sözlü ve fiilî olarak müdahale etmiş, beğendiği ya da hoşlanmadığı durumları açıklamıştır.

Sonuç olarak Hz. Peygamber, kendisine bahşedilen ömür nimetini en güzel şekilde değerlendirmiş, geçip giden zamane bigâne bir tutum sergilemeksizin, her anını şuurla idrak etmeye gayret göstermiş, gecesiyle gündüzüyle 24 saatini dikkatli bir şekilde planlayarak bereketli bir ömür sürmüştür.

Haberin Devamı

Şehzadebaşı Camii

Şehzade Camii (Şehzade Mehmet Camii ya da Şehzadebaşı Camii olarak da bilinir), İstanbul’un Fatih ilçesinde Şehzadebaşı semtinde yer alan ve Mimar Sinan tarafından yapılan camidir. Padişah I. Süleyman (Kanuni) tarafından Saruhan sancak beyi iken 1543’te 22 yaşında ölen oğlu Mehmed adına yaptırılmıştır. Camiyi 1543-1548 yılları arasında Mimar Sinan’a yaptırdı. Mimar Sinan’ın “Çıraklık eserim” dediği camidir.

Peygamber Efendimizin bir günü nasıl geçerdi

Caminin 18.42 metrelik kubbesi 4 büyük yarım kubbeye yaslanır. Şadırvan avlusu 12 sütunda 16 kubbelidir. İkişer şerefeli çift minaresi vardır. İmaret ve medrese, tabhane ve türbeler cami bahçesinde ve arka sokaktadır. Şehzadenin türbesi de çinilerle süslenmiştir. Ortada bulunan sanduka Şehzade Mehmet’e, sağ taraftaki ise Şehzade Cihangir’e aittir. Solda Hümaşah Sultan’ın, şehzadenin solunda ise Rüstem Paşa’nın türbesi vardır.

Mimar Sinan’ın en güzel eserlerinden olan cami, 4 yılda tamamlanmıştır. Sinan’ın çıraklık eseri Şehzade Camii, kalfalık eseri olarak tanımladığı Süleymaniye Cami, “Ustalık eserim” dediği Edirne’deki Selimiye Cami, onun mimari dehasını ortaya koyan en güzel eserlerdir.

Şehzadebaşı Camii’nde Mimar Sinan, yarım kubbe sorununu ilk kez ele almış ve 4 yarım kubbeli bir yapı oluşturmuştur. Burada Rönesans dönemi mimarlarının hayallerini inşa etmiştir. Kare plana sahip olan caminin üzeri yarım küre biçiminde büyük bir kubbe ile çevresinde 4 yarım kubbeyle örtülüdür.

Yeryüzündeki ilk ibadet mekanı: Kâbe

İslam aleminin kıblesi olan Kâbe, yeryüzünde alemlere bereket ve hidayet kaynağı olarak insanlar için kurulan ilk ibadet mekânıdır. Kâbe’nin ilk defa Hz. Âdem tarafından inşa edildiği ve yapımına meleklerin yardım ettiği rivayet edilmiştir. Daha sonra Kâbe Allah’ın emriyle Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail tarafından yeniden yapılmıştır (Bakara, 2/124-129). Mekke’de Mescid-i Haram’ın ortasında yer alan Kâbe, “dört köşeli, küp şeklinde nesne” anlamına gelmektedir.

Esmâ-i Hüsnâ

Kerîm: “Muktedirken affeden, vaadini yerine getiren, lütfunu umulanın ötesinde gerçekleştiren, kime ne kadar lütufta bulunduğunun hesabını yapmayan, kendisine sığınanı yüzüstü bırakmayan, aracı ve şefaatçilere muhtaç kılmayan.”

Kuran-ı Kerim’de adı iki defa geçen Kâbe’ye; Beyt, Beytullah, el-Beytü’l-atîk, el-Beytü’l-harâm gibi çeşitli isimler de verilmiştir. Kâbe’nin bulunduğu yöne yani kıbleye doğru yönelmek namazın şartları arasında yer alır. Hac ve umre ibadetinin unsurlarından biri olan tavaf da Kâbe sola alınmak suretiyle Hacerülesved’in bulunduğu köşeden başlayarak Kâbe’nin etrafında dönmek suretiyle yapılır.

Kesilen koyundan geriye kalan

Bir gün Allah Resûlü’nün evinde bir koyun kesilir. Âişe annemiz koyunun ön kolu hariç etin tamamını komşulara dağıtır. Hz. Peygamber evine geldiği zaman “Koyundan ne kadar kaldı?” diye sorar. Âişe validemiz: “Koyunun şu ön kolu hariç hiçbir şey kalmadı” şeklinde cevap verir. Eşinin sözlerine karşılık Allah Resûlü’nün verdiği cevap çok anlamlıdır: “ (Demek) ön kolu hariç tamamı (bize sevap olarak) kalmıştır.” (Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 3)

Peygamber’den bir dua

“Allah’ım! Ürpermeyen kalpten, doymayan nefisten, fayda vermeyen bilgiden ve kabul olunmayacak duadan sana sığınırım” (Tirmizî, Da’avât, 69).

Peygamber Efendimizin bir günü nasıl geçerdi