Milli Takım Rekabet değil rezalet

Rekabet değil rezalet

19.11.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:

Bu kadar yoğun kulüpçülük yaşarsan, ülke futbolunu bu kadar ayrıştırırsan olacağı budur. Ektiğimizi biçiyoruz. Hak ettiğimizi yaşıyoruz. Bu rezilliği hep birlikte kendimiz hazırladık. Hani demişler ya, “temiz olan bir adım öne çıksın” diye... O adımı atacak tek adam bulamazsın.

Rekabet değil rezalet

BİLAL MEŞE sordu DUAYEN cevapladı
ŞANSAL BÜYÜKA ile DOBRA DOBRA

Haberin Devamı

Lige verdik ara, yine düştük dara... Her milli maçta yeni bir tartışma, her milli takım arasında yeni yeni olaylar...

Dün Gökhan Töre ile Hakan Çalhanoğlu ve Ömer Toprak arasında yaşandığı belirtilen olaylar, bugün de Volkan Demirel... Gündeme mercek tutmak için yine ustamız Şansal Büyüka ile birlikteyiz.

Ağabey neler oluyor bize?
- Ne olmuyor ki Bilal... Bir kere paramızla rezil oluyoruz. Avrupa bize bilmem neresi ile gülüyor. Hiçbir ortak değerimiz kalmadı, duygularımız törpülendi, vicdanlarımız köreldi, insanlığımız tükendi. Ne için, “Sen kazandın, ben kazandım” için... Ne için “renklerin çıkarı” için... Ülke çıkarını, ortak değerleri düşünen, aklına getiren bir Allah’ın kulu yok. Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete... Benim anlamadığım Devlet niye bu kadar suskun, Futbol Federasyonu niye bu kadar “kaçak” güreşiyor, kulüpler niye futbolcuya dayalı düzene bu kadar prim veriyor? Böyle şey olur mu Bilal... Volkan ağır küfürleri yiyip içeri giriyor. O küfürleri edenler... Bu kez sahadaki oyuncuları çağırıyor. Ama sadece Galatasaraylı oyuncuları ve eski Galatasaraylı Arda ‘yı... Oysa o sahada, Galatasaraylı, Fenerbahçeli, Beşiktaşlı, Bursalı yok... Türk Milli Takımı’nın oyuncuları var. Çağırsana Olcay’ı da ... Çağırsana Serdar Aziz’i de... Diğerlerini de... Kimse konuşmuyor, merak ettiğim bir şey daha var; O küfür eden grup biletleri kimden, ya da nereden aldı... Bunun yalandan değil, kapsamlı biçimde araştırılmasında yarar var.

Haberin Devamı

Bir de bu 6222 sayılı şiddet yasası... Şiddeti önlemek için çıkarıldı, hiç kuşkunuz olmasın şiddeti körüklüyor. Gazetecilere saldıranlar bir yıl maçlardan men ediliyor. İlk hafta gidin bakın, hepsini maçta bulursunuz. Bir disiplin yönetmeliği var ki, saçmalığın zirvesi... Adam maç boyu küfür ediyor, cezayı kulüp yiyor. Şimdi milli maçta küfür olduğuna göre, Futbol Federasyonu cezayı kendi kendine mi verecek? Adamın canını yakacaksın kardeşim, küfür ediyorsa bireysel olarak karşılığını bulacak. Bu disiplin uygulaması ile hem kulüpleri parasal olarak çökertilyorsun, hem de küfürbazları, kendilerine bir şey olmadığı için şımartıyorsun. Bunlar ceza yasası, ceza yönetmeliği değil, ödül yönetmeliği...

Haberin Devamı

Kimse masal anlatmasın

Terim, basın toplantısında, “Kulüpler, Milli Takım’ın önüne geçti” şeklindeki açıklamasını nasıl yorumlamak gerekir? Neden Milli Takımımız bu konuma geldi? Federasyon ya da Fatih Terim, ne yapmalı, nasıl bir rota izlemeli ki, bunun önüne geçebilsin?
- Sevgili Bilal, Fatih Hoca, kulüplerin milli takımın önüne geçtiğini Kazakistan maçından sonra söyledi, ben senin sorularına cevap verirken, bunu her hafta söylüyorum. Maç yazımda da yazdım; ay-yıldız hikaye, dört yıldız şahane... Bana kimse masal anlatmasın, karnım tok... Bunun adı rekabet değil, bunun adı rezalet... Bu kadar yoğun kulüpçülük yaşarsan, ülke futbolunu bu kadar ayrıştırırsan olacağı budur. Ektiğimizi biçilyoruz. Hak ettiğimizi yaşıyoruz. Bu rezilliği hep birlikte kendimiz hazırladık. Şimdi “sen yaptın, ben yaptım” diye birbirimizi suçluyoruz. Hani demişler ya, “temiz olan bir adım öne çıksın” diye... O adımı atacak tek adam bulamazsın.

Haberin Devamı

Volkan’dan başlayacak olursak, tribünlerin tavrını, küfürlerini onaylamak mümkün değil. Neticede Volkan da bir insan, hakaretlere dayanamadı, kadrodan çıkarıldı. Peki, bu milli maç değil de, derbi olsaydı, acaba Volkan böyle çekip evine gidebilir miydi?
- Önce şart olan şu; bu küfürbazları bulacaksın ve yalandan ceza vermeyeceksin. Almanya’da bir meşale yaktın, koca Alman Emniyeti seni arıyor. Yakalarsa yandın. Yıllar sürecek hapis cezaları... Caydırıcı, ibretlik... Olur mu, olmayacağını küfür eden de biliyor, davacı olan Volkan da biliyor, biz de biliyoruz. Volkan tepkisinde çok haklı, uygulamasında yanlış... Aslında futbolcular bireysel olarak değil , kitlesel olarak bu küfüre karşı ciddi tavır almalılar. Gerekirse maça çıkmamaya kadar varan... Sendikalaşma, dernekleşme gibi... Aktif bir yapı... Ama onlar da birbirleriyle anlaşamıyor, birbirleriyle geçinemiyor ki...

Yanlış yaptı

Volkan’ın sahayı terk edişine gelince... Dilemem, yanılmayı çok isterim ama, gittiği çoğu deplasmanda “milli takımdan kaçtı” diye tepki görecek. Özellikle Anadolu insanı bu işlere çok duyarlıdır. Yanlış yaptı, çok çok haklı olduğu çok çok mağdur olduğu bir olayda haksız duruma düşecek kadar yanlış yaptı. Ayrıca Volkan’ın kendisiyle bir hesaplaşması, bir özeleştiri yapması lazım... Bu kadar sivri demeçler, bu kadar ayar çekmeler, adam aldırmalar... Yapma be kardeşim, ihtiyacın mı var bunlara... Çık futbolunu oyna... Ben Volkan’ın bundan sonraki süreçte milli takım olayını da zor görüyorum. Hele yarınlarda, yeni sezonun başında Onur dönerse, Fatih Terim’in aday kadrolarında büyük ihtimalle Volkan’ı göremeyiz. Bir şey daha; Volkan çıkıp gidiyor, bir kişi “nereye, ceza yeriz” diye uyarmıyor. Koca federasyonun, teknik heyetin bu işten haberi, bilgisi nasıl olmaz. İnanılır gibi değil...

Haberin Devamı

2016’yı televizyondan izleriz

Kimse hayal görmesin, 2016 Fransa’yı evlerden televizyon başında izleriz. Ayrıca her türlü rezilliğin içindeyiz, ne işimiz var bizim Avrupa şampiyonalarında, Dünya kupalarında.

Olayları konuşmaktan futbolu konuşmaya fırsat bulamadık. Brezilya ve Kazakistan karşılaşmalarında iki farklı takım ve futbol vardı.

Sizden A Milli Takım’ın futbolu konusunda teknik bir analiz alsak...
- Bilal, milli takımın hangi taktiğini, tekniğini anlatayım. Kazakistan maçının ilk yarısını görünce “nihayet iyi oynuyoruz” dedik, ikinci yarıda maçın sonunu zor getirdik. Kimse hayal görmesin, 2016 Fransa’yı evlerden televizyon başında izleriz. Ayrıca her türlü rezilliğin içindeyiz, ne işimiz var bizim Avrupa şampiyonalarında, Dünya kupalarında... İnsanlar layık olduğu şekilde yaşarmış. Biz de futbol ailesi olarak öyle yaşıyoruz.

Benim tanıdığım Terim...

Hep, “İstanbul Milli Takımı” eleştirisi yapılır, Millilerin 4 büyüklerden ağırlıklı olarak kurulması eleştirilirdi. Kazakistan maçında gördük ki, ilk 11’de üç Bursasporlu... Kalede Başakşehirli... Bu bir zihniyet değişikliği mi, yoksa, “Kim iyiyse o oynar”ın yansıması mı?
- Ben son Kazakistan maçında üç Bursasporlunun ilk on birde yer alışını bir zihniyet değişikliği olarak değil, bir arayış olarak görüyorum. Oynattığın kim varsa elinde kalmış. Fatih Hoca çaresiz, yeni isimlere yöneliyor. Ancak şu çok dikkatimi çekiyor; milli takım maçından sonra olsa bile silah olayı patlıyor, yeni bir milli maça kadar aradan çok uzun bir süre geçmesine rağmen barış sağlanamıyor. Almancı kardeşlerimiz tavır yapıyor, kadroya gelmiyor. Volkan, “Ben oynamam” diyor, Fatih Hoca‘yı bir emrivaki ile baş başa bırakıyor. Benim tanıdığım Fatih Terim imparatorluğunda bunlar olmazdı, bunlara izin verilmezdi... Acaba kulüplere egemen olan futbolcuya dayalı düzen, milli takımı da mı sarıp sarmaladı...

İstanbul milli maçı unutsun

A Milli Takım Kaptanı Arda Turan, “Oley çeken gelmesin” diyerek ay-yıldızı koruma altına almak istiyor. Milliyet’teki maç yazınızda değinmiştiniz ama bir de buradan farklı bir açıdan bakalım; İstanbul, milli maçlar için uygun değil mi? Anadolu seyircisi ay-yıldıza daha fazla mı sahip çıkıyor?
- Federasyon yetkilileri ile konuştum. İstanbul milli maçı unutsun. Ayrıca bu cezayı da hak etti. İstanbul’da madem bu kadar kulüpçülük var, milli takımı saf duygularıyla kucaklayacak , “önce ay- yıldız “ diyecek kentlere gidilsin. Bugün Konya’da, Kayseri’de İstanbul’u aratmayacak statlar, ay-yıldızına, futbolcusunu sahip çıkacak futbolseverler var. Üstelik ülkenin dört bir yanında yeni statlar yapılıyor. Her yerde oyna, İstanbul’da oynama... Milli takıma bu kadar kötülük yeter... Arda’nın “Oley çeken gelmesin” sözü tartışılabilir. Hadi “Oley”in su götürür bir tarafı var da, toplu küfrü ne yapacağız, sorun orada...

Basın değil fırça toplantısı

Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, basın toplantısında, “Her yeri basarım” diyerek cümle aleme meydan okudu. “Her yeri basmak” bu kadar mı kolay!
- Bilal, Aziz Yıldırım’ın basın toplantısını ve orada kullandığı “her yeri basarım” ifadesini soruyorsun. Kendisi değil ama stadın korumaları Aslantepe’yi bastı. Her şey bir yana, öyle her yeri basmak kolay iş değil... Sonuçta tartışılsa bile, bu ülkede hukuk var, adalet var... Kolay mı aklına esince bir yeri basmak...

- Ama şöyle bir eleştiriye de ihtiyacımız var; Bir kere soru sorulmasına izin verilmediğine göre bu bir basın toplantısı değil, Aziz Yıldırım’ın gazetecilere fırça toplantısı... En azından medyaya böyle yansıdı. Kardeşim madem soru soramıyorsun, madem Başkan “Sen kimsin ulan” diye fırçayı atıyor, kalksanıza topluca, terk etsenize orayı... Ama garibim muhabir bunu nasıl yapsın? Başında müdürü var, genel yayın müdürü var, olmadı patronu var. Her yerden adam çıkarılırken, bu direniş kolay mı? Hadi yapamadın, kardeşim fırça yediğin toplantının haberini gazetelerinde dokuz sütun manşet yapmak zorunda mısın? “Fırça yedim” diye adeta dosta düşmana ilan ediyorsun. Bunca yıl gazete müdürlüğü yaptım, böyle bir habercilik anlayışı görmedim.

Güvenlikçi değil zorba

Volkan olayının ardı ve bu kez stadın önü... Kapının önünde bekleyen sözde korumalar-terör estiriyor, gazeteciler dövülüyor. Bunun hesabını kim verecek?
- Bu ülkede insanları, güvenlikçilerden koruyacak güvenlikçilere ihtiyaç var. Güvenlikçi değil zorba... İki hafta önce Galatasaray-Fenerbahçe maçında tepeden görüntü çekmek için sahaya ufak bir kamera sokmak istedik, stat müdürü izin vermedi... Aynı stad müdürü zorbaları içeri sokuyor. Ne hakla kardeşim? Görevini bu kadar keyfi, bu kadar yanlış yapmaya hakkın var mı, yok. Peki bu yanlışın bir cezası olur mu? Hiç merak etmeyin o da olmaz. Biz 40 yıllık gazeteciyiz, akreditasyon kartı olmadan tek adım atamıyoruz, adamlar babalarının çiftliği gibi içeri dalıyor. Bizim futbolda böyle imtiyazlı bir grup var. İmtiyazlı ve şımartılmış bir grup... Bir de yıllardır sürekli “kınıyoruz”... Ne kınaması kardeşim... Kınaya kınaya ülkede “kına“ kalmadı.