Mersin RUPP: “AB, TÜRKİYE İLE TEMASLARINI ARTIRMASI GEREKTİĞİNİ ANLADI"

RUPP: “AB, TÜRKİYE İLE TEMASLARINI ARTIRMASI GEREKTİĞİNİ ANLADI"

20.10.2015 - 16:36 | Son Güncellenme:

.

RUPP: “AB, TÜRKİYE İLE TEMASLARINI ARTIRMASI GEREKTİĞİNİ ANLADI

AB Delegasyonu Sivil Toplum Birimi Başkanı Michael Rupp, mülteciler ve özellikle Suriyeli göçmenler konusunda Türkiye’den AB’ye mülteci akınında bir artış olacağının farkında olduğunu belirterek, “AB, Türkiye’nin sorunun değil, çözümün bir parçası olduğundan, Türkiye ile temasların artırılması gerektiğini anladı. AB, Türkiye ile işbirliğini ve siyasi ve finansal taahhütlerini önemli düzeyde artırmaya hazırdır” dedi.
Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV), ülkenin çeşitli illerinde gerçekleştirdiği Anadolu Toplantıları’na Mersin’de devam etti. TESEV Anadolu Toplantıları, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) ev sahipliğinde gerçekleştirildi. Bu çerçevede, TESEV organizasyonunda MTSO’da, “AB’nin Göç Politikaları Çerçevesinde Türkiye’deki Suriyeli Göçmenlerin Yönetimi” konulu konferans düzenlendi. Konferansın açılışına, Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz, TESEV Başkanı Prof. Dr. Aydın Uğur, MTSO Başkanı Şerafettin Aşut ve Mersin’de yaşayan Suriyeliler de katıldı.
“AB ÜLKELERİ, SURİYELİLER OLAYINI TÜRKİYE’NİN ÜZERİNE BIRAKMAK İÇİN GAYRET İÇİNDE”
Konferans öncesi bir konuşma yapan Başkan Kocamaz, geçici çözüm ve düzenlemelerin Suriyeli sığınmacılar sorununa hiçbir şekilde merhem olmayacağını vurgulayarak, “Maalesef Türkiye’nin göçmen politikası oluşturulmadığı gibi AB ülkelerinin bu konudaki iknalarına da pek karşı gelebilecek gibi değil. AB ülkelerinin Suriyelileri istemediği gibi sığınmacıların Türkiye’de kalmaları için para yardımı desteğini bile göze almış durumdalar. Şimdiye kadar Türkiye ile hiçbir işbirliği yapmak istemeyen Avrupa ülkeleri, Suriye’deki iç savaştan kaçan yüz binlerce göçmenin akınını durdurmak için Türkiye ile işbirliğini artırma çabasına girdi. AB ülkeleri, Avrupa ülkelerindeki istikrarın ve yapının bozulmasını istemeyecek kadar akıllıdır. Onun için de bu olayı Türkiye’nin üzerinde bırakmak için bir gayret içerisindeler. Bu gibi akıl oyunlarını iyi okumak, şu anki mevcut sorunlardan yola çıkarak önümüze gelecek sorunları iyi okumak ve bir an önce yapılacakları planlayıp gerekli politikaları uygulamak zorundayız” diye konuştu.
“YEREL YÖNETİMLERE YASAL YETKİLER VERİLMELİ”
MTSO Başkanı Aşut ise Mersin’in tarihinde hep göç hikayesi olduğu için bunu bir sorun olarak görmediklerini dile getirdi. Mersin’in plansız, kontrolsüz, hesapsız, ani bir göçe maruz kaldığına işaret eden Aşut, şöyle devam etti: “Böylesi ani, plansız ve daha vahimi birçoğu kayıt dışı bir göçün yaratacağı sorunların olmaması düşünülemez. Gerçekçi olmalı ve bu göçü tek elden yönetmeliyiz. Bu noktada Valiliğimizin yanında yerel yönetimlere yasal yetkiler tanınmalıdır. Ülkemizin ne yazık ki, bir mülteci politikası yok. En azından yerel yönetimlere verilecek yetki ile yerel yönetimler bu politikaları hazırlayıp, uygulayabilirler.”
“TÜRKİYE’DE 4 MİLYON SURİYELİ VAR”
TESEV Başkanı Prof. Dr. Aydın Uğur da konuşmasında, şu anda Türkiye’nin en önemli sorunlarından birinin Suriyeli göçmenler olduğunu söyledi. Türkiye’de 2 milyonun üzerindekiler sınır kamplarında olmak üzere 4 milyon Suriyeli olduğunu iddia etti. Uğur, “Türkiye’de yaklaşık 2 milyonun üzerinde, 4 milyon var da 2 milyonun üzerinde insan sınır kamplarında yaşıyor. Resmi rakamlara göre kamp dışında 400 bin Suriyeli de İstanbul’da yaşıyor. Sayın Başkan, Mersin için 320 bin dedi. Bir batı Avrupa ülkesi nüfusu her yıl bu büyük kentlere gelip ekleniyor. Başka ülkelerin kolay göğüsleyemeyeceği hacimde sorunlar geliyor. Bu konuda bir strateji olup olmadığı yetkililere sorulduğunda, ‘Var ama söyleyemeyiz. Çünkü gizli’ yanıtını veriyorlar. Niye bu gizlilik? Çünkü Suriye meselesini güvenlik meselesi olarak algılıyorlar. Bir büyük toplum kalkmış üzerimize geliyor, eğitim, sağlık, istihdam sorunu var. Bunların her birine eğer gerekli çözüm önerisi önceden düşünülmezse onların her biri bedbahtlık, kötü komşuluk olarak üzerimize gelecek. Çok aktörlü tüm paydaşları bir araya getiren bir zihin egzersizi yapılmazsa bu sorunun altından kalkamayız. Çözüm, entegre olmaları” dedi.
“AB, DENGELİ, KAPSAMLI ORTAK BİR GÖÇ POLİTİKASI GELİŞTİRMEYİ HEDEFLİYOR”
Açış konuşmalarının ardından, konferansın ‘AB Göç Politikaları Çerçevesinde Türkiye’de Göç Yönetimi’ başlıklı ilk oturumuna geçildi. TESEV’den Özge Aktaş’ın yönettiği oturumda konuşan, AB Delegasyonu Sivil Toplum Birimi Başkanı Michael Rupp, Suriyeli sığınmacılar konusunda AB ülkelerinin yaklaşımı ve Türkiye’ye biçilen rol üzerine önemli açıklamalar yaptı. Avrupa’ya göçün uzun süredir varlığını sürdürdüğünü ve tüm AB ülkelerini etkileyen küresel boyuta sahip olduğunu vurgulayan Rupp, AB’nin, içişleri, sığınma ve göç politikaları üretirken 2 amaç güttüğünü belirterek, şunları söyledi:
“İlk amaç, kendi vatandaşlarının haklarının korunmasına yönelik olarak kendisinin özgürlük, güvenlik ve adalet alanını kurmak. İkincisi ise insani ve hümanist görevi. AB, bir yandan korunmaya muhtaç kişilerle ilgili olarak uluslararası yükümlülüklerin ve temel hakların yerine getirilmesini sağlarken, bir yandan da dengeli, kapsamlı ortak bir göç politikası geliştirilmesini hedeflemektedir. Bu tür bir politikanın Türkiye’ye ithal edilmesi, AB ülkelerinde uygulanmasından daha basit değildir.”
“2014-2015’TE 6 BİNDEN FAZLA MÜLTECİ, AKDENİZ’DE YAŞAMINI YİTİRDİ”
Göçün, daima Avrupa gündeminin temel konusu olduğuna dikkat çeken Rupp, göçün Avrupa’yı bir bütün olarak etkilediği için önem arz ettiğini dile getirdi. Bu fenomenin 2014-2015 yıllarında kritik bir noktaya vardığının altını çizen Rupp, mültecilerle ilgili son iki yıla dair rakamları şöyle sıraladı: “2014’te Orta ve Doğu Akdeniz noktalarında denizden gelen düzensiz göç dalgası önceki yıllara göre 3 katına çıktı. 2014 yılında yaklaşık 225 bin göçmen AB’nin dış sınırlarından kanunsuz giriş yapmaya çalışırken yakalandı. Yine 2014’te Akdeniz’de 3 binden fazla göçmenin yaşamını yitirdiği tahmin ediliyor. 2015’te Akdeniz’deki olumsuzluklar artış göstermiş, kanunsuz sınır geçişlerinde rekor artışlar görülmüştür. Sırf temmuz ayında Türkiye’den Yunanistan’a kanunsuz olarak 50 bin göçmen çıkmıştır. Bu yıl Akdeniz’den geçerken 3 bin 100 mülteci hayatını kaybetti. Buna Yunanistan ve Türkiye sularında ölen 264 kişi dahil değildir. 2015’te şimdiye kadar 593 binden sığınmacı Avrupa’ya giriş yapmıştır.”
“AB’NİN GÜNDEMİNDE AKILLI SINIRLAR GELİŞTİRİLMESİ VAR”
Daha önce görülmemiş sayıda göçmenin Avrupa’ya girişinin, 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana görülen en vahim mülteci krizini tetikleyen Suriye iç savaşına bağlı olduğunu belirten Rupp, AB sınırlarına dayanan göçmenlerin çoğunun, bir süre sona AB’ye sığınma talebinde bulunan Suriyelilerden oluştuğunu kaydetti. AB’nin bazı acil tedbirler aldığını, Avrupa Konseyi’nin 11-12 Kasım 2015 tarihlerinde de bir zirve düzenleyeceğini ifade eden Rupp, AB’nin, 2015’te artan göç baskılarına tepkisini 4 başlıkta sıraladı. Bunlardan ilkinin, denizde can kurtarma, suç ağlarının hedefe alınması ve AB’nin dış sınırlarının güvence altına alınması olduğunu belirten Rupp, “2015 başından beri denizde neredeyse 7 bin 300 kişi kurtarılmıştır. Gündemde ayrıca ‘Avrupa sınırları muhafızları sistemi’nin oluşturulması ve akıllı sınırların geliştirilmesi vardır. AB, mültecilere müdahale edilebilmesi ve hayatlarının kurtarılması için Kuzey Afrika ülkelerinin kapasitelerinin artırılmasına yönelik inisiyatiflere destek verecek” diye konuştu.
Bir diğer tepkinin, daha az çekici kılınması ve düzensiz göç dalgalarının önlenmesi olduğunu dile getiren Rupp, göçmen kaçakçılığının büyük bir suç, ancak karlı bir olduğu için ağın giderek büyüdüğüne dikkat çekerek, “Yakalanıp cezalandırılma riski az olunca bu ağ büyümekte ve göçmenlerin hayatı riske girmekte. Kaçak ağı üzerine bir veri yok. Ancak 360 göçmenin sınırdan geçirilmesinin 2,5 milyon Euro civarında bir geliri tahmin ediliyor. AB, suç ağlarının daha derin araştırılması için faaliyet ağı oluşturdu. 3. dünya ülkelerine daha yakın ortaklıkların kurulması öngörülmekte. Ayrıca, güçlü bir sığınma politikası oluşturulması için de çalışmalar var. 2014 yılında 28 AB üyesine 620 binden fazla sığınma başvurusu yapılmıştır. Önceki yılın aynı çeyreğiyle karşılaştırıldığında 2015 yılının ikinci çeyreğinde sığınma başvurularında yüzde 85’e varan artış görülmüştür. 2015 yılının 2. çeyreğinde AB’den sığınma talebinde bu kişilerin sayısı 210 bini geçmiştir. AB’nin bir diğer tepkisi de yasal göç konusunda yeni bir politika oluşturmak. İyi yönetildiği takdirde göçün bir tehditten öte bir fırsat olduğu anlaşılmıştır. AB’de yaşayan 507 milyon insanın 20 milyonu AB dışı ülkelere mensuptur” ifadelerini kullandı.
“AB, TÜRKİYE İLE TEMASLARINI ARTIRMASI GEREKTİĞİNİ ANLADI”
Suriyeli mülteciler konusunda Türkiye ile işbirliğine de değinen Rupp, şunları söyledi:
“AB ile Türkiye arasındaki işbirliği bugün karşı karşıya olduğumuz göç krizinin bir sonucu değildir. Türkiye batıya açılan göç yolları üzerinde önemli bir geçiş ülkesidir. Türkiye de artık son yıllarda göç alan bir ülkeye dönüşmüştür. Özellikle Suriye iç savaşıyla birlikte devasa bir mülteci akınına uğramıştır. AB, Türkiye ile işbirliği yapmaya devam etmektedir. Daha güçlü bir sınır yönetimi oluşturulması için AB Türkiye’ye destek vermektedir. Bugüne kadar bu alanda 275 milyon Euro harcadı. Bu, Türkiye’ye genel harcamanın en büyük payını oluşturmaktadır. 1 Ekim 2014’te yürürlüğe giren Geri Gönderme Anlaşması’nın imzalanması göç yönetimi alanında Türkiye ile yapılan anlaşmanın bir kilometre taşıdır. Bu anlaşmayla birlikte Türkiye’ye vize serbestisi diyalogu başlatılmıştır. Son bir yılda Türkiye üzerinden AB’ye gelen yüksek sayıdaki mülteciler, bu işbirliğine yeni bir boyut kazandırmıştır. AB, Suriye’deki uzun soluklu savaş ve Afganistan’daki istikrarsızlık göz önünde bulundurulunca Türkiye’den AB’ye mülteci akınında bir artış olacağının farkında. AB, Türkiye’nin sorunun değil, çözümün bir parçası olduğundan, Türkiye ile temasların artırılması gerektiğini anladı. 15 Ekim 2015’te çok yanlı göç politikası görüşmelerinin ardından öncelikler konusunda bazı kararlar alındı. Türkiye’nin de kabul ettiği ortak faaliyet, AB’nin göçmen kriziyle mücadelesinde önemli rol oynamaktadır. Bu da Türkiye ve AB arasındaki işbirliğini artırmaya yöneliktir. Bunun başka bir şekilde uygulanması, vize serbestisi yol haritasının hızlandırılması ve Geri Gönderme Anlaşması’nın tam olarak uygulanabilmesini sağlayacaktır. AB, Türkiye ile işbirliğini ve siyasi ve finansal taahhütlerini önemli düzeyde artırmaya hazırdır. Bunu, müzakerelerin ileri aşamaya taşıyarak üyelik sürecinin yeniden canlandırması beklemektedir.”