Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Tek tip insan yetiştirme gayreti içindeki FETÖ’nün hedef kitlesi ortaokulun son sınıfındaki ve liselerdeki öğrencilerdi. Bu doğrultuda cemaatin oluşturduğu ekipler semt ve köyleri dolaşarak, zeki ve becerikli öğrencilerle irtibat kurup, evlerde, dershanelerde ve kamplarda, beyin yıkama metoduyla, körpe beyinleri yıllarca zehirledi. Bunun yöntemi, yani abilerin, ablaların denetimindeki bu evlerde uygulanan fişleme, görüntü
ya da ses kaydıyla şantaj ve
baskı örnekleri de bugün
hâkim-savcı, bürokrat ya da kritik görevlerdeki subay gibi pek çok FETÖ’cünün itiraflarıyla ortaya çıktı.
Bunlar cemaat evleri tuzağının iç dünyasına dönük yansımaları. Tabii bu tuzağın
bir de dışa dönük olan
boyutu var. O da şu:
Dershane, yurt gibi tabelaları olanların dışındaki bu bataklıklar kendilerini nasıl sakladı ya da kamufle oldular?
İşte bu sorunun yanıtı da zehir yuvalarını ortaya çıkarmakla sorumlu olan emniyet teşkilatının eski genel müdürü Celalettin Lekesiz’in 8 Kasım’da Meclis Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu’nda verdiği bilgilerin arasında en küçük ayrıntılarına kadar var. Şöyle ki; polis Bursa’dan Silahlı Kuvvetler’e mülki, idare amirliğine, polisliğe, subaylığa eleman hazırlayan bir danışmanlık firmasına operasyon yapıyor. Burada ele geçirilen belgeler arasında da cemaat evlerinin kamuflajı için uyulması gereken kurallar çıkıyor. Bu konuda Celalettin Lekesiz’in anlattıkları
(tutanak sayfa 32) şunlar:

Kredi kartı yasak

....Örgüt mensupları birbirini tanımıyor, hücreler halinde çalışıyorlar. Mesela, Bursa’dan Silahlı Kuvvetler’e, mülki idare amirliğine, polisliğe, subaylığa eleman hazırlayan bir danışmanlık firmasına bir operasyon yaptık. Çıkan belgelerde örneğin şunlar vardı: Bu birimlere yerleştirilecek gençlere özel eğitim veriyorlar, daha bir başka özel eğitim veriyorlar. Ne diyorlar? Diyorlar ki: “Yarın siz bu birimlere müracaat ettiğinizde güvenlik bürokrasisi sizinle ilgili tahkikat yaptığında bizimle ilgili hizmetle ilgili -kendilerini ‘hizmet’ diye de adlandırıyorlardı malum- en ufak bir kırıntı dahi bulamalılar.”
Bunun için
gençlere verdikleri talimatlar var.
Bir: “Kiraladığınız ışık evlerinde kesinlikle hizmetle irtibatlı birisinin adına ev kiralamayacaksınız.”
İki: “Hizmetten olan bir adamdan ev kiralamayacaksınız.”
Üç: “Elektrik, su, bilmem ne aboneliğinizi hizmetle ilgili bir kişi adına katiyen yaptırmayacaksınız.”
Dört: “Kredi kartı, sosyal medya, e-mail şu bu filan katiyen kullanmayacaksınız.” Çünkü buralarda iz bırakılıyor. Yarın kendileriyle
ilgili bir şey olduğunda, oralardan güvenlik bürokrasisi takip ettiğinde bir şekilde örgütle irtibatlarına ulaşır endişesini taşıdıkları için bunları kullanmayı yasaklıyor.

Kandillerde aramayın

Başka ne diyor? “Bu evlere giriş çıkışlarda yoğunluğa dikkat edin -öğrenci giriş çıkışlarına dışarıdan başkalarının dikkatini çekeceği için- ve ‘Şu adreste İngilizce kursu verilir’ veya ‘Matematik kursu verilir’ gibi ilanlar yapıştırın” diyorlar. Başka ne diyorlar öğrencilere? Akla hayale gelmeyecek dergi benzeri şeylere abone olunmasını, kapının önünden mümkünse bir gün, iki gün, üç gün alınmamasını, apartmanın diğer sakinlerinin bunların FETÖ’yle bağlantılı olabileceğine ilişkin akıllarına hiçbir şey gelmemesini, öyle bir kanaat taşımamalarını sağlayacak şekilde dergilere abone oluyorlar. İki üç günde almayıp kapının önünde beklettiriyorlar. Başka ne diyorlar? “Bir yerde buluşacaksanız toplu gitmeyin, ayrı ayrı gidin” diyorlar. Başka ne diyorlar? “Eğer hizmettense amcanız, dayınız, halanız, teyzeniz filan ‘Kandildi, bayramdı, seyrandı onun için aradım’ diye dahi aramayın. Eğer hizmetle, cemaatle irtibatı varsa amcanızı, dayınızı, halanızı, kardeşinizi, kimseyi aramayın” diyorlar. Böyle bir örgüt. Gençleri böyle hazırlıyorlar.

Dışa demokrat içe otokrat

MHP lideri Devlet Bahçeli ülkenin bir numaralı koltuğunu dizayn etme noktasında oldukça uzlaşmacı bir tavır içinde. Hatta
CHP’ye de “Naz etmeyin” diye gönderme yaparak
“El ele, omuz omuza, gönül gönÜle sorunu çözelim” diyor. Ancak söz konusu kendi partisi olduğunda ise değil konuşmak farklı düşünceye dahi tahammül edemiyor ve anında kapıyı gösteriyor. Dün bu durumu bir zamanlar Bahçeli’nin en yakınındaki bir isimle konuştum.
Yorumu şuydu:
“Tek adam hastalığı MHP’yi hem böyle gittikçe daha dar bir alanın içine soktu, halktan kopardı, hem de Bahçeli’yi tek adamlığı konusunda daha arzu ettiği yere taşıdı.”
Eskiden de böyle değil miydi sorusuna aldığım
yanıt da şöyleydi:
“Hayır, Türkeş döneminde tek adam değildi. Kendi evliliğini bile mesai arkadaşları içerisinde gündeme getirip uygun görüp görmediklerini soran, hükümete girerken, ‘Hangi bakanlıkları alalım, bakanlıkları aldığında da hangi arkadaşlarımız layıktır oylarınıza sunuyorum’ diyerek partinin MYK’sında oylayarak tespit eden adamdan daha büyük demokrat olur mu?”