Sen de ‘değişirsin’ demişler, değişmiş

Mazda’nın tüm dünyada satışlarının neredeyse dörtte birini oluşturan bir araçtan bahsederken, hafiften kendime bir “çeki-düzen” vermeyi uygun gördüm. “Vardır bir hikmeti...” dedim. Öyleymiş... Ona, “Mükemmeliyetçi bir otomobilsin, ama yine de değişebilirsin” demişler, o da buna uyup, özünü koruyarak değişmiş! İyi de olmuş...

Çoook, yakın bir zamanda Türkiye’de de satışına başlanan, makyajlanmış, daha doğrusu “tazelenmiş” Mazda CX-5, markanın Avrupa pazarında satılan en büyük SUV modeli. Tabii “büyük” olmak, ağır başlı olmayı gerektirmiyor... Mazda’nın yeni tasarım felsefesi, burada devreye girmiş. Japonca “Kodo” denilen, “Hareketin Ruhu” anlamına gelen o kelime, bu heybetli sayılabilecek aracı, sportif ve dinamik bir görünüme sokuvermiş. İnceltişmiş kaşları andıran sert çizgilere sahip farlar, daha keskin çizgilerle irileştirilmiş radyatör ızgarası, yatay çizgilerle belirginleştirilmiş ve tampona entegre edilmiş havalandırma ızgaraları ve sert bir şekilde, “gemi burnu”nu andıran şekilde sivrilen ön bölümüyle başarmış Mazdacılar bunu... Arka stop lambaları ise LED teknolojisiyle birlikte biraz incelmiş ve farklılaşmış.

Bilgileriniz camda

Bununla birlikte iç mekanı daha sade ve fonksiyonel hale gelmiş. Öyle fazlaca dijital göstergeye filan yer vermek yerine, biraz daha muhafazakar davranılmış. Ancak bu, hiçbir dijital unsur yok anlamına da gelmesin. Zira hız göstergesinin orta kısmına yerleştirilen ekrandan, pek çok şeyi görmek mümkün olabiliyor. Aynı şekilde, “head up display” ile ön cama yansıtılan bilgiler de, pek çok benzer sisteme sahip modele göre gayet rahat okunuyor. Havanın karanlık ya da aydınlık olması fark etmeden hem de...

İç mekanda sadeleştirme ve fonksiyonelleştirmenin yanı sıra ses yalıtımına da bir hayli kafa patlatıldığı da gözden kaçmıyor tabii. Zira benzinli motorun “mırılıtısı”ndan daha ötesinin duyulmaması gayet başarılı. Üst devirler dışında...

10 hoparlörlü Bose

Bununla birlikte şayet müzik sistemini açarsanız, hele de 10 hoparlörlü “Bose” seçeneğini alırsanız, bunu bile duymayacağınızı söyleyebilirim. Nitekim müziğe kaptırıp gidiyorsunuz, bu sistem bir harikaaa... Ayrıca sert olacağını düşündüğüm süspansiyon sistemi de, son “tazelenme”nin ardından konforlu bir sürüş sunmasını sağlamış CX-5’in. Bu da aracın “hakkını veren” bir özellik.

2.0 lt benzinli motorla ve 6 ileri otomatik şanzıman, dört tekerlekten çekiş sistemiyle birlikte satılan Mazda CX-5, “süper atak” bir otomobil olmasa da, “Stop&Start” sistemi ve iyileştirilen yazılımı sayesinde korkulduğu gibi abartılı bir tüketim rakamına imza atmıyor. Tabii “efendi” kullanım şartıyla...

Ses ver bakayım...

Neyin nesi?

Mazda CX-5 Japon üreticinin orta boy SUV modeli aslında, ancak Avrupa’da şu an satılan en büyüğü...

Kendisi ikinci nesil olup, bunun üzerine bir de tazelenme operasyonu geçirdi... Bilmem, sorunuza tatminkar yanıt verebildim mi sayın “iç ses”im!

Neleri var ki?

Neleri yok ki? Adaptif ön farlar, elektrikli bagaj kapağı, geri görüş kamerası, LED ön farlar, Akıllı Şehiriçi Fren Desteği, Bose müzik sistemi, elektrikli el freni, elektrik kumandalı ve hafızalı sürücü koltuğu, deri döşeme, Sürücü Dikkat Uyarısı, Şerit Takiph Asistanı ve daha sayamadıklarım... Bunlar zaten standart. İsteğe bağlı alınabilen de bir dolu özellik var ama, oturup sayamayacağım, sıkıldım!

Sadece benzinli motorlu mu?

Evet, maalesef. 2.0 litre hacimli, 160 PS gücünde. Üstelik 6 ileri otomatik vites ve 4x4 sistemiyle birlikte. Ancak yukarıda da söylediğim gibi iyileştirmeler sayesinde, “efendi” kullanılırsa, 100 km’de ortalama 7.5 litrelik bir tüketime iniyorsunuz. Bu da hiç fena değil. Dizel motorlusu ise 2.2 lt olduğundan, vergi açısından dezavantajlı bir fiyata geliyor. Dolayısıyla “gelemiyor!”

EDİTÖRÜN SON SÖZÜ

Sanırım ben, bu şeyin müzik sistemine vuruldum. Zira beğendiğim şarkıyı dinlemek için garajda “temiz” bir 15 dakika geçirdim. Ve her defasında “Tekrar çal Sam” durumu oldu... Allah’tan, “Sam kim, söyle bakayım!” diyenim yok...