Gündem Silah dayadılar öldürün dedim

Silah dayadılar öldürün dedim

21.09.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:

Baskın olduğu gün odasını açmadığını söyleyen Yılmaz, “Öldürün dedik. Onu o anda göze alamadılar. Sonra da kadınlara çocuklara bayrağa ülkemize en ufak bir şey olursa öldürün bizi dedik” diye konuştu

Silah dayadılar öldürün dedim

IŞİD tarafından rehin alınan Musul Başkonsolosu Öztürk Yılmaz, ilk günden son güne kadar neler yaşadığını anlattı. Yılmaz, bazı televizyon kanallarında soruları yanıtladı. Yılmaz, şunları kaydetti:
MUSUL BİR ANDA DÜŞTÜ: Irak’ta merkezi ordu var, federal polis var ama bir iki saat içinde kent bir anda düştü. Başkonsolosluktaki baskın son derece profesyonelce baskındı. Kent ellerindeydi. Tehdit uyarı olmadan bir anda etrafı sardılar. Kapıları tekmelemeye başladılar bize süre tanıdılar. Çok az süre. Baskından 1.5 saat sonra ayrıldık oradan ayrıldık. Biz bir cehennemin içinden çıktık. Her taraf alınmış orada Ankara’yla konuşularak her opsiyon değerlendirildi. Dünyada hiç kimse örgütün 4-5 gün içinde Bağdat’a ulaşacağını hesaplamadı. Rehinken 8-9 kez yer değiştirdik.
ÖLÜMLE YÜZLEŞTİM: Kendi makam odamdan görüntü alıp propaganda yapmak için girmeye çalıştılar. Baskın anında medya propagandası sağlamaları gerekiyor. Bu onlar için avantaj hem üstünlük hem de daha sonra kullanma açısından yapıyorlar. Makam odamın önüne götürdüler odamı kapadım. Tüm odaları kapamıştık zaten. Yaklaşık 1 dakikalık, 45 saniyelik ölümle yüzleşme anı oldu. Zorladılar. Silahı doğrultu kafama ‘açacaksın’ dedi ‘niçin’ dedim, ‘görüntü alacağız’ dedi. Kesinlikle açmadım kapıyı. ‘Öldürün’ dedik. Onu da o anda göz alamadılar. Sonra da kadınlara çocuklara bayrağa ülkemize en ufak bir şey olursa öldürün bizi dedik. Bizim buradan çıkışımız böyle olsun dedik. Şunun için zorlu bir hapis hayatı değil. Hapis olsa şartlarınız belli oluyor ama orası farklıydı. O sürece dayanmak için ölüm korkusunu yenmeniz gerekiyor. İlk gün ölüm korkusunu yendim.
KAPALI ALANLARDA TUTUYORLARDI: Yer değiştirmeyi kendi açılarından değerlendiriyorlar. Klasik güvenlik değiller. Gün saat zaman hiçbir şey bilmediğin anda bazen ‘Türkiye’ye gidiyorsunuz’ diyordu bazen de başka yerde buluyorduk kendimizi. Nereye gittiğimizi görmememiz için otobüslerin camlarını kapatır gözlerimizi bağlarlardı. Yer değişimi öyle oluyordu. 46 kişinin tercümanı vardı gelip söylüyorlardı orayı bekleyenin de haberi olmuyordu aynı anda öğreniyorduk. Bizim dışarıyı görmemizi istemiyorlardı.
TELEFONU PARÇALADIK: Telefonumu saklmayı başardım. O bizim için umut ışığı idi. Bir yardım alacaksam kendi ülkemden alacağım. Ben onların merhametine bakamazdım. Bana yardımcı olan bir arkadaşım oldu paslaşarak götürdük. Çıkışlarda girişilerde nasıl saklarız diye paslaştık. Sürekli denetim vardı. En ufak bilgi sinyal çıkmamalıydı dışarı. Haberleşmeyi baskının ilk anından itibaren yaptık. Rehineyken 101 gün boyunca üzerimde telefon vardı. Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız Dışişleri Bakanımızla sürekli görüşüyorduk. Ama o telefonu iyi sakladık. Telefonu ele geçiremedikleri için çok kızıyorlardı. Günlük olarak günde 1 defa bazen 3-4 defa bilgi veriyordum. Ne içiyor ne yiyor, neredeyiz herşeyin bilgisini verdik. Telefonu bölüp parçalıyorduk. Parçaları farklı kişiler saklıyordu, sonra birleştiriyorduk. 46 kişi arasında yapıyorduk.
VİDEO İZLETTİRDİLER: Televizyon bazen vardı. Bazen video izletiyordu moral bozmak için. Onların amacı moral bozmak. Rehinenin psikolojisini yıkmak. Ölümü tattırmak. Bundan keyif alıyorlardı. Üç ismin kafalarını kesilmesi tam anlamıyla vahşet. O görüntülerle bizi korkutmak istediler ama biz onlardan korkmadık. 49 kişi şartlar hepimiz aynı yerdeydik, yediğimiz aynı. Aynı yerde yatıp aynı yerde yaşadık. Başkonsolosum ama hiçbir şeyim yok kendime ait. Sabah bir uyandım ne var. Bana ait terlik var her şeyim gitmişti. Ölseniz Türkiye’ye götürecekleri hiçbirşey yok.
HAVADAN KARADAN DENETLENDİK: Sınıra getirildiğimde Başbakanı aradım. Başbakanıma haber vermek istedim. O daha ben demeden ‘Öztürk hoşgeldin’ dedi. O an bitti dedim. Havadan karadan denetlendik. O süreçler olmasa belki burada olmayacaktık. Süreç çok iyi organize edildi. Sınıra nasıl geldik bilgi vermek istemiyorum. Yetkililere teşekkür ediyorum. Canımla ilgili kaygı değil. Ülke onuru adına teşekkür. Bunu örnek gösteriyorsa ciddi çalışma örneğidir. Başka ülke rehineleri başı kesilirken bizim bu şekilde olması ciddi bir başarıdır.
KIZIM KONUŞMAYA ÇALIŞTI: Ülkemden dolayı başıma her ne gelirse gelsin gurur sayarım. Musul dünyanın en tehlikeli yeriydi. Bir gün ölürsem demedim. Başka bir dünya ve alem burası. Ailemle çok zaman geçiricem bundan sonra. Aileme daha çok zaman harcayacağız. Dinlenmek istiyorum bakanın emrine amadeyiz. Gideriz ne olursa katılırız. Cumhurbaşkanımız aradı beni. Çok heyecanlıydı. O da sağolsun.

Haberin Devamı

Silah dayadılar öldürün dedim

Kaşının üzerindeki yarık
Başkonsolos Öztürk Yılmaz’ın sol kaşının üzerinde yarılma olduğu ve iyileşmeye yüz tuttuğu gözlerden kaçmadı. Yılmaz bu yaranın nasıl oluştuğu konusunda gazetecilerin sorusuna ise “Sadece çizik” diye karşılık verdi.