Siyaset AB'ye bir adım daha

AB'ye bir adım daha

13.06.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Rum direnişi 5 günlük pazarlık sonunda kırıldı ve Türkiye'ye, Avrupa Birliği ile fiili müzakerelerin yolu açıldı. 'Bilim-araştırma'daki bu direniş, diğer başlıklarda daha zor bir sürecin göstergesi olarak yorumlandı

ABye bir adım daha

Lüksemburg'da dün bir araya gelen AB dışişleri bakanları, Dönem Başkanı Avusturya'nın önderliğinde Rum Kesimi'ne son bir öneri yaptı. İçerik açısından öncekilerdenden çok da farklı olmayan öneriye Rum tarafı yeşil ışık yakınca müzakerelerin fiilen başlamasının önünde engel kalmadı. Türkiye'nin fiili müzakerelere geçmesinin önündeki düğüm Rum Kesimi'nin Avrupa Birliği'nce ikna edilmesiyle çözüldü. Rumların günlerdir "tanıma, ilişkilerin normalleştirilmesi ve limanların açılması" gibi unsurlarla müzakereleri ilişkilendirme çabası AB içinde de kabul görmedi. Kopan fırtınalar, "Rum tarafının tamamen siyasi yaklaşımla hareket ettiğinin ve müzakere sürecinde Türkiye'den bir şeyler koparabilmek için her fırsatı kullanacağının" göstergesi olması açısından önem taşıyor. "Bilim-araştırma" gibi AB müktesebatına uyum için özel bir süreç gerektirmeyen ve "en kolay" olarak nitelenen bir başlığın açılıp-kapanmasında bile bu düzeyde sıkıntı yaşanması, 34 başlıkta daha müzakereye hazırlanan Türkiye'yi çok zorlu sürecin beklediğinin göstergesi olarak yorumlanıyor.Geçen perşembe günü düzenlenen AB Daimi Temsilciler Komitesi (COREPER) toplantısından bu yana bilim-araştırma başlığının açılıp kapanmasına itiraz eden ve gerekirse "veto" yetkisini kullanabileceğini ifade eden Rum Kesimi'nin ikna edilmesi beş gün sürdü. Türkiye'nin AB süreci konusundaki tutumu nedeniyle sık sık eleştirilen Avusturya, bu kez "çözüm üretmeye çalışan" yaklaşımıyla dikkat çekti. Türkiye ile fiili müzakerelere geçilmesini AB açısından da "kredibilite unsuru" olarak gören Avusturya, Rumların katı tutumuna karşı öneri üzerine öneri sunarak tıkanıklığın aşılmasında önemli rol oynadı. Zorluk göstergesi İngiltere'nin de yoğun desteğiyle Avusturya Dışişleri Bakanı Ursula Plassnik ve AB Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn, Rum Kesimi'yle sürekli temasta bulundu. Perşembe günü bir, cuma günü iki, pazar gecesi geç saatlerde bir öneri yapan Avusturya, Genel İşler Konseyi sırasında son bir öneride bulundu. Avusturya, Rum Dışişleri Bakanı Yorgo Yakovu'ya bu öneriyi değerlendirmesi ve nihai bir yanıt vermesi için süre verdi. Yakovu yaklaşık iki saat süren bir değerlendirmenin ardından Rumların COREPER'de gündeme getirdikleri taleplerin gerisinde kalan uzlaşı metnine yeşil ışık yaktı. Diğer üyelerin de uzlaşıyı onaylamaları üzerine AB bilim-araştırma başlığında belirlediği müzakere tutumu üzerinde anlaştı. Avusturya'dan beş öneri Üzerinde anlaşılan metinde, Türkiye'nin Güney Kıbrıs'ı tanıması ve ilişkilerin normalleştirilmesine doğrudan atıf yapılmadı. 21 Eylül 2005 tarihli deklarasyona yaptığı atıf dün varılan uzlaşının temelini oluşturdu. Bu deklarasyonda yer alan "Yükümlülüklerin tam olarak uygulanmaması müzakere sürecinin genelini etkileyecek" ifadeleri metne yansıtıldı. Uzlaşı metninde "gerekmesi halinde" dün açılıp kapatılan "bilim-araştırma" başlığına tekrar "dönüleceği" kaydedildi.Müzakere başlıklarının katılım anlaşmaları imzalanana dek geçici olarak kapatılması nedeniyle bu söylem teknik anlamda Türkiye'ye ek yük getirmiyor. Yapılan tek değişiklik ise genelde "dönülebilir" olarak kullanılan ifadenin "gerekmesi halinde dönülecek"e dönüşmesi oldu. AB kaynakları, bu ifadenin "geçici kapamayı vurguladığını, başka bir anlam aranmaması gerektiğini" vurguladılar. 'Gerekirse dönülecek' Plassnik'ten farklı rol Avrupa Birliği'nin (AB) Türkiye ile müzakerelere başlama kararının alındığı 3 Ekim 2005'te süreci uzun süre bloke eden Avusturya Dışişleri Bakanı Ursula Plassnik, bu kez tamamen farklı bir role soyundu. 3 Ekim'de ülkesinin çekincelerini metne yansıtabilmek için, 24 AB üyesini karşısına alan ve AB Dönem Başkanı İngiltere'nin Dışişleri Bakanı Jack Straw'a kelimenin tam anlamıyla kök söktüren Plassnik, bu kez süreci kurtaran isim olarak öne çıktı. Plassnik, Rumların ikna edilmesi için yoğun bir diplomasi yürüttü. 3 Ekim'in "direnen" ismi Plassnik, Rum Dışişleri Bakanı Yorgo Yakovu'nun direnişini kırmayı başardı. Lüksemburg'da yapılan AB toplantıları, Türkiye açısından hep sancılı geçiyor. Bu gelenek müzakerelerin fiilen başladığı dün de bozulmadı. İlk önemli sancıyı 1997 yılında yaşayan Türkiye'nin adaylık başvurusu Lüksemburg'da reddedildi. Bir başka sancılı toplantı 3 Ekim 2005 tarihinde yapıldı. Müzakerelere başlama kararının alınacağı bu hayati toplantı Avusturya'nın çıkardığı engeller nedeniyle ertesi güne kadar uzadı. Dünkü toplantı da Lüksemburg'da yapıldı ve bu kez de Rumların engelleme çabaları nedeniyle Ankara sıkıntılı saatler geçirdi. Lüksemburg'da sancı geleneği bozulmadı Rumların 'limanların açılması' gibi talepleri Avrupa Birliği (AB) genelinde "aşırı" bulundu. Rumlarla tartışmanın yarar getirmediğini gören bakanlar, son aşamada topu tamamen Avrupa Birliği Dönem Başkanı Avusturya'ya bıraktılar. Dışişleri Bakanı Ursula Plassnik'in çabalarıyla Avusturya, yaptığı temaslar sonucunda uzlaşı metniyle gelince, Türkiye konusunda herhangi bir tartışma yaşanmaksızın müzakere tutum belgesine derhal onay verildi. Belgeye onay tartışmasız verildi 1959: Avrupa Ekonomik Topluluğu'nun 1957 tarihli Roma Antlaşması temelinde kurulmasının ardından Türkiye üyelik için başvurdu.1963: 12 Eylül 1963'te ortaklık öngören Ankara Anlaşması imzalandı.1987: Türkiye, o zamanki adıyla Avrupa Topluluğu'na, tam üyelik başvurusunda bulundu.1996: 1 Ocak'ta Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği uygulaması yürürlülüğe girdi.1997: 12-13 Aralık Lüksemburg zirvesinde Türkiye'ye adaylık statüsü verilmeyince kopma noktasına gelindi.1999: 10-11 Aralık'ta Helsinki'de yapılan zirvede Türkiye'ye resmi olarak "adaylık" statüsü verildi.2002: Aralık ayındaki Kopenhag Zirvesi'nde müzakereler konusunda 2004 Aralık ayına randevu verildi.2004: 16-17 Aralık Brüksel zirvesinde koşulların oluşması halinde müzakerelere 3 Ekim 2005'te geçileceği kararlaştırıldı.2005: 3 Ekim'de Lüksemburg'da yapılan AB Genel İşler Konseyi'nde müzakere süreci başlatıldı. AB sürecinde önemli tarihler Tarihi dönemeç 69 kez onay alınacak Avrupa Birliği'nin üyelik müzakerelerinde 35 başlıktan ilki olan bilim-araştırma başlığında fiili müzakerelere geçme kararı alması, Türkiye'nin 1959 yılında çıktığı bu yolculuğun en önemli dönemeçlerden birini oluşturuyor. Bilim-araştırma başlığının açılması ve geçici olarak kapanması, gerek psikolojik, gerekse sembolik açıdan önemli bir adım.İlk başlığın açılıp kapanması, sürece ilişkin işleyişin yolunda gittiğini ve kurumsal bir yapının oluştuğunu göstermesi açısından önem taşıyor. Müzakere sürecinde bir başlığın açılabilmesi, Türkiye'nin o başlıkla ilgili AB müktesebatına uyumuyla mümkün olabiliyor. Ancak bilim-araştırmada Türkiye açısından uyulması gereken bir müktesebat (AB standartlarını oluşturan düzenlemeler) bulunmaması ve AB'nin bu noktadan hareketle kapanış için "eşik" belirlememesi sayesinde bu başlığın açılıp kapanması sancılara karşın kolay oldu. Diğer başlıklarda aynı hız beklenmiyor. Müktesebat engeli olmamasına karşın bilim-araştırma başlığında Rum tarafının itirazları nedeniyle sorun yaşanması müzakere sürecinde yaşanabilecekleri gösteren mesajlar içeriyor. Normalde başlıkla ilgili olmayan unsurların siyasi amaçlarla kullanılma potansiyeli Türkiye'yi en çok zorlayacak unsurların başını çekiyor. Rumların manevrası da bunun en açık örneği olarak değerlendiriliyor. En kolayında bile sorun Türkiye'nin bu tür manevralarla bundan sonraki başlıklarda da karşılaşmasına kesin gözüyle bakılıyor. AB yetkilileri de müktesebat çalışmasının yoğun olduğu başlıklarda potansiyel krizlerin kaçınılmaz olabileceğine vurgu yapıyorlar. Bu çerçevede Türkiye'nin kalan 34 başlıkta "açılış", "kapanış" ve sonunda da "katılım" anlaşmasından oluşmak üzere 69 kez 25 üye ülkenin onayını alması gerekecek. 34 başlıkta daha "Bilim-araştırma" başlığındaki tartışmalar AB'nin de belli noktalarda Türkiye'nin yanında yer almayı "başarabildiğini" ortaya koydu. Tartışmaları değerlendiren AB yetkilileri, "Verilen sözün tutulması gerekiyordu. Genel kanı, bu tür bir başlıkta bu kadar sorun yaratılmasının anlamsız olduğu yönündeydi" yorumunu yaptılar. Rum tarafına verilen mesajlarda da, süreçte yaşanacak aksamaların sonuçlarının, Türk tarafından sağlanmaya çalışılan "anlık" kazanımlardan çok daha ağır olacağının vurgulandığı belirtiliyor. Sağduyu kazandı Türkiye ile AB arasındaki tarihi randevunun saati üç kez değişti. 13.30'da başlaması öngörülen Ortaklık Konseyi toplantısı Rumlarla yürütülen müzakereler öncesinde 16.30'a alındı. Bu pazarlık bittikten sonra 19.30'a alınan toplantı, Türkiye'nin belge üzerindeki incelemesi gecikince Abdullah Gül'ün geliş saatine endekslendi. Saat 18.00'da Ankara'dan ayrılan Gül ile AB üyelerinin bakanları gece geç saatlerde bir araya gelebildi. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün uçağına davet ettiği 25 basın kuruluşu temsilcisi ve köşe yazarı saat 10.00'da hazır bulundukları Esenboğa Havalimanı'nda 8 saat beklemek zorunda kaldılar. Üç kez saat değişti