Siyaset Apo'nun avukatı konuştu

Apo'nun avukatı konuştu

16.11.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Apo'nun avukatı konuştu

Aponun avukatı konuştu

       YARIN çıkarılacağı istinaf mahkemesinde Apo'nun savunmasını yapacak olan avukat Luigi Saraceni; bir ay önce İtalya'da toplanan "Sürgündeki Kürt Parlamentosu"na kucak açan bir milletvekili. Yeşiller Partisi'nin Adalet Komisyonu'na başkanlık eden Saraceni, gene kendisi gibi - bu kez Komünist Parti'ye mensup - bir milletvekili olan, Avukat Giuliano Pisapia ile birlikte Apo'nun savunmasını üstlenecek. İki avukat, müvekkillerinin "demokratik haklardan mahrum bırakılmış bir siyasi suçlu" olduğunu iddia edecek. İstinaf mahkemesinde görülecek dava, Avrupa'nın dört yanından Roma'ya akın eden Kürt gösterilerinin gölgesinde görülecek.
       Saraceni davayla ilgili sorularımızı şöyle yanıtladı:

       - Apo'nun savunmasını neyin üzerine inşaa edeceksiniz?
       - İtalyan Anayasası'nın 10. maddesi (Ülkesinde demokratik özgürlüklerden mahrum bırakılan yabancılar, siyasi mülteci olarak İtalyan topraklarında iltica isteyebilir...), ceza yasası prosedürünün 698. maddesi (Ülkesinde ırk, din, milliyet, dil, siyasi düşünce, sosyal konumu nedeniyle ayrımcılığa tabi olan ve insan hakları ihlallerine tabi olan yabancılar, iade edilmez...), Schengen ve İtalya'da geçerli olan göç yasaları üzerinde inşaa edeceğiz.
       - İtalya Apo'ya "iltica" verirse, bu hak AB ortağı ve Schengen üyesi Almanya'da da geçerli olacak. Apo Almanya'da aranıyor ve hakkında tutuklama kararı var. Bir Schengen ülkesinde "tutuklama kararı ile aranan" bir kişiye İtalya nasıl iltica verir? Schengen'e göre, İtalya'da tanınan iltica hakkı Almanya'da da geçerli olmuyor mu? Almanya bu durumda, hakkında tutuklama kararı olan bir kişiye, de - facto iltica hakkı tanımış olmuyor mu?
       - Almanya İtalya'dan Apo için henüz bir "iade talebinde" bulunmadı. Almanya'dan böyle bir talep gelmediği sürece, bizim için Apo hakkında Almanya'da alınan tutuklama kararı geçersizdir. Bunu yok varsayarız.

       - Almanya da Apo'nun iadesini isterse ne olacak?
       - Önce bu talebin dayanaklarını arayacağız. Almanya'nın Apo'yu hangi gerekçelerle istediğine bakacağız. Sonra bir Schengen üyesinin iade talebine rağmen, Apo'ya iltica hakkı tanınabilir mi, tanınamaz mı; bunun hukuki yollarını arayacağız. Almanya ve İtalya arasında geçerli olan Schengen anlaşması 135. maddesi; mülteci statüsüne ilişkin olarak 28 Temmuz 1951'de imzalanan Cenevre konvansiyonunu bu konu dışında tutuyor. O zaman biz de, "iltica" koşullarının, "iade" koşullarından daha ağır ve belirleyici olup, olmadığına bakacağız.
       - Almanya'dan yani "iade talebi" gelirse; mesele çatallaşacak?
       - Evet tabii. Almanya'nın iade talebinde bulunmaması halinde, Apo için Roma'dan iltica almak işten bile değil. Çünkü Türkiye'nin iade talebi önünde pek çok engel var. Fakat Almanya da bu talepte bulunursa, sorunu çok derin etüd etmemiz gerekiyor.
       - İtalya Öcalan'a, Tunus'un bir zamanlar Arafat'a yaptığı ev sahipliğini mi yapacak yani?
       - Bu soruya cevap veremem. Tunus'ta geçerli olan kuralların ne olduğunu bilmiyorum çünkü.
       - Türkiye süratle ölüm cezasını kaldırırsa ne olacak?
       - Bu, Apo'nun Türkiye'ye iadesini olanaksız kılan büyük bir engeli ortadan kaldırmış olur. "Ölüm cezası olan bir ülkeye" İtalya'nın Apo'yu iade etmesi mümkün değil. İadenin önündeki en önemli engel Türkiye'deki ölüm cezası. Ama tek engel bu değil. Türkiye ölüm cezasını kaldırsa da, insan hakları ihlalleri gibi başka engeller devreye girecek.
       - Sözünü ettiğiniz diğer engeller "siyasi suçlular"ı konu alıyor. Apo siyasi suçlu değil, terörist.
       - O zaman da, "terörist" tanımının hukuki dayanaklarını arayacağız. Savunmayı yapan bizler, onun terörist değil; siyasi suçlu olduğunu iddia edeceğiz. Biz neticede yargıç değiliz. Bunu yargıç karara bağlayacak.
       - Bu mahkeme o zaman, Türkiye'yi yargılamaya dönüşmez mi?
       - Terörizmle suçlanan Kürtlerin insan hakları kıstaslarına göre değerlendirilip, değerlendirilmediğini ortaya koymak açısından; zorunlu bir sınav bu. Türkiye de ayrımcılığa tabi olduklarını iddia eden Kürtlerin dayanak noktası bu.
       - İstinaf mahkemesinde yarın başlayacak dava; ne kadar sürecek?
       - Birkaç yıl alır.
       - O zaman zarfında Apo'nun konumu ne olacak? Tutuklu mu kalacak?
       - Göreceğiz. Dava sırasında Apo'nun serbest bırakılıp, bırakılmayacağını da karara bağlamak lazım. Şu anda kendisi geçici süre için tutuklu bulunuyor.
       - Yarınki mahkemede Apo neyle suçlanacak? Hangi gerekçeyle mahkemeye çıkartılacak?
       - Zorunlu bir bürokratik tespit bu. Kimlik tespiti için ifadesi alınacak. Hakkında bir "iade talebi" bulunduğu ifade edilecek ve kendisine "iade edilmek isteyip, istemediği" sorulacak. Almanya'dan da böyle bir talep gelirse, bu da ortaya konulacak. Formalite bu. Apo tabii, "iade edilmek istemediğini" söyleyecek.

       - Savunmayı üstlenen diğer meslektaşınız Pisapia gibi, davayı siyasileştirmeyeceğinizi ve hukuk ilkelerine sadık kalacağınızı söylüyorsunuz. Konu zaten siyasi. Kaldı ki, arkadaşınız Pisapia gibi siz de SKP'nin toplanmasına parlamenter olarak ön ayak olmuştunuz. Bu davaya zaten siyasi destek verdiniz. Şimdi yalnız hukukçu olduğunuzu nasıl iddia edersiniz?
       - Yargıç değil, savunmayı yapan avukatlarız biz. Bizim gibi yargıçlar aynı zamanda siyasi mülahazaları olan kişiler olsaydı; işaret ettiğiniz konular, sakınca olarak ortaya atılabilirdi. İtalyan yasaları yargıçlar için bağımsızlık öngörüyor. Ama bizim için belli bazı siyasi görüşlere sahip olmak, hukuki boyutuyla da olayı ele almamıza engel değil. Yalnız siyasetçi değil, hukukçuyuz biz. Siyaseten doğruluğuna inandığımız davada, hukuk silahını da en etkin biçimde kullanacağız.
       - Öcalan bir Arafat ya da Nelson Mandela mı size göre?
       - Apo'nun Arafat ya da Mandela olup olmadığını söyleyecek kadar konuya vakıf değilim. Ama Kürt halkı öyle görüyor onu. Benim için bu kafi.

       TERÖRİZMDEN siyasete, Suriye'den İtalya'ya, Ortadoğu'nun yalnızlığından Schengen Avrupa'sına... Hafta sonu Apo'nun yaptığı stratejik sıçramanın özeti bu.
       Prodi hükümetinin işbaşından ayrılmasıyla, İtalya'nın Türkiye'ye karşı izlediği geleneksel "dostluk" politikasında da bir değişiklik olduğu muhakkak. Solun çeşitli türevlerinden oluşan bir aylık Massimo D'Alema hükümetinin, aynı geleneksel dostluk ve "reel politik" çizgisini sürdürmeye devam edeceğini söylemek güç.
       Deneyimli Büyükelçi, başyazar Sergio Romano "Corriere della Sera" (15 Kasım) gazetesinde, çiçeği burnundaki yeni hükümetin amaçlarına ilişkin özetle şu soruları dile getiriyor örneğin:
       "Bir aydın, şair ya da siyasi militan sıfatıyla Kürt davasını desteklemek başka; hükümet olarak bu davanın peşine düşmek başka şey. Hükümet ne yapmak istiyor? Kürt halkının bağımsızlığını mı savunuyoruz? Ortadoğu'da 10 milyon Türk kökenli Kürt, 6 milyon İranlı Kürt, 6 milyon Iraklı Kürt ve 800 bin Suriyeli Kürt'ü bir araya toplayan bağımsız bir Kürt devleti yaratmak anlamına gelir bu. Biz İtalya olarak Ortadoğu haritasının yeniden çizilmesini mi arzuluyoruz? Kürt devletinin inşaası için, söz konusu tüm ülkelerde kopacak fırtına ve ayrılıkçılık savaşlarını göze alacak mıyız?.. Apo'ya 'iltica' vererek; NATO müttefiği Türkiye ile ilişkilerimizi kopma noktasına mı getireceğiz? Bu süreçte İtalya tarafsız kalabilir mi?.."
       Nevruz kutlamaları için geldiği Türkiye'de tutuklanan, yargılanan ve 40 gün hapis yatan komünist militan Dino Frisullo ve taraftarlarının ipoteğinde bir politikanın yörüngesine girdiği izlenimi yaratıyor İtalyan hükümeti. Eylül sonunda Roma'da toplanan "Sürgündeki Kürt Parlamentosu" (SKP)'nin sponsorluğunu yapan Frisullo'nun; Yeşilleri, çeşitli fraksiyonlara mensup komünistleri de arkasına alarak bu operasyonu yönlendirdiği iddia ediyor. "Frisullo Partisi" olarak adlandırılan bu hareketin, Apo'nun Roma çıkartmasında da, sponsorluğu yüklendiği yaygın olarak dile getirilen iddialar arasında.

       Apo nasıl ve neden Roma'ya geldi? Bu konu hiçbir şekilde açıklık kazanmış değil. İtalyan hükümetiyle önceden ve el altından pazarlık edip de öyle mi Roma'ya geldi Apo? Sahte pasaportla havaalanında yakalanması mizansen mi? İtalyan Hükümeti, ERNK tarafından ortaya atılan bu iddiaları yalanlıyor. Ama şeffaf bir tavır da sergilemiyor. Hükümet çevreleri konuya açıklık kazandıracak bilgileri basın ve kamuoyundan esirgiyor.
       Apo'nun İtalyan topraklarına ayak bastığı Perşembe gecesinden beri PKK liderine ilişkin haberler ciddi bir "karartma" altında. Nerede olduğu - Hapishanede, askeri veya sivil bir hastanede mi? - bu konular toptan sır olarak saklanıyor.
       Bakanlar sorumluluğu birbirine atıyor. Bir "posta kutusu" olduğunu farzeden Dışişleri Bakanı Dini, "iade" meselesini İçişleri Bakanı Rosa Russo Jervolino ile Adalet Bakanı Oliviero Diliberto'ya bıraktığını söylüyor.
       SKP'yi toplayan hareket içinde olan Bakan Diliberto kendisine yöneltilen soruları "Dosyayı henüz incelemedim!" diyerek geçiştiriyor. İçişleri Bakanı ağzını açmıyor. Başbakan D'Alema konuşmuyor.
       İtalyan hükümetinin izlediği çizgide, en hafif deyimle, büyük bir güç boşluğu ve kararsızlık seziliyor. Kamuoyuna hakim olan "Kürtlere sempati dalgası" ile birlikte değerlendirildiğinde; hükümetteki sessizlik ve hareketsizlik, Apo'yu 2000'lerin Arafatı'na dönüştürebilecek bir sürecin habercisi gibi görünüyor.