Siyaset Baykal olmasa, CHP daha çok oy toplardı

Baykal olmasa, CHP daha çok oy toplardı

18.11.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Baykal olmasa, CHP daha çok oy toplardı

Baykal olmasa, CHP daha çok oy toplardı



Baykal olmasa, CHP daha çok oy toplardı


Pek çok gözlemci, 3 Kasım seçimlerini, sonuçları itibariyle Türk siyasal yaşantısında sadece bir dönüm noktası değil, aynı zamanda şiddetli bir sarsıntı, bir deprem olarak niteledi. Gerçekten, geçtiğimiz pazar günü, Türk seçmeni, kulağı en ağır işitenlerin bile rahatlıkla duyabileceği şiddette bir mesaj gönderdi. Mesajın özü de hayli yalındı: "Mevcut durumdan tahminlerinizin ötesinde şikayetçiyim ve bu durumdan sorumlu tuttuğum parti ve liderleri görülmemiş boyutlarda cezalandıracağım."
Nisan 1999 seçimlerinden sonra hükümet kuran üç koalisyon ortağının toplam oyu yüzde 53.3’tü. 3 Kasım akşamı sandıklar sayıldığında bu oranın yüzde 15’i bile bulamadığı görüldü. Toplam iktidar oylarının yüzde 73’ü yok olmuştu. Dahası da vardı... Yüzde 22.2 oy oranıyla 1999 seçimlerinin birincisi olan DSP, seçmenin gözünde bütünüyle sıfırlanmıştı. Seçim galibi bir partinin, üç buçuk yıllık bir iktidardan sonra tüm sandık desteğini yitirmesi, dünya demokratik seçimler tarihinde eşi emsali görülmüş bir durum değildi.

Milletvekilleri yenilendi
Bu seferki darbede askerin hiçbir dahli yoktu ama, milletvekillerinin yenilenme oranları askeri müdahale sonrasında seçilen Meclis’lerdekinin bile üzerinde oldu. 1961 seçimleri parlamentonun yüzde 74’ünü, 1983 seçimleri ise yüzde 86’sını yenilemişti. Oysa bu kez seçilen milletvekillerinin yüzde 90’a varan bölümü 3 Kasım’dan önce milletvekili değildi.
18 Nisan 1999 seçimlerinin ardından geniş bir saha çalışması yapmış ve sonuçlarını Milliyet’te yayımlamıştık (2 - 6 Mayıs 1999). 3 Kasım seçimlerinin ertesi günü başlattığımız ve Milliyet ile CNN-Türk tarafından desteklenen araştırmamızla bu geleneği sürdürüyoruz. Hem bu kez, iki seçim arasında bir karşılaştırma yapma ve değişimleri gözlemleyebilme imkanına da sahibiz.

603 seçmenle görüşme
Yüz yüze görüşme yoluyla yapılan araştırmanın ilk sonuçlarını çok kısa bir süre içinde sizlerle paylaşacağız. Ama bu kez "3 Kasım gecesinden tezi yok" diyerek, seçim sonuçlarının belli olmaya başladığı saatlerden itibaren bir ön araştırma yaptık. Türkiye’nin her yanına dağılmış 603 seçmenden telefonla bilgi topladık. Sınırlı sayıda soru, Birim Araştırma Ltd. Şirketi anketörleri tarafından seçmenlere soruldu. Hem örneklemin hayli küçük olması, hem de telefon anketinin getirdiği kısıtlar (telefonu bulunmayanların örneklemde temsil edilmemesi, mülakat süresini çok kısa tutma zorunluluğu gibi) nedeniyle, bu çalışmanın sayısal bulgularına değinmeyecegiz. Ancak ilk verilerin gösterdiği temel eğilimleri gözden geçireceğiz. Bu ön araştırmayı, bir bakıma, sandıkların ilk açılıp sayılan küçük bir kısmından elde edilen seçim sonuçlarına benzetmek mümkün. Kırsal alanlardan gelecek sandık sonuçları oy oranlarında değişmelere sebep olacaktır. Ancak, sandıkların henüz yüzde 10’u açıldığında bile, seçmenin ana yönünü rahatlıkla saptayabiliriz.
3 Kasım’da parlamentoya girmeyi başaran AKP ve CHP’ye kimler oy verdi? Bu seçmenlerin demografik ve sosyo - ekonomik özellikleri nedir? İdeolojik olarak hangi tabanlara otururlar? Birbirlerinden ne gibi hususlarda ve ne ölçüde farklıdırlar? Bu soruların ayrıntılı cevabını alabilmek için bir hafta kadar daha beklemek zorundasınız. Ama bu kadar sabrı olmayanlar için, ön araştırmamızın başlıca bulgularını özetlemeye çalışacağım. Tabii ihtiyatla karşılamak ve doğrulanmasını beklemek kaydıyla...

Kadın-erkek dengesi
Demografik özelliklere cinsiyetten başlayacak olursak, öyle gözüküyor ki, AKP de, CHP de kadın ve erkeklerden benzer oranlarda destek almışlar. Örneğin Genç Parti seçmenindeki gibi kadın ağırlığı veya MHP’deki gibi erkek üstünlüğünün bariz belirtileri gözlenmiyor. Öte yandan, AKP gençler arasında CHP’ye göre çok daha popüler. Örneğin AKP, 18 - 25 yaş arası gençlerin (ki bunların önemli bir çoğunluğu ilk kez oy kullanıyor) yüzde 40’ı aşan oranlarda desteğini sağlamış görülüyor. Oysa bu yaş grubundaki CHP desteği, 50 yaş üzeri seçmenlerin CHP’ye verdiği oy oranının altında. 1999 seçimlerini hatırlayacak olursak, o sırada gençlerin önemli bir kesimi MHP’ye oy vermişti. Bu kez yeni seçmen ağırlıklı olarak AKP dedi. Gençler her zaman ve her yerde değişimden yana olur. Bizde de son iki seçimde, genç seçmen sistemin merkezinde değil de çevresinde olan ve bir ölçüde yerleşik düzen karşıtı algılanan partilere yöneldi.

Üniversiteli CHP dedi
Demografik değişkenler içinde en önemli faktör ise her zamanki gibi eğitim. CHP, eğitim düzeyi ilkokul ve altında olanlardan çok düşük düzeyde oy alırken, üniversite mezunları arasında açık farkla birinci parti. Öyle görülüyor ki, sadece üniversite mezunları oy kullansaydı CHP, AKP’nin elde ettiği yüzde 34’lük oranın da üzerinde bir oyla tek başına iktidar olacaktı. AKP’nin oyları ise, lise mezunlarına kadar belli bir oranı koruyor. Öte yandan üniversite mezunlarının AKP’den uzak durmayı tercih ettikleri anlaşılıyor.
Eğitimin seçmen tercihleri üzerindeki etkisi bilinen bir husus. Öteden beri, eğitim düzeyi yükseldikçe CHP ve CHP çizgisine yönelimin arttığını, DP ve devamı partiler için ise tersi bir durumun söz konusu olduğunu biliyoruz. Son seçimlerde gelir düzeyi ile CHP oyu arasında da pozitif bir korelasyon gözleniyor. Yüksek gelirli seçmenler, artan oranlarda CHP’ye oy vermiş. AKP için de bunun tersi bir durum var. Özetleyecek olursak, CHP eğitimli, orta ve yüksek gelirli, orta ve ileri yaşlardaki kentlilerin partisi. Kırsal alanlarda ise çok güçsüz. AKP’nin oy oranı gençler, düşük gelirliler ve düşük eğitimliler arasında artıyor. Bu parti kent partisi olan CHP’nin tersine, büyük kentlerden de, kırsal kesimden de oy alabiliyor.

Siyasal yelpaze
Siyasal yelpazeyi çok kabaca sol, merkez sol, merkez sağ ve sağ olarak tanımlarsak, kısıtlı örneklemimizin yaklaşık dörtte birinin kendini sola (sol ya da merkez sol) yerleştirdiğini gördük. Merkez sağ ve sağın toplam oranı ise üçte iki dolayındaydı. (Geriye kalanlar bu sınıflandırmanın dışında kalmakta direndiler.) Kuşkusuz AKP oylarının büyük çoğunluğu sağ seçmenden geliyordu ama, kendisini solda görenlerin içinde bir azınlık da AKP’ye oy vermişti. CHP ise, dörtlü sınıflandırmadaki sağ uç seçmenden hiç oy alamadı. Merkez sağ seçmenden de pek az destek gördü.
Partilerin seçmen tabanlarının Türkiye’yi Türki ülkeler dünyasının mı, İslam dünyasının mı, yoksa Avrupa ya da tüm dünyanın mı bir parçası olarak gördüklerini anlamak, onların milli veya dini değerleri ne kadar ön planda tuttuklarının kaba bir ölçüsü olacaktı. Gördük ki, Türkiye’yi İslam dünyasının parçası olarak gören AKP’lilerin oranı, bu görüşte olan CHP’lilerin iki buçuk katı kadar. CHP’liler ise büyük çoğunlukla Türkiye’yi tüm dünyanın, ya da Avrupa’nın parçası olarak görüyor.
Parti tabanlarının ideolojik konumlarının bir başka göstergesi olarak, deneklere şunlardan hangisinin en önemli olduğu soruldu: Milli değerler; dini değerler; gelenekler ve ahlaki değerler; insan hakları ve demokrasi; laiklik. AKP seçmeni deneklerden beşte ikisi insan hakları ve demokrasiyi, beşte biri ise dini değerleri en önemli olarak seçti. CHP’li seçmenler için de insan hakları ve demokrasi büyük farkla birinci. Laiklik dahil diğerleri çok gerilerden geliyor.

AB ve IMF
Erdoğan da, AKP’nin diğer yetkilileri de, seçimlerden sonra verdikleri demeçlerde, Türkiye’nin AB üyeliği konusunda kesin bir tavır sergilediler. Aynı kesinlikte olmasa bile, IMF desteği ile uygulanan ekonomik programa da karşı çıkmadılar. CHP ise doğal olarak AB yanlısı. Geçmiş hükümetin ekonomiden sorumlu bakanına önemli bir rol veren bir partinin, bu programa ciddi bir itirazının olması da beklenemez. Demek oluyor ki, AB ve IMF konusunda iki partinin politikaları birbirinden çok farklı değil. Acaba seçmenler düzeyinde durum nasıl?
Gerek AKP, gerek CHP seçmeninin çoğunluğu AB üyeliğini istiyor. CHP seçmenlerinde oranlar biraz daha yüksek. CHP’ye oy verenler arasında AB üyeliğini ülke çıkarına aykırı bulanlar yok denecek kadar az. Oysa her beş-altı AKP’liden biri bu görüşte. Öte yandan, gerekli bütün koşulları yerine getirsek bile Avrupa’nın bir bahane bulup bizi almayacağı görüşünü paylaşanların oranı da AKP’liler arasında daha yüksek. Yani, AKP seçmeni AB’ye CHP seçmeninden daha az güveniyor. AB’nin bize iyi niyetle yaklaştığına en az inananlar ise, tahmin edilebileceği gibi, MHP’ye oy verenler.
İlk verilere göre, AKP seçmeninin yarıya yakını IMF ile ilişkilerimizi tamamen kesmekten yana. Bu konuda, propagandasını büyük ölçüde IMF karşıtlığı üzerine kuran Genç Parti seçmeninden çok geri kalmadıkları anlaşılıyor. IMF programını aynen uygulamaya devam etmekten yana olan AKP’lilerin oranı ise çok çok düşük. Öyle görülüyor ki AKP merkez yönetimi, tabanına IMF’nin isteklerini anlatabilmekte bir hayli zorlanacak. CHP’lilerin de IMF’ye hayran oldukları söylenemez ama, onların tabanı ekonomik program konusunda AKP seçmeninden daha yumuşak ve anlayışlı.

Erdoğan ve Derviş
3 Kasım seçimlerine damga vuran iki önemli olaydan biri Tayyip Erdoğan’ın milletvekili ve dolayısıyla da başbakan olamaması, diğeri de Kemal Derviş’in CHP’ye girmesiydi. AKP’ye oy verenlerin de, CHP’lilerin de, diğer seçmenlerin de büyük çoğunluğu Erdoğan’ın siyasi haklarından yoksun bırakılmasının AKP oylarını artırdığı inancında. Bütün partilerin beş seçmeninden kabaca dördü, AKP’nin bu yasak sayesinde oylarını daha da yükselttiğini düşünüyor.
Kemal Derviş konusunda ise fikirler o kadar net değil. CHP’li seçmenin bile yarıdan azı Derviş’in CHP oylarını artırdığını düşünüyor. Diğerlerine göre ise Derviş CHP oylarında ya bir fark yaratmamış, ya da beklenenin tersine oyları olumsuz etkilemiş. AKP seçmeninin ise sadece yaklaşık beşte biri Derviş’in CHP’ye oy katkısı sağladığı görüşünde. AKP’lilerin çoğunluğuna göre, CHP onun yüzünden oy kaybetmiş.
Son seçimlerle ilgili bir ortak gözlem de, Deniz Baykal’ın özellikle CHP’ye oy vermesi beklenebilecek seçmen kitlesine pek sempatik gelmediğiydi. Sınırlı ön araştırmamız bu gözlemi büyük ölçüde doğruladı. Örneklemimizdeki CHP seçmenlerinin yarısı "Baykal Genel Başkan olmasaydı, CHP daha fazla oy alırdı" dediler. Demek ki küçümsenemeyecek bir kitle gerçekten "Baykal’a rağmen" CHP’ye oy vermiş.

İşsizlik en büyük sorun
Genel seçmen kitlesi de, AKP’ye oy verenler de, CHP’liler de yeni hükümetin çözmesi gereken en büyük sorunun işsizlik ve ekonomik kriz olduğunda birleşiyor. Özgürlükler ve insan hakları ise, DEHAP’lılar dışında hiçbir partinin seçmen tabanında öncelik almıyor. Eski araştırmalarda, sorunlar listesinde hep birinci sıraya yerleşen "hayat pahalılığı" bile artık fazla önemli değil. Ekonomik kriz ve onun yarattığı işsizlik sorunu ile işini kaybetmek korkusu 3 Kasım’ın sonucunu belirlemede başta gelen faktör olmuş.

3 Kasım’dan sonra ortaya çıkan oy dağılımı açısından iki soru önem kazanıyor: a. Sadece 15 aylık bir parti olan AKP’nin oyları nereden geldi? b. Sosyal demokrat oyların üçte biri nereye kayboldu? AKP’nin içinden çıktığı Fazilet Partisi 1999’da yüzde 15 dolayında oy almıştı. Bu oydan Saadet Partisi’ne kalan düşüldüğünde, geriye kalan yaklaşık yüzde 12’nin tamamının AKP’ye gittiği düşünülse bile, bu partinin başka yerlerden de büyük miktarda oy aldığı kesin. Gerçekten AKP, 1999’da ANAP’a, DYP’ye, MHP’ye ve de DSP’ye oy veren seçmenlerden küçümsenmeyecek oranlarda oy almış. Örneğin DSP seçmeninin yaklaşık dörtte birinin AKP’ye oy verdiğini anlıyoruz. Kuşkusuz, MHP, DYP ve ANAP’ta bu oranlar daha da yüksek. Yani AKP, Fazilet Partisi’nin 1999 oylarının çok büyük bir kısmını almış ama, bu oylar kendi toplam oy tabanının dörtte bir kadarını oluşturuyor. AKP oylarının geriye kalan dörtte üçü ise, diğer partilerden ve yeni seçmenlerden. AKP, çok değişik kesimlerin seçmeninden oy almakta gerçekten başarılı olmuş.

Sol oylar nerede?
İkinci sorumuza gelince... 1999’da DSP ile CHP’nin oylarının toplamı yüzde 31’di. 3 Kasım da ise, CHP, DSP ve YTP birlikte yüzde 22’nin altında kaldılar. Aradaki fark nereye gitti? DSP oylarının bir kısmı, yukarıda da belirttiğimiz gibi, AKP’yi tercih etti. Kaybın önemli kısmının nedeni bu. Öte yandan, CHP merkez sağ partilerden de hemen hiç oy çekemedi. Yeni seçmenlerden de beklediğini bulamayınca ortaya bu sonuç çıktı. Şimdi sormamız gereken, geleneksel olarak üçte bir dolayında olan CHP çizgisi oylarının dörtte bire inişinin arızi bir olay mı olduğu, yoksa bir trendi, uzun vadeli bir eğilimi mi işaret ettiği...

- BİTTİ -