Siyaset Bir numaralı sefirenin 'sırrı'

Bir numaralı sefirenin 'sırrı'

10.04.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Fikri Sağlar, bir dönem sağ kolu olan Washington Büyükelçimizin eşi Gülgün İçelli'yle ilgili çok ilginç bir anısını Milliyet'e anlattı...

Bir numaralı sefirenin sırrı

Dışişleri'nin müzmin bekârlarından biri olarak ün yapmış olan Büyükelçi Şensoy 60 yaşında bekârlığa veda ederken, bütün gözler Türkiye'nin yeni Washington Sefiresi'ne çevrildi.Beyaz Saray'daki güven mektubu sunma töreninde Washington Sefiremiz olarak, First Lady Laura Bush'un karşısına çıkan bu hanımefendi kimdi? Türk-ABD ilişkilerinin büyük bir belirsizlikten geçtiği son derece zor bir dönemde Washington Büyükelçiliği görevini üstlenen Nabi Şensoy geçenlerde Beyaz Saray'a güven mektubunu sunmadan tam üç gün önce sürpriz bir şekilde evlenerek herkesi şaşırttı. Sefiremizin adı Gülgün İçelli. Gülgün Hanım, Ankara bürokrasisini tanıyanlar ve gazeteciler için hiç de yabancı bir isim değil. İçelli, Kültür Bakanlığı'nın eski üst kademe bürokratlarından biri. Müsteşar Yardımcılığına kadar yükselmiş. Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümü mezunu olan İçelli uzun yıllar Turizm Bakanlığı'nda çalışmış, bakanlığın Londra'daki ofisinde ataşe olarak görev yapmış. En ilginci, Gülgün İçelli'nin yaklaşık dört yıl süreyle dönemin Kültür Bakanı Fikri Sağlar'ın Özel Kalem Müdürlüğünü de yürütmüş olması. Fikri Sağlar, Gülgün İçelli için Milliyet Ankara Bürosu İstihbarat Şefi Serpil Çevikcan'a, "Çok iyi yetişmiştir. Özgüveni etkileyicidir. Bilgi birikimi iyidir, pratik yaklaşımlarıyla meseleleri çözüverir. Onu en iyi Fransızların 'complète' deyimi anlatır" diyor.Sağlar'ın aktardığı şu anısı da İçelli'nin çalışma disiplinini yansıtıyor:"Bürokrat arkadaşlarla Esenboğa Havaalanı'ndan gelecekti. Biraz geciktiler, beklediğim evrak da gecikince kendisine biraz söylendim. 'Kusura bakmayın efendim' deyip dosyaları uzattı. Bana hiçbir şey belli etmedi. Sonradan öğrendim ki Esenboğa'dan gelirken ciddi bir kaza geçirmişler, kendisi arabanın camından çıkabilmiş. Ama bana hiçbir şey söylemedi, saçını tarayıp gelmiş." 'Çok iyi yetişmiş' Sağlar, yeni evli çiftle ilgili yorumunu ise "Ben kız tarafıyım" diyerek yapıyor: "Gülgün özellikle böyle bir dönemde çağdaş Türk kadınını en iyi şekilde temsil edecektir. Nabi Şensoy pırıl pırıl bir diplomatımız, takdir ettiğimiz biri. Yani Gülgün'e uygun bir eş..." Kız tarafının bir şikâyeti olmadığına göre mesele yok... 'Çağdaş bir yüz' Gül, tatilin kıymetini hastalanınca anladı Dışişleri Bakanı Abdullah Gül dinlenmeden çalışmanın zararlarını acı bir deneyimle öğrenenler kervanına katıldı. Bir ayda çıktığı 9 dış gezinin ve küçük bir rahatsızlığın "Bir şey olmaz, dönünce bakarız" refleksiyle ihmal edilmesinin nelere mal olabileceğini gördü.Gülhane Askeri Tıp Akademesi'nde sol kulağından geçirdiği operasyonun ardından sorumluluklarının elverdiği ölçüde bir nekahet dönemi geçiren Gül mesaisine tam randımanla başlamadan önce gazetelerin Ankara temsilcileriyle bir araya geldi. Toplantıyı "geçmiş olsun" dileklerine teşekkür etmek için düzenleyen Gül, samimi bir özeleştiri de yaptı. Kulağındaki sorunu ihmal ettiğini, ağır gribe karşın uçağa binmekte ısrarcı davrandığını belirten Gül, "Bile bile oldu, kendime kızıyorum" dedi. Bu sohbette Gül'ün asıl hayıflandığı ise, dinlenme ve tatil konusundaki yanlış tutumuydu. Gül, şöyle dedi: "35 yıldır çalışıyorum, inanın bir gün tatil yapmadım" gibi yaklaşımların ne kadar yanlış olduğunu gecikmeli de olsa artık anlamış bulunuyorum."Dışişleri Bakanı, ardından eski KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'tan dinlediği bir anıyı gazetecilerle paylaştı: 'Bile bile oldu' "Sayın Denktaş, Kıbrıs'ta savcı iken adliyeye eleman alacaklarmış. Mahkeme başkanıyla birlikte adayları dinleyen jüride kendisi de varmış. Bir adayı çok beğenmişler. Çok parlak, zeki biriymiş. Uzun uzun dinledikten sonra, adayın işe alınmasına karar vermişler. Ancak söz konusu kişi salondan ayrılırken, son bir hamleyle 'Ayrıca ben 3-4 yıldır tatil de yapmadım, çalışmayı çok severim' demiş. Ve bu cümlesiyle işi kaybetmiş. Mahkeme Başkanı, 'Dinlenmeden çalışanlar sağlıklı karar vermekte zorlanırlar. Hukukta bir numaralı esas, doğru karardır' demiş."Gül, ardından "Amerikan üst yönetimi Irak savaşı sırasında bile tatil yapmış" diye ekledi. Savaşta bile tatil Hatırlanacaktır, Strasbourg'daki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin türban konusunda verdiği karar AKP çevrelerini çileden çıkartmış, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da "Ulemaya danışmaları gerekirdi" deyince işler iyice karışmıştı. Başbakan'ın ulemaya ne kadar önem verdiği belediye başkanlığı dönemindeki önemli bir icraatından da çok iyi anlaşılıyor. 'Ulema' AİHM'ye gitti mi? Erdoğan'ın dünürü Sadık Albayrak, 9 yıl önce 5 ciltlik "Son Devir Osmanlı Uleması" adlı araştırmasını kaleme almış. Erdoğan'ın başında bulunduğu belediyenin Kültür İşleri Daire Başkanlığı da bu ansiklopediyi basıp dağıtımını yapmış. Albayrak'ın kitabına sunuş yazısını da bizzat Erdoğan kaleme almış. Ulema ansiklopedisinde yaklaşık 2 bin 800'ü aşkın ulemanın hayatı övgülerle anlatılıyor. Bunlar arasında önemli tarikat önderleri de var. Nakşibendi Şeyhi Mehmet Zahid Kotku, Nurculuğun kurucusu Said-i Nursi, Süleymancıların lideri Süleyman Hilmi Tunahan bunlardan yalnızca birkaçı. Said-i Nursi'den "büyük insan" diye söz ediliyor. Erdoğan, 1996 yılında yayımlanan ansiklopedik kitabın sunuş yazısında, bu kitaplarla İstanbul'un geçmişiyle bugünü ve geleceği arasında kopan bağların yeniden belli ölçüde kurulabileceğine inandığını belirterek, "Yeni kuşakların bu kitapları okuyarak İstanbul'u daha çok seveceklerini ve İstanbul'da yaşamanın bir ayrıcalık olduğunu öğreneceklerini umut ediyoruz" diyor. Sunuş yazısı Albayrak ise önsözde daha çarpıcı ifadelere yer veriyor. Kaynak bulmakta güçlük yaşadığını belirten Albayrak, "Çünkü bu milletin kültür mirası olan tarihi belgelerin birçoğu devrim adına imha edilmiştir" diyor. Albayrak, medreselerin kaldırılması ile pek çok ulemanın, hayatının sonuna kadar bir köşeye çekilip bu âlemden göç etme zamanını beklediğini de vurguluyor. Şimdi merak edilen bir konu var: Başbakan, AİHM'ye yönelttiği "Ulemaya danışmıyorlar" eleştirisinden sonra dünürünün kitabını Strasbourg'daki mahkemenin yargıçlarına gönderdi mi? Ağır suçlama