Siyaset Demirel: Halkımız bu cumhuriyeti yıktırmaz

Demirel: Halkımız bu cumhuriyeti yıktırmaz

24.02.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Son siyasi gelişmeleri Milliyet'e değerlendiren Cumhurbaşkanı, demokratik laik hukuk devleti konusunda taraf olduğunu belirtti ve "rejimi korumak görevim" dedi

Demirel: Halkımız bu cumhuriyeti yıktırmaz

CUMHURBAŞKANI Süleyman Demirel son siyasi gelişmeleri değerlendirirken, Türkiye'nin bir gerginlik ve rahatsızlık yaşadığını ancak rejim açısından bir tehlike görmediğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Demirel, cumhuriyetin bir devrim olduğunu, temel niteliklerinin değiştirilmesinin sözkonusu olamayacağını vurgulayarak, "halk cumhuriyeti yıktırmaz, yıktırmayacaktır" dedi.
Demirel, rejime bir askeri müdahalenin de sözkonusu olmayacağını belirterek cumhuriyetin ve demokratik laik sistemin güvence altında olduğunu kaydetti.
Cumhuriyetin temel niteliklerini değiştirmek üzere yola çıkacakların uzun ömürlü olmayacağını da vurgulayan Demirel, "Cumhuriyetin kazanımlarını koruyacak kadar Türk vatandaşı vardır" dedi.
Demirel'in görüşleri şöyle:

"Türkiye'de gerginlik, rahatsızlık yok desek, bu doğru değil. Var dediğimiz takdirde de bunun ölçülerini bulmak zor. Sosyal ve siyasal hadiselerin böyle bir özelliği var. Nihayet gerginlik, huzursuzluk denen olay yeni bir olay değil. Dün de olmuştur, yarın da olur. Asıl olan bir ülkenin huzur içinde olmasıdır. Bunun da ölçüsü belli değil. Türkiye çok büyük bir memleket. Türkiye'de çoğulcu bir toplum var. Türkiye'nin çeşitli kesimleri aynı şeyleri yaşamıyor. Aynı şeyi hissetmiyor. Ben her zaman birden fazla Türkiye olduğunu söylerim. Bugün de birden fazla Türkiye var. Türkiye'lerden birinin alan sahası daha çok medyanın, siyasetin alan sahasıdır. Bir de ikinci Türkiye var ki, birinciden önemli derecede farklı. Daha çok günlük hayatı yaşıyorlar, geçim derdiyle meşguller. Çoluğuna çocuğuna iş, hastasına hekim, sobasına odun bulmakla meşgul. Birinci Türkiye dediğiniz işte deniz bitti, dünyanın sonuna geldik diye bunalıyorsa aynı sebepler ikinci Türkiye'yi bunaltmıyor. Toplum olayının içine iyi girmek lazım. Türkiye hür ve serbest bir ülke, her şeyi izliyor, konuşuyor. Uyanık bir memleket. Meclisi var kürsüsü açık, medyası var çok canlı. Türkiye bu özellikleriyle her şeyi değiştik tonlarda söylüyor. Ama Türkiye hür ve serbest olma keyfiyetine tam alışık değildir. Hür ve serbest sistemin bir özelliği de yanılmak ve yanıltılmaktır. Bu da hadiseleri yanlış istikametlere kanalize edebilmektedir.

Ben tarafsız Cumhurbaşkanıyım. Her siyasi partiye, herkese eşit mesafedeyim. Ama demokratik laik hukuk devleti konu olunca tarafım. Cumhuriyet konu olunca tarafım. Aykırı bir şey görürsem yapmayın derim. Aykırı gördüğüm her yerde yapamazsınız derim. Sadece demek değil yaptırmamak da benim görevim. Cumhuriyeti, rejimi korumak görevim.

Halkın cumhuriyetle derdi yok. Cumhuriyetin kazanımlarını koruyacak kadar Türk vatandaşı vardır. Şimdi Demirel pembe tablo çiziyor diyebilirsiniz ama ilgisi yok. İnancım bu. Ben köylüyüm. Cumhuriyet olmasaydı zaten buralara gelemezdim. Sadece ben değil, benim gibi olan herkes böyle. Cumhuriyet eğitimde, hakta hukukta fırsat eşitliği demektir. Kars'ın iki hanelik köyünde de Hakkari'nin iki hanelik köyünde de Edirne'nin iki hanelik köyünde de yol, su, elektrik ve otomatik telefon var. Halkımız cumhuriyete şükran borçlu. Bu cumhuriyeti yıktırmayacaktır, kendisi yıkmayacaktır. Demokratik laik hukuk devletine sahip çıkacaktır. Laiklik çağdaş devletin bir parçasıdır. Kutuplaşmayalım deniliyor, zaten bence laik - antilaik ayrımı olmaz. Laiklik kişiyle ilgili değil, devletle ilgilidir. Kişi Müslümandır, Hıristiyandır, Musevidir. Ama devlet laiktir. Neden rahatsız oluyorlar? Olanlara sormak lazım: `Hür ve serbest olmaktan mı rahatsızsınız, kendi belediye başkanınızı, milletvekilinizi seçmekten mi rahatsızsınız, hür yargıdan mı, hür medyadan mı, hür ibadetten mi rahatsızsınız?' Halkın böyle bir derdi yok. Öyleyse halkın cumhuriyetle derdi yok.

Cumhuriyetin kendisi bizatihi büyük bir devrimdir. Cumhuriyetin temel niteliklerini, cumhuriyet devrimini değiştirmek için yola çıkacak hiçbir heyet ömürlü olmaz. Cumhuriyet önce hukukun, sonra halkın sonra devletin koruması altındadır. Kim dini sermaye yapıp istismar edip rejimin karakterini değiştirmeye kalkarsa karşısına cumhuriyet başsavcısı çıkar. Çıkamıyorsa sistem işlemiyor demektir. Türkiye'nin savcısına, hakimine önemli görevler düşüyor, bu görevlerini yapmaktadırlar ve yapacaklardır. Dinin istismar edilemeyeceği Anayasa'nın 24'üncü maddesinde yazılı. Dince kutsal sayılan şeylerin siyaset malzemesi yapılamayacağı siyasi partiler kanununda yazılı. Demokrasi bir fair - play (açıklık - dürüstlük oyunu)dur. Kartları dürüst oynamak lazım. Anayasa'nın yasaların çerçevesinde siyaset yapmak lazım. Aksi halde cumhuriyetin canına okursunuz.

Varlığını cumhuriyete borçlu olan her kuruma sesleniyorum, cumhuriyete, demokratik laik rejime sahip çıkın. Varlığını cumhuriyete borçlu olan hür medyaya, hür yargıya, siyasetçiye sesleniyorum gelin Anayasa'nın tarif ettiği Türkiye Cumhuriyeti'ne, Türk demokrasisine sahip çıkın.

Bugün Türkiye'deki rahatsızlık neden? Cumhuriyetin en önemli iki temel özelliği kadın hakları ve çağdaş yaşam tarzıdır. Cumhuriyetle din ve devlet işlerinin ayrılması büyük bir dikkatle yapılmıştır. Dini vicdan hürriyeti haline getirmiş kimsenin ibadetine karışmamıştır. İşte bu laiklik ilkesidir. Ama buna o zamandan beri itiraz vardır. Bugün şeriat isteriz diyen ses odur. Bu hangi ihtiyaçtan doğuyor? Dinle devlet işlerinin ayrılmasına 73 sene zarfında itirazlar olmuştur. Çok hassas bir konudur. 1946'da Demokrat Parti iktidara gelince İsmet İnönü'nün Celal Bayar'a söylediği `Sakın ola din işiyle oynama' olmuştur. Şeriat hukuku denilen İslam hukuku yerine çağdaş hukuk getiriyorsunuz. Kuran yalnızca ahireti değil, dünyayı da tanzim etmiştir. 1990'lı yıllarda Kuran'da kurallar varken niçin çağdaş Batı kurallarını uyguluyorsunuz diye itirazlar geliyor. İtiraz cumhuriyetin kendine midir, neyedir? Cumhuriyet kendinden evvelki devletin hukuk sistemini kaldırıyor. Çağdaş yaşamı getiriyor, kadın haklarını getiriyor. Kadın hakları olayı Türkiye'nin 70 yılda bugünkü seviyeye gelmesinde en önemli etkendir. Buna da itiraz var. Çağdaşlaşma olayına ve onun neticelerine itiraz var. Hür ve serbest rejimde adam ben de düşüncemi söylüyorum diyor. Hür ve serbest olmanın devlete ve rejime vereceği sıkıntılar var. O nedenle sistem devleti ve rejimi korumaya almıştır.