Siyaset Demirel seçim istedi

Demirel seçim istedi

23.04.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Demirel seçim istedi

Demirel seçim istedi

Cumhurbaşkanı Demirel, ülkenin bugünkü sıkıntılarından "Anayasa'ya sadakatle" kurtulabileceğini belirterek, "ilaç halktır" dedi

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, siyasette kritik haftaya girilirken düzenlediği basın toplantısında önemli mesajlar verdi. Demirel, "seçim çare değil" görüşünde olanlara katılmadığını belirterek, "Eğer şikayet varsa ve ciddiyse halk çözer. Hem diyeceksiniz `her tarafım ağrıyor', ilaca gelince de `ben ilaçsız götürürüm' diyeceksiniz. Olmaz öyle şey. İlaç halktır" dedi.
Demirel, dün sabah Antalya'da kendisini izleyen gazetecilerle kahvaltıda buluştu. Zeytin ve kepekli ekmekle kahvaltısını yapan Demirel, Antalya'nın sorunlarını anlatarak başladığı basın toplantısında, son günlerdeki siyasi tartışmalara değinerek, herkesten Anayasa'ya sadakat istedi. Demirel, her gün "Türkiye karamsarlığa girecek. Rejim tehlikede" şeklindeki tartışmaların rahatsızlık verdiğini vurgulayarak, bu tartışmaların Türkiye'yi küçük düşürmeden yapılması gerektiğini söyledi. Demirel, "Cumhuriyetin temel niteliklerine yönelik eleştirilerin tehdit anlamına gelmesini yanlış buluyorum. Vatandaşlarımı cumhuriyetin temel nitelikleri etrafında birleşmeye çağırıyorum" dedi.
Demirel, toplantının sonunda kendisine yöneltilen, "Türkiye'de seçim istediniz? Seçim herşeye çare olur mu?" şeklindeki soruyu şöyle yanıtladı:
"Seçim bir şeyi halletmezse o ülkede sorun yoktur demektir. Sorun var ama seçim birşeyi halletmez dediğiniz zaman sizin halinize lokman hekim bile çare bulamaz. Sorun varsa seçim herşeyi halleder. Siz halk herşeyin farkında değil derseniz, kimin kavganızı veriyorsunuz o zaman. Tek çare halka gideceksiniz. Şikayet varsa ve ciddiyse, önemliyse halk çözer. Ben 35 senedir demokrasi mücadelesi verdim. Sorun varsa birilerinden mucize beklemek yerine, mucizeyi halkta aramak lazım. Hem diyeceksiniz her tarafım ağrıyor, ilaca gelince de `ben ilaçsız götürürüm' diyeceksiniz. Olmaz öyle şey, ilaç halktır."

Demirel, Emniyet Genel Müdürü Alaaddin Yüksel'in görevden alınışına yönelik tartışmalara da değindi ve bağımsız yargı organlarının almış olduğu kararların "tereddütsüz" uygulanması gerektiğini söyledi. Demirel, bu kararların uygulanmaması halinde o ülkede huzurun olamayacağını ifade ederek, "Huzur ancak hukuk devletinin iyi işlemesiyle mümkün olur. Hukuk devletinin yerine başka arayışlara yönelilmemelidir. Onun için yargı organlarının verdiği kararların icra edilmesi lazımdır" dedi.
Cumhurbaşkanı, "PKK Güneydoğu'da karakolları basıyor, İçişleri Bakanı da geceyarısı Emniyet Genel Müdürlüğü'nü. Bunun arasında ne fark var" şeklindeki soruya ise, "Bu sorunun cevabı da kendi içinde var" yanıtını verdi.
"Emniyet Genel Müdürü'yle ilgili yargının kararını uygulamayan bakanı azletmeyi düşünüyor musunuz? Bu konuda gücünüz var mı" şeklindeki bir başka soruya karşılık ise Demirel şöyle konuştu:
"Emniyet Genel Müdürlüğü olayının hukuka uygun olmadığı iddiasını ben söyledim. `Gücünüz yok' mu diyorsunuz. Ben padişah değilim, imparator değilim. Ben hukuk devletinin yanındayım. Ben şu anayasının Cumhunbaşkanıyım. Onun için hiç kimse bu anayasada olandan fazla kuvvet veremez kendisine. Yargı kararlarını icra etmeyenlere, icra ettirilir"

Demirel, Susurluk kazasıyla ilgili de şöyle konuştu:
"Susurluk derdesttir. Yargı el koymuştur. Henüz bir şey çıkmadı. Çıkar, örtbas mı edilir? Hayır. Kimse örtbas edemez. Bİr kere bu şüphe zihinlerden çıkarılmalıdır. Altı aydır 52 bin belgeyi meclis komisyonu topladı. DGM el koydu. Bu olay nereye kadar gidiyorsa oraya kadar gidilir. Kime kadar gidiyorsa da oraya kadar gidilir."
Cumhurbaşkanı, Ağar ve Bucak hakkındaki fezlekelerin 80 gündür Meclis'e gelmediğinin hatırlatılması üzerine ise, "Bunlar ara muameleler. Yanlış sonuç çıkarmayın. kimin suçu varsa, bu ortaya çıkar. `Mızrak çuvala sığmaz' ya da `güneş balçıkla sıvanmaz' diye Türkçe'de sözler vardır" dedi.

Demirel, Tuğgeneral Osman Özek'in konuşmasına ilişkin bir soruyu yanıtlarken iki yönlü bir mesaj verdi:
"Bizim geleneğimizde üniformalı kişiler siyasi beyanat vermez. Tabi ki üniformalı kişiler de oy kullanır ama üniformayı giyince siyasi beyandan sakıncalacaklarını ifade etmişlerdir. Uygulama budur.
Ülkenin içinde bulunduğu sıkıntılarla ilgili bir düşünceleri varsa kendi mercileri aracılığıyla yetkililere ulaştırırlar. Erzurum'dan General Özbek bir beyanda bulunmuş. Böyle bir beyan ordunun disiplin mekanizmasına aykırı sayılırsa, bu kendi bünyesi içinde muameleye tabi tutulur. Ayrıca benim yargılama yapmamı gerektiren bir hadise değildir. Bu bir münferit olay. Bunu ele alıp Silahlı Kuvvetler mensuplarına karşı anlamsız, gereksiz bir takım eleştiriler yöneltilmemeli. Yöneltilirse mesele büyür. Genelkurmay Başkanvekili'nin bana söylediği şey olayın ne olduğu. Ben de `burada alışılmamış bir durum var' diyorum. Bana söylenen şey `bu bir boşalmadır'. Hacda dağıtılan kağıtlarla bir piyes var. Onlara karşı duyulan bir infialdir. Ama bu silahlı kuvvetlerin disiplin mekanizması içinde anlam taşıyacaktır. Ona bakacaklardır zaten."

Demirel, hafta sonunda toplanacak MGK'ya ilişkin ise şu değerlendirmelerde bulundu:
"Kimse kendini MGK'ya endekslemesin. 28 Şubat'taki kararlar hakkında neler yapıldığını MGK Genel Sekreteri anlatır. Söyleyecek sözü olan varsa söyler. Bu kararlar için hükümet gerekeni yapmış. Başbakan yazı ile bakanlara bunları icra edin diye yazmış. Ve İçişleri Bakanlığı genelge çıkarmış. Milli Eğitim Bakanlığı da gerekli çalışmaları yapıyor. Bu kararların hasıraltı edileceği ve uyumaya terkedileceği yolunda bir takım spekülasyonlar var. Bunlar yanlış. Karar MGK kararıdır. Asker üyelerin kararıdır. Ve altında bunu uygulayacak hükümet üyelerinin imzası var. Uygulanmaz endişesine kapılmanın anlamı yok."