12.12.2011 - 02:30 | Son Güncellenme:
ANKARA Milliyet
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Dersim olaylarının 1935’te başlamadığını, Osmanlı döneminden bu yana Dersim’in merkezi otoriteler için sorunlu bir bölge olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, dönemin Başbakanı, eski Cumhurbaşkanı Celal Bayar’la konuyu görüşüp kitaplaştırmayı düşündüğünü ancak hasta olan Bayar’la görüşemediğini anlattı.
Kılıçdaroğlu, Bayındırlık Bakanı’ndan sürgünlerle ilgili defterleri istediğini de söylerken, arşivleri açmayan Başbakan Erdoğan’ın samimi olmadığını savundu. Kılıçdaroğlu, TRT 1’de yayınlanan “Politik Açılım” adlı programda, Derya Sazak, Fehmi Koru, Prof. Dr. Mustafa Erdoğan ile Pof. Dr. Fuat Keyman’ın sorularını yanıtladı.
Kılıçdaroğlu, bir izleyicinin sorusu üzerine, “Beklediğimiz sesi kamuoyundan yeterinde duyamıyoruz. Getirdiğimiz olumsuzluklar tartışılamıyor, ciddi bir baskı var, medya üzerinde baskı var. O baskılar nedeniyle de medya ya da başka organlar seslerini çıkaramıyorlar” dedi.
Kılıçdaroğlu, Dersim’in çok iyi bildiğini belirterek şunları söyledi: “Sayın Başbakan Dersim konusunu işleyerek CHP’yi sıkıştıracağını sanıyor. MİT’in yasası plan bütçe komisyonunda görüşülürken bir öneride bulundum: Belirli bir üre koyup belgeleri açalım. Hatta, örneğin Sayın Necip Fazıl Kısakürek’le, Nazım Hikmet’le, Aziz Nesin’le, Sabahattin Ali’yle ilgili, kim bilir dedim, metin arşivinde ne belgeler, ne fotoğraflar, ne dokümanlar vardır. Bunların açılması lazım. Bizim görmemiz lazım‘“
Sürgün defterleri gösterilmeli
Bu konudaki önergelerinin reddedildiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, “Dersim konusunda bir tartışma var doğrudur, orada bir insanlık dramı yaşanmıştır, o da doğrudur. ‘Hayır, öyle bir şey olmamıştır’, kimse demiyor zaten. Bütün sorun neydi, arşivlerin açıklanması. Peki Sayın Başbakan ‘ben arşivleri açıklayacağım’ dedi mi? Hayır” diye konuştu.
Tunceli’deki sürgün edilen aileleri gösteren, 6-7 ciltlik defterlere ulaşmayı çok istediğini belirten Kılıçdaroğlu, “En son Sayın Bayındırlık Bakanıyla konuştum, bu defterleri ben görebilir miyim, diye. ‘Ben bir bakayım’ dedi ama arkası gelmedi. Demek ki o gidip Sayın Başbakanla konuşmuş, ‘verelim mi, vermeyelim mi?’ diye, sonra öyle kaldı. Açılmayan Dersim arşivleri vardır, Bir Başbakan samimiyse arşivleri açıklar, hepimiz biliriz, kaldı ki bunları tarihçileri açıklayacak. Erdoğan’ın açıkladığı jandarmaya ait belgeleri öğrenciyken okudum.”
Bir Dersim kitabı daha var
Kılıçdaroğlu, “Dersim’de ne oldu gerçekten size göre?” sorusu üzerine de şunları söyledi:
“Olaylar 1935’te başlamıyor. Sayın Başbakan bilmez ama ben yine söyleyeyim buradan, Osmanlılar Döneminde Dersim İsyanları diye ayrı bir kitap daha var, Genelkurmayın, askerin yazdığı kitaplar. O bölge öteden beri merkezi otoriteler için sorun olan bir bölgedir, öyle algılanan bir bölgedir. O bölgeye ilk İngiliz seyyahlar gitmişlerdir, onlar bile aşiret ağalarından izin alarak gitmiştir. Dolayısıyla o bölge Cumhuriyet döneminde de sorun olmuştur. Mustafa Kemal Dersimliler askerlik yapmasın diye özel bir yasa da çıkarmıştır. Olayı makro, bütün ayrıntıyla alıp değerlendirmek lazım. Orada yaşanan insanlık dramı vardır. Çocukların, kadınların öldürülmesi bunlar bilinen olaylar. Bu olayları da ele alıp değerlendirmek gerekiyor, ama o günün koşullarında değerlendirmek gerekiyor; ‘neden böyle olmuştu, kimler bunun kararını vermiştir, bunların belgelerinin açıklanıp tartışılması lazım.”
Bayar’la da görüşecektim
Kılıçdaroğlu, soru üzerine Dersim konusunda, 80’li yıllarda Dışişleri eski Bakanlarından İhsan Sabri Çağlayangil ile görüştüğünü belirterek, “Çağlayangil ile Yalova’daki evinde görüştüm. Zor bela bir teyp bulmuştuk. Daha sonra ben rahmetli Celal Bayar’la da görüşmek istemiştim, bir tarihçi dostum vardı. ‘Ben Sayın Bayar’ın yanında olmazsam konuşmaz’ demişti. Ben Ankara’dan gelmiştim Bayar’la görüşmeye, fakat bir gün önce hastalanıp hastaneye kaldırılmıştı. Sonra taburcu olamadı, maalesef hayatını kaybetti ve o görüşme olamadı. Ben dönemin en önemli canlı tanıklarıyla görüşmek istedim, bu tamamen bireysel bir hobi. O bölgedeki olayları aydınlığa çıkarabilir miyiz, diye. Ben sonra bunları kitap haline getirmek de istiyordum ama koşullar hiçbir zaman olanak vermedi, ben de elimdeki dokümanları bir başka tarihçi arkadaşa verdim” dedi.
Libya ödülü nereye gitti?
Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la özel gündemle bir araya gelebileceğini, Ak Parti’ye de Kürt sorunu konusunda destek verebileceklerini belirtti. Erdoğan’dan, Libya’dan aldığı 25 bin dolarlık ödülü nereye bağışladığını açıklamasını isteyen Kılıçdaroğlu, batı medyasının Suriye’den kaçanların Hatay’da kaldığı kamplarda silahlı eğitim aldıkları, buradan Suriye’ye geçip çatışmalara girdikten sonra PKK gibi geri döndüklerini yazdığını ifade etti.
Erdoğan’la görüşebilirim
Kılıçdaroğlu, “Müthiş bir korku imparatorluğu var. AKP’yi eleştirmek cesaret isteyen bir şey” dedi. Ana muhalefet lideri olarak “özel gündemle” Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile görüşüp görüşmeyeceğinin sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, “Koşullar uygun olursa olur. Görüşebiliriz. Katkı vermeye hazırız. Medyanın önünde her türlü sorunun çözümüne hazırız” diye yanıt verdi.
Kendilerine en sert tepkilerin Erdoğan’dan geldiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, “‘Cibiliyetsiz’ sözünden tutun da şerefsize kadar çok ağır eleştiriler geldi. Biz o sözleri hiç kullanmadık” diye konuştu. Kılıçdaroğlu yeni anayasa konusunda da ilk üç maddeye itiraz eden olmadığını belirterek, “Arkadaşlara talimatım var, kimse masadan kalkmayacak. Bizim amacımız Türkiye’ye çağdaş bir anayasa getirmek. Samimi olarak masaya oturduk. Umutluyuz” diye konuştu.