Siyaset Ergenekon davası yarın başlıyor

Ergenekon davası yarın başlıyor

19.10.2008 - 15:24 | Son Güncellenme:

.

Ergenekon davası yarın başlıyor

"Ergenekon davası“ kapsamında Emekli Tuğgeneral Veli Küçük, İşçi Partisi (İP) Genel Başkanı Doğu Perinçek, Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi ve Başyazarı İlhan Selçuk'un da aralarında bulunduğu 46'sı tutuklu 86 sanığın yargılanmasına yarın başlanacak.

Toplam 280 kişinin alınacağı Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki duruşma salonunda, savcılar, avukatlar ve sanıklara 200, basın mensupları ve izleyicilere de 80 kişilik yer ayrıldı. Duruşmada dinlenilecek "gizli tanıklar", salon bitişiğinde oluşturulan, sesli ve görüntülü kayıt sistemi de kurulan bir bölümde, kendisini sorgulayacak hakim ile bulunacak. Tanınmaması için görüntüsü mozaiklenip sesi değiştirilecek olan tanığa mahkeme heyeti ve avukatlar doğrudan soru sorabilecek.

DURUŞMADA NELER OLACAK

13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülmeye başlanacak duruşmada ilk olarak hazır bulunan sanıklar, avukatları ve varsa mağdurların isimleri söylenecek. Mahkeme Başkanı CMK 219-1. maddesine göre duruşmanın aynı anda görütülü ve sesli iletişim tekniği kullanılarak kayıt altına alındığını söyleyecek. Daha sonra sanıkların kimlik tespiti yapılacak. Kimlik tespitlerinin ardından taraflar istedikleri takdirde 2455 sayfalık iddianamenin tamamı okunacak. Öncelikle tutuklu sanıklar ardından da tutuksuz sanıkların sorgusu yapılacak. Sanık sayısının çokluğu nedeniyle mağdurlar ve tanıklar daha sonra dinlenecek.

OTUZ BASIN MENSUBU SALONDA OLACAK
Davaya bakacak olan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin , duruşmalarla ilgili hazırladığı 3 sayfalık talimat yazısına göre, duruşma salonuna 30 basın mensubu alınacak. 6 Haber Ajansından birer temsilci ilk oturumun sonuna kadar hergün duruşmayı takip edebilecek. Diğer basın kuruluşları temsilcilerinin de dönüşümlü olarak duruşma salonu ya da koridordaki duruşmanın yansıtıldığı ekrandan davayı izleyecek.

Kendilerine verilen tanıtım kartları ile duruşma salonuna girecek basın mensupları, iki ayrı arama noktasından geçtikten sonra duruşma salonuna alınacak.

İDDİANAMEDEN AYRINTILAR

İstanbul Cumhuriyet Savcıları Zekeriya Öz, Nihat Taşkın ve Mehmet Ali Pekgüzel tarafından hazırlanan 2455 sayfalık iddianamede, Danıştay 2. Dairesi üyesi Mustafa Yücel Özbilgin "maktul", Özbilgin dışında dönemin daire başkanı, şimdiki Danıştay Başkanı Mustafa Birden, üyeler Ayla Gönenç, Ayfer Özdemir ve Danıştay Tetkik Hakimi Ahmet Çobanoğlu da "mağdur" sıfatıyla yer alıyor.

"İhbar eden" olarak da Şevki Yiğit'in adı geçen iddianamede, soruşturmanın 12 Haziran 2007'de Trabzon İl Jandarma Komutanlığının 156 hattını gizli numaradan arayarak, isim ve kimliğini belirtmeyen bir kişinin telefon ihbarıyla başladığı, ihbardan yola çıkılarak Ümraniye'de bir gecekonduda 27 adet el bombası ele geçirildiği ve bazı kişilerin yakalandığı belirtiliyor.

ERGENEKON'A ULAŞILDI

Yakalanan kişilerden bazılarının, başta Cumhuriyet gazetesine el bombası atılması ve Danıştay saldırısı olarak bilinen eylemler olmak üzere, daha önce meydana gelen bazı adli olay ve olay failleriyle bağlantılarının kurulması üzerine soruşturmanın genişletildiği ve daha önce bir ceza davasına konu olmamış "Ergenekon" isimli terör örgütüne ulaşıldığı kaydediliyor.

ÖRGÜTÜN AMACI

Soruşturma kapsamında ele geçen "İSTANBUL 29 EKİM 1999 ERGENEKON ANALİZ YENİ YAPILANMA YÖNETİM VE GELİŞTİRME PROJESİ" isimli dokümandan ve soruşturma evrakı genelinden, Ergenekon Terör Örgütünün bu dokümanın yazım tarihi olan 1999 yılından da öncesine dayanan gizli örgütlü faaliyet içerisinde bulunduğu, yönetici ve üyelerinin örgütü "Derin Devlet" kabul edip dışa karşı da bu şekilde gösterdiklerinin anlaşıldığı belirtiliyor. Yasal dayanağı bulunmayan, esasen bir hukuk devletinde yasal olarak bulunması da mümkün olmayan bu örgütlü yapın, Anayasal kurumların yetki ve sorumluluklarını hiçe sayarak sözde devlet adına, devlet ve millet yararına hareket ediyormuş görüntüsü vermeye çalışmakta olduğu anlatılan iddianamede, ' Bu yöntemle, kamu kurumlarını baskı altına alıp devlet yönetiminde etkili olmayı, sivil toplum kuruluşlarını da örgüt amaçlan doğrultusunda yönlendirmeyi amaçladığı belirlenmiştir. Ergenekon Terör Örgütünün, gizli bir yapılanması olduğu, legal ve illegal alanlarda örgütlendiği, deşifre olan örgüt üyesinin öldürülmesi derecesinde katı hiyerarşik kurallarının bulunduğu, askeri birimler dahil her türlü kamu kurumunun örgütün faaliyet alanında olduğu, bütün kamu kurumlannm kontrollerinin ele geçirilmesini amaçladığı, siyasal amaçlan doğrultusunda da sözde devlet ve millet yaratına olduğu kabulü ve hemen herkesçe itiraz edilmeyecek milli değerlerin istismar propagandası ile kasten öldürme dahil yasalarda suç olarak tanımlanan her türlü eylemin gerçekleştirilebiceği anlayışına sahip olduğu ve bu kapsamda birçok eylemi de gerçekleştirdiği anlaşılmıştır. Örgütün yakın amacının ülkede yönetim zafiyeti oluşturacak derecede eylemler yapıp kamu düzenini bozacak kargaşa ortamı meydana getirmek, nihai amacının da oluşacak kargaşa ortamı ile yönetime karşı yapılacak hukuk dışı bir müdahalenin kamuoyunda kabulü ve haklılığını temin edip, hukuk dışı bir müdahale ile yönetimi ele geçirmek olduğu tespit edilmiştir.' deniliyor.

ERGENEKON'UN TSK İLE İLGİSİ YOK

Şüpheliler Muzaffer TEKİN, Oktay YILDIRIM ve soruşturma aşamasında ölen Kuddusi OKKIR' dan ele geçirilen "Lobi-ERGENEKON" dokümanı ile Soruşturma aşamasında ölen Kuddusi OKKIR ve Muzaffer TEKİN' de çıkan "Devletin Yeniden Yapılanması" dokümanlarından yola çıkılarak çalışmalar yapıldığı ifade edilen iddianamede şunlar anlatılıyor :

'Sözde Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde faaliyet gösteren "Ergenekon"a bağlı olarak, "Sivil Unsurların" örgütlenmesi zorunluluğu kaçınılmaz bir gerçektir. Bu gerçekten hareketle hazırlanan ve "Lobi" adı verilen bu "gizli örgütsel" çalışmaya esas olarak hazırlanan LOBİ dokümanının Genelkurmay Başkanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde bulunup bulunmadığı hususları Genelkurmay Başkanlığı ve MİT Müsteşarlığına resmi yazı ile sorulmuş olup, MİT Müsteşarlığından alınan cevabi yazıda böyle bir yapılanmanın Mit Müsteşarlığı ile alakasının olmadığı belirtilmiştir. Genelkurmay Başkanlığı Adli Müşavirliğinin 24 Eylül 2007 tarihli cevabi yazılarında aynı konuyla alakalı olarak böyle bir oluşumun Türk Silahlı Kuvvetleri alakasının bulunmadığı belirtilmiştir.'

ÖRGÜTÜN YAPISI

İddianamede, sanıklar Cumhuriyet gazetesi İmtiyaz Sahibi ve Başyazarı İlhan Selçuk, emekli Tuğgeneral Veli Küçük, İşçi Partisi (İP) Genel Başkanı Doğu Perinçek, emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin, eski İstanbul Üniversitesi (İÜ) Rektörü Kemal Yalçın Alemdaroğlu ve Kuvayı Milliye Derneği Başkanı emekli Kurmay Albay Fikri Karadağ'ın "örgütün üst düzey sorumluları ve yöneticileri" oldukları

belirtiliyor. Ele geçirilen dokümandan örgütün, "Ergenekon Başkanlığı"na bağlı yurt içi ve yurt dışı olmak üzere yapılandığı , yurt içi yapılanmasının "askeri yapılanma", "devlet kurumlarında yapılanma", "sivil yapılanma", "mafya yapılanması" ve "terör örgütü yapılanması" şeklinde beş ana bölümden oluştuğu, kurulan sivil toplum örgütlerindeki kişilere darbeden sonra çeşitli makam ve mevkiler vadedildiği ifade ediliyor.

İddianamede, örgüt üyelerinin Ulusal Kanal, Cumhuriyet gazetesi, Aydınlık Dergisi ve bağlı birleşik kuruluşlar ile diğer medya organları içerisine sızdırıldığı, mafyanın örgüt tarafından yönetilip kontrol altına alınması ve yurt dışındaki mafya örgütleriyle de entegrasyonunun sağlanmasının benimsendiği belirtiliyor.

İddianamede, bu doğrultuda mevcut yapılanma içinde yer alan Sami Hoştan, Sedat Peker, Semih Tufan Gülaltay ve Osman Yıldırım gibi kişiler vasıtasıyla örgüte gelir temin edildiği, örgütün yurt dışı yapılanması konusunda örgüt dokümanında açık hükümler bulunduğu, sanıklar Veli Küçük, Sevgi Erenerol, Kemal Kerinçsiz, Kemal Yalçın Alemdaroğlu, Doğu Perinçek, Sedat Peker, Sami Hoştan ve Ferit İlsever'in yurt dışında örgütsel süreklilik arz edecek şekilde toplantılara katıldıklarının tespit edildiği ifade ediliyor.

DEŞİFRE EDİLMESİ ENGELLENDİ

Gerçekleştirdiği eylemlere rağmen, örgütün gizli ve hücre yapılanması, eylemlerin profesyonelliği ve kamu kurumlarındaki yapılanma ve ilişkileri sayesinde eylemlerin ERGENEKON terör örgütü bağlantısının deşifre edilmesinin daima engellendiği kaydedilen iddianamede,“ 20. yüzyılın sonlarına doğru Susurluk'ta meydana gelen bir trafik kazası ile ülkemizdeki bu kanlı örgütün kapılan kısmen de olsa aralanmıştır. Fakat örgütün o dönemdeki etkinliği ve gücü nedeniyle yeterince derinleştirilememiş, sadece buz dağının görünen yüzü aydınlatılmış ve örgüt amaçlan doğrultusunda karanlık eylemlerine devam etmiştir.“ deniliyor.

ERGENEKON terör örgütünün devlet kurumlarında ciddi irtibatlarını olduğu ileri sürülerek, bu nedenle ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ'ne yönelik başlatılan bir çalışmanın anında öğrenildiği, kendilerine yönelik çalışma yapan kişi ya da kurumları yıpratmak, yıldırmak ve baskı altına almak için anında örgütün her türlü imkan ve taktiklerinin seferber edildiği vurgulandı.

DARBEYE TEŞVİK İDDİASI
İlhan Selçuk'un, "Ergenekon" üst yapılanmasında yer alan "Teori Tasarımı ve Planlama Dairesi Başkanlığı"na bağlı sivil bölümün başında olduğu, bu bölümü yönettiği ve Türk Silahlı Kuvvetlerini (TSK) darbeye teşvik ettiği belirtilen iddianamede, Kemal Alemdaroğlu'nun da Selçuk'un yardımcılığını yaptığı, aynı zamanda örgütün üniversite yapılanması içerisinde görev aldığı ifade ediliyor.

Selçuk ile örgütsel faaliyetleri yürüttüğü öne sürülen Perinçek'in ayrıca askeri yapılanma ile de irtibatlı bulunduğunun anlaşıldığı belirtiliyor. "Ergenekon" ve “lobi“ dokümanında ayrıca "köprü personelden" bahsedildiği anlatılan iddianamede, "Delillerden, Ergenekon gizli yapılanması ile sivil unsurları oluşturan lobi yapılanması arasındaki ilişkiyi 'köprü personel' olarak şüpheliler Veli Küçük ve Muzaffer Tekin'in sağladığı anlaşılmıştır" ifadeleri yer alıyor.

“VELİ KÜÇÜK AZMETTİRİCİ “

Küçük'ün, örgütün deşifre edilen tüm sivil uzantılarıyla ilişkili olduğu , kendisinin zaman zaman örgütün karargahı konumunda olan Türk Ortodoks Kilisesi'nde açık ve gizli toplantılar düzenlediği, örgütün gerçekleştirdiği birçok toplumsal gösteri ve basın açıklamalarına katıldığı, alınan gizli tanık beyanlarından yakın tarihimizde ülkemizde ciddi kaos ve gerginlik oluşmasına neden olan birçok faili meçhul olayların planlayıcısı ve azmettiricisi olduğu, tüm bu eylem ve faaliyetlerini, etrafındaki mafya gruplarına ya da suikast timlerine yaptırdığı, bu ilişkilerini de halen sürdürdüğü vurgulandı.

TERÖR ÖRGÜTLERİYLE BAĞLANTILARI NASIL ?

İddianamede, Cumhuriyet gazetesinin bombalanması olayını bizzat emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin'in yaptırdığı ifade edilerek, dosyadaki tüm delillere birlikte bakıldığında, Tekin'in bu eylem kararı ve talimatlarını tek başına verebilmesinin mümkün olmadığı, diğer ilişkilerine bakıldığında Ergenekon terör

örgütünün gizli yapılanması içerisinden gelen emir ve talimatları uyguladığının anlaşıldığı belirtiliyor. "Ergenekon" örgütünün, terör örgütlerinin yok edilmesini değil, kontrol altına alınıp örgüt adına kullanılmasını benimsediği vurgulanarak, Veli Küçük ve Ümit Oğuztan'tan çıkan 'Panzehir' isimli dokümanda, PKK'nın tamamen tasfiye edilmesi yerine, Abdullah Öcalan ile iş birliği yapılıp bizzat Ergenekon terör örgütü içerisinde bulunan kendilerince genç subay olarak tabir ettikleri, muhtemelen örgüt adına çeşitli askeri kurumlara sızmış örgüt üyelerinin PKK'nın üst düzey yönetici kadrolarının yerlerine getirilmesinin öngörüldüğü ifade ediliyor.

Doğu Perinçek, Ferit İlsever ve Hayati Özcan'ın PKK kamplarında terör örgütünün elebaşı Abdullah Öcalan'la birçok fotoğrafının bulunduğu kaydedilen iddianamede, sanıkların DHKP/C ve Hizbullah terör örgütleriyle doğrudan bağlantılarının olduğu, delillerin incelemelerinde, tüm şüphelilerin Ergenekon yapılanması altında değişik isim ve faaliyetlerle belirtilen kurum, dernek ve platformlar ile medya kuruluşlarında örgüt adına faaliyetlerde bulunduğu belirtiliyor.

SUİKAST PLANLARI
Örgütün gerçekleştirmeyi planladığı eylemlere yer verilen iddianamede, İP Genel Merkezi'ndeki aramada çok sayıda CD bulunduğu, bunlardan birinde, Kara Kuvvetleri Komutanı olduğu dönemde emekli Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın İzmir ve Balıkesir'de yapacağı ziyaretler sırasındaki koruma planının yer aldığının anlaşıldığı ifade ediliyor. Konuya ilişkin Doğu Perinçek'in şüpheli cevaplar verdiği kaydedilerek, aynı yerden ele geçirilen Yargıtay krokileri ve İzmir NATO Karargahı krokileriyle birlikte değerlendirildiğinde, Orgeneral Büyükanıt'a yönelik kötü amaçlı eylem ve planlar yapılmış olabileceğinin düşünüldüğü belirtiliyor. Ayrıca, şüpheliler arasındaki telefon görüşmeleri ve ifade içeriklerinden, örgütün Kuvayı Milliye Derneğindeki yapılanmasının, Orhan Pamuk, Fehmi Koru, Ahmet Türk, Osman Baydemir veya Sebahat Tuncel'in öldürülmesi konusunda plan yaptığının sabit olduğu ve gerçekleşmesi halinde terör eylemi niteliğinde bulunacağı ileri sürülüyor.

SUÇ İDDİALARI

Cumhuriyet gazetesinin bombalanması ve Danıştay olayı faillerinin aynı şahıslar olduğunun anlaşıldığı ifade edilen iddianamede, Devlete ait çok gizli belgelerin ele geçmesi ile suikast planlarına da yer veriliyor. Ankara'da bulunan Kuvva-i Milliye Derneğinin Genel Merkezi'ndeki aramada elde edilen şüpheli Bekir Öztürk'e ait dizüstü bilgisayarda kayıtlı dosyada, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan veya AK Parti'den herhangi birinin Cumhurbaşkanı olması durumundaki simülasyona ulaşıldığı anlatılıyor. Bu simülasyona göre, şok suikastlar olarak Fener Rum Patriği Bartholomeos'un, Türkiye Ermenileri Patriği Mesrob Mutafyan'ın ve iş adamı İshak Alaton'un öldürülmesi konularını içeren Fuat Ermiş Sesar imzalı belgenin bulunduğu, bunun da son zamanlarda meydana gelen farklı dinlere mensup kişilerin öldürülmesi olayları ile doğrudan irtibatlı ve hedef gösterici yazı olması sebebiyle, yazıyı hazırlayan şahısların tespit edildiği belirtiliyor.