Siyaset Güneydoğu kahramanları

Güneydoğu kahramanları

11.06.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Güneydoğu kahramanları

Güneydoğu kahramanları

       Milliyet'in gündem toplantılarını Güneydoğu illerinde yapması, tüm Türkiye'de geniş bir ilgi ve takdir topladı. Bölgenin sorunlarını il il, ilçe ilçe okurlarımıza aktarıyor, böylece yetkililerin dikkatini de çekmiş oluyoruz.
       Güneydoğu gezilerimiz sırasında üç grup insanın, insanüstü bir özveri ve cesaretle mücadele ettiğini gördük:
       1. Bölgede görev yapan atanmış veya seçilmiş yöneticiler, devlet memurları.
       2. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ve polisin, ölümü hiçe sayan personeli.
       3. Bölgenin kalkınmasını ve yükselmesini amaç edinmiş bir grup Güneydoğulu işadamı
       Tabii ki, tek tek fedakarlık ve kahramanlık örnekleri vererek Güneydoğu'ya kendini adamış birçok kişiyi de buraya dahil etmek gerek.
       Bu insanlar, Güneydoğu'da yüzyılların kemikleştirdiği sorunlarla amansız bir kavganın içindeler. Ne yazık ki, Türkiye'nin Batı'sında birçoğu, bu insanların ve bu mücadelenin farkında bile değiller.
       Bu "Güneydoğu kahramanları"nın karşısında üç temel kuvvet var:
       1. Dış güçlerin maddi ve manevi desteğindeki terör,
       2. Bir türlü çözülemeyen ortaçağ kalıntısı feodal yapı,
       3. Bölge halkını kasıp kavuran sefalet, cehalet ve atalet.
       Güneydoğu'da görev yapan askeri, polisi anlatmaya gerek var mı? Daha beş yıl önce terörün "bağımsızlığını" ilan etmek üzere olduğu, ancak askerin terörden kurtarıp yeniden Şırnaklılara verdiği Şırnak'ın çevresinde askerleri gördük. Gündüz yakıcı güneş altında kavrulmuş yüzleriyle, gecenin kör karanlığında fıldır fıldır gözleriyle mevzilerindeler. Karşılarında bir kabus gibi yükselen dağları gözleyip güvenliği ve huzuru sağlıyorlar. Onların bütün dünyası, işte o dağlar. Bir emirle toplanıp, bilmem ne tepesinin bilmem ne yamacında, bilmem ne vadisinin bilmem ne deresinde teröristlerle çatışmaya giriyorlar. Böylece kentlerin, köylerin can güvenliğini sağlıyorlar.
       Askerin yaptığı, sadece gerektiğinde çatışmaya girmek mi? Hayır. Bölgenin kalkınmasında, eğitiminde, sağlığında ordunun yaptıklarını orada görmek gerekiyor. Şırnak'ta, Askerlik Şubesi, tümen içindeyken kentin göbeğine taşınmış. Halkla içiçe olmuş. Asker, şehirde silahsız dolaşıp alışveriş yapıyor. Ticarete de asker sayesinde canlılık gelmiş. İlde hastanesizlik, doktorsuzluk hüküm sürerken, Tümen hastanesi, asker sivil ayrımı yapmadan bütün Şırnaklılara, Gülhane Askeri Tıp Akademisi ölçülerinde sağlık hizmeti veriyor.

       Ailesini Şırnak'a getiren Vali Halil Ulusoy'un "Bu aynı zamanda bir psikoyojik savaştır" sözleri, bölgede çok önemli bir gerçeği ifade ediyor. Vali'nin çoluk çocuğuyla görev bölgesine gelmesi, diğer personel için de örnek oluşturuyor. Vali, Emniyet Müdürü, Hakim, Cumhuriyet Savcısı, Subaylar ailelerini getirince, illerin, ilçelerin havası değişmiş. Bu yöneticilerin eşleri, bulundukları yerdeki eğitim ve kültür hamlelerinin öncüleri olmuşlar. Atandığı halde, bölgeye gelmek istemeyen görevlilere de basit bir çağrıları var: "Gelin, mutlu olacaksınız."
       Yöneticiliğinin 8 yılını aralıksız Güneydoğu'da geçiren Olağanüstü Hal Bölge Valisi Aydın Aslan'ın deyimiyle, Bölge, sürgün yeri olmamalı. Çünkü Güneydoğu, tüm sıkıntılarına rağmen, devlet görevlilerine kucak açmış, gelişen, kalkınan bir bölge. Aynı dilek ve çağrıyı diğer yöneticilerden de dinledik. Şırnak Valisi Ulusoy, "Büyük kentlerde istenmeyen personelin ya da emekliliği gelmiş memurların, adeta istifaya zorlanmak için buraya tayin edilmesi bölge hakkında kötü bir imaj yaratmaktan başka bir işe yaramaz" diyor. Mardin Valisi Fikret Güven, "Güneydoğu terfi yeri olmalı. Güneydoğu'da görev yapan memurun önü açılmalı" önerisinde bulunuyor. Bütün bunlar, Ankara'nın dikkate alması gereken çok ciddi ve çok önemli uyarılar.

       Bölgede görüştüğümüz tüm yöneticilerin ve vatandaşların birleştiği bir nokta var: "Herşeyin başı eğitim." Bu nedenle de, anaokulundan başlayarak eğitime büyük önem veriyorlar. Türkçe öğretiyorlar. Türkçe bilmeden ilkokula başlayan çocuğun yeterli eğitimi alamadığını biliyorlar. Onlara araç gereç veriyorlar, süt veriyorlar, yemek veriyorlar, diş fırçası, diş macunu veriyorlar.
       Ve siz, Güneydoğu'nun en ücra köşelerinde bile, mavi önlükleri içinde nazar boncukları gibi dolaşan minikleri gördüğünüz zaman, gülümsüyorsunuz, umutlanıyorsunuz. Devlet, bu idealist yöneticilere gereken herşeyi vermeli. Bir yolunu bulup vermeli. OHAL Valisi Aslan'ın verdiği bilgiye göre 11 ilde, 5000'i branş öğretmeni olmak üzere 7000 öğretmene ihtiyaç var.

       Bölgede gördüğümüz en sevindirici gelişmelerden biri de, halkın spora olan ilgisi. Güneydoğulu gençler, "Spor yapmak istiyoruz" diyorlar. Bundan daha güzel, bundan daha masum bir istek olabilir mi? Bir genç, kendilerine yardım edilmeyince, inşaatlardan nasıl kale direği çaldıklarını ve nasıl mahkemelik olduklarını anlatıyordu. Bu gençler dağa çıkacaklarına futbol sahalarına çıksalar daha iyi olmaz mı? Güneydoğulu gençler, futbol sahaları istiyorar, kapalı salonlar istiyorlar, soyunma odaları istiyorlar. Bu, onların hakkı.
       Güneydoğu'ya kale direklerini dikiniz, göreceksiniz, gözetleme kulelerine gerek kalmayacak.

       Güneydoğulu'nun devletten ve özel sektörden bekledikleri aslında çok değil. Devletin bundan sonra yapması gerekenler, bugüne kadar yapılanlardan daha fazla değil. Dünyanın 7 modern harikasından biri olan GAP'ı düşününüz. Devlet, neredeyse Marmara Denizi kadar bir mavi havzayı getirip Güneydoğu'ya kondurmuş. Sulama tünelleri, kanalları, dağları aşan asfalt yolları, mezralara kadar uzanan elektriği oraya devlet getirmiş. Yüzülmüş yüzülmüş, kuyruğa gelinmiş. O halde biraz daha gayret. Az kaldı.

       Bölge için insanüstü özveriyle çalışanları yukarıda sıraladık. Ya diğerleri. Aslında onlardan sözetmeye gerek yok. Onlar kendilerini biliyorlar. Ancak ola ki, aralarında,
       "Böyle gelmiş, böyle gider" diyen yöneticiler varsa,
       "Bana ne Güneydoğu'dan" diyen okumuş-yazmış aydınlar varsa,
       Güneydoğu'yu görmeden Güneydoğu hakkında ahkam kesen "tatlısu gazetecileri" varsa,
       "Verelim, kurtulalım" diyen çok bilmiş, okumuş-yazmış adamlar varsa,
       "Hele terör bitsin düşünürüz" diyen büyük büyük işadamları varsa,
       Batı'da para kazanıp Güneydoğu'ya zırnık koklatmayan Güneydoğulu zenginler varsa,
       Güneydoğu'da kazandığı parayı, Batı'nın gece hayatında yiyen Güneydoğulu patronlar varsa,
       Oturup bir daha düşünsünler. Utanırlarsa ne ala...Utanmazlarsa bilsinler ki, Güneydoğu'nun kaderi değişiyor. Güneydoğu eski Güneydoğu değil. Güneydoğu, onlara rağmen Türkiye'nin aydınlık bir bölgesi olacak.