Siyaset Helsinki nedir, ne değildir?

Helsinki nedir, ne değildir?

17.12.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Helsinki nedir, ne değildir?

Helsinki nedir, ne değildir


Siyaset kürsüsü


       Helsinki belgesinin temel özelliği ülkemizi Avrupa Birliği tam üyeliğine götürecek adaylığımızın kayıtsız şartsız kabul edilmiş olmasıdır.
       İki yıl önce adaylığımızı olmadık şartlara bağlayan Lüksemburg'a kıyasla elde ettiğimiz esas kazanım bu noktadadır.
       Helsinki belgesi üç ana eksenden oluşmaktadır. Birincisi 13 aday ülkeyi tam bir eşitlik içinde ele alması, ikincisi aday ülkelerin kendi aralarında ya da halen üye bir ülkeyle olan ihtilafları ile Kıbrıs'ın durumudur. Üçüncü eksen aday ülkenin tam üyeliğe nasıl hazırlanacağına dairdir ve karşılıklı hak ve yükümlülükleri ile yapılması gereken işleri ve yöntemleri içermektedir. Bu son eksende ele alınanlar 13 Ekim tarihinde yayınlanan ve Türkiye'yi aday ülke olarak öneren Avrupa Komisyonu raporunda belirtilmiş hususlardır. Aslında konuyla ilgili herkesin 13 Ekim raporunu tekrar tekrar okuyarak AB'nin bizim tam üyeliğe geçişimize nasıl baktığını incelemesi gerekir.
       Kamuoyunda başlatılan tartışma ikinci, yani ihtilafların çözümünü kapsayan bölümdür. Biz hakikaten taviz verdik mi? Yunanlılara ve / veya Rumlara avantaj sağladık mı?
       Önce Kıbrıs'ı ele alalım. Belge Kıbrıs Cumhuriyeti'nden söz etmiyor. Kıbrıs hükümeti de demiyor. Meseleyi Kıbrıs olarak tanımlıyor. Her kelimenin ayrı önem taşıdığı bir metinde bu tanımın Güney Kıbrıs'ı öne çıkarmadığını kabul etmek gerekir.
       Belgede Kıbrıs gelişmeleri başarıya ulaşmadığı takdirde Güney Kıbrıs'ın tam üye olacağına dair en ufak bir emare yoktur. Tam tersine 2004 yılına kadar anlaşma sağlanamazsa Avrupa Birliği bütün unsurlarıyla meseleyi değerlendireceğini ifade etmektedir. Nedir bu unsurlar? Önce anlaşmaya varamama nedenleri, arkasında Londra - Zürih anlaşmaları ve bu anlaşmalar gereği garantör bir devletin rızası olmadan Kıbrıs'ın uluslararası bir kuruluşa üye olamayacağıdır. 2004 yılı Güney Kıbrıs Rum yönetimiyle görüşmeler sonuçlanmadığı takdirde Güney Kıbrıs'ın, tüm Kıbrıs adına tam üye kabul edileceği bir yıl değildir. Kim ne derse desin, çözüm olsun olmasın Kıbrıs hiçbir şekilde Türkiye'den önce tam üye olamayacaktır. Bu durum Türk - AB ilişkilerinin "sine qua non" olmazsa olmaz şartlarından biridir. Kıbrıs'ta çözüm olmadan Kıbrıs'ın tam üyelik müzakereleri bitmeyecektir.
       Türk - Yunan ihtilaflarının "La Haye" Adalet Divanı'na götürülmesi de otomatik değildir. Sayın Mesut Yılmaz'ın Anayol hükümeti başbakanlığı döneminde (1996) Türkiye "La Haye" Adalet Divanı'na gitmeyi de içeren bir çözüm paketini Yunanistan'a zaten önermişti. Hatta o dönemde ciddi diplomatik bir başarı olan bu öneriler Avrupa Demokratik Birliği'ne üye merkez sağ parti liderlerinin yani çok sayıda Avrupalı bakan ve başbakanın buluştuğu Paris'deki parti liderleri toplantısında yapılarak Yunanistan tam olarak köşeye kıstırılmıştı.
       Türkiye, Yunanistan'a "bütün ihtilaflı konulara kendi yolları içinde çözüm arayalım, başaramazsak La Haye'e gideriz" demektedir. Nedir bu yollar? Masa etrafında ikili görüşmeler, başka biri aracılığıyla dolaylı görüşmeler, hakeme başvuru vesaire... Bu yollara yanaşmayan Yunanistan'dır. Çünkü bizim ihtilaf dediğimizi (Karasuları, Fır hattı) o kendi iç meselesi iddia edip bir tek Kıta Sahanlığı meselesini ihtilaf kabul etmektedir. Helsinki Belgesi bu noktada Türk görüşüne yakındır.
       Diyelim ki Yunanistan ile aramızda ilerleme sağlanamadı ve 2004 yılına geldik ve AB "La Haye"e gidilmesini tercih etti. Adalet Divanı'na, İnsan Hakları Mahkemesi'nde olduğu gibi bir dilekçeyle ve tek taraflı gidilemiyor. La Haye'e gidilmesi kabul edildi diye Türkiye Yunanistan aleyhine veya Yunanistan Türkiye aleyhine bir dava açamıyor. Taraflar, aralarında yargıya sunacakları ihtilaflarını tanımlıyorlar, bunun parametrelerini ayarlayıp yargı kararı verdiğinde bu kararı nasıl uygulayacaklarını kendi aralarında belirliyorlar. Hukuk diliyle önce aralarında sorunlarını tahkim edip bir tahkimname hazırlayıp bunu müştereken mahkemeye sunuyorlar.
       İşte burada Türkiye daha avantajlıdır. Çünkü tahkimnameye biz diğer ihtilaf hususlarını da koyabileceğiz. Örneğin bizim tahkimname şartımız Yunanistan'ın Ege'de karasularında 6 mil sınırını kabul etmesi olacaktır.
       Özetlersek;
       - Helsinki Belgesi Güney Kıbrıs'ın tam üyeliğini otomatiğe bağlamamaktadır.
       - Yunanistan artık bizi veto edemeyecektir.
       - Yeni bir işbirliği dönemi başlamaktadır ve Türkiye artık herkese eşit uygulanan kurallarla saha içinde olan itibarlı ve güçlü bir oyuncudur.