Siyaset Hoca’nın başbakanlığı sonun başlangıcı oldu

Hoca’nın başbakanlığı sonun başlangıcı oldu

25.06.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

1960'lar sonunda başlayan Milli Görüş Hareketi'nin serüveni, 1971 ve 1980 darbeleriyle de hızını kesmedi. Üstelik Erbakan 1996'da Refahyol’un başbakanı oldu. Düşüş, '28 Şubat' kararlarıyla başladı

Hoca’nın başbakanlığı sonun başlangıcı oldu

Hoca’nın başbakanlığı sonun başlangıcı oldu

1960'lar sonunda başlayan Milli Görüş Hareketi'nin serüveni, 1971 ve 1980 darbeleriyle de hızını kesmedi. Üstelik Erbakan 1996'da Refahyol’un başbakanı oldu. Düşüş, '28 Şubat' kararlarıyla başladı

Milli Nizam'dan Fazilet'e / SON KAPANIŞ İLK KAPANIŞ - Devrim Sevimay

Türk sağının nehir yatağını çizen tarikat liderlerinden Nakşibendi şeyhi Mehmet Zahid Kotku, onu İTÜ’deki öğrencilik yıllarında fark etti. Kotku, sulama motoru üretmek üzere kurulan ve daha sonra adı "Pancar" olarak değiştirilen Gümüş Motor’un başına bu en sadık müridini getirdi. Erbakan, 27 Mayıs müdahalesi sonrası Ankara Sanayi Odası’ndaki konuşmasında ortaya attığı "otomobil üretmek" fikriyle asker Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’in de dikkatini çekti. Gürsel, sırtında Kotku’nun eli olan Erbakan’dan ilk Türk otomobili "Devrim"i yapmasını istedi. Benzini deposuna konması unutulan otomobil yüz metre gittikten sonra durdu ama, meydan artık askerlerin gözüne de girmeyi başaran Erbakan’ındı.

Tarikatlar istedi, o kurdu
Erbakan, Adalet Partisi’nden (AP) ümidini kesen Kotku’nun son kozuydu. Kotku, artık tamamen dini esaslara dayalı bir partinin kurulmasının zamanı geldiğini düşünüyordu. Böyle bir parti Nakşibendi-Nurcu-Kadiri koalisyonunun ortak fikriydi. Sonunda, "Beni de AP’ye alın" diye kapısında beklediği Süleyman Demirel’den olumlu yanıt gelmeyen Erbakan’a bu görev verildi. Erbakan, 12 Ekim 1969’da Konya’dan bağımsız milletvekili seçildi. İlk işi 17 arkadaşıyla birlikte 26 Ocak 1970’te "Milli Nizam Partisi"ni (MNP) kurmak oldu. Amblemi, işaretparmağı kalkık, sol bir yumruktu. Partinin açılışının yapıldığı Ankara Selim Sırrı Tarcan Spor Salonu’nun baştan aşağı yeşil renge bezenmesi ve tek bir Atatürk resmiyle Türk bayrağının bulunmayışı, Milli Görüş partilerinin kapatılma sürecinin de ilk tohumlarıydı.

Askerler uğurlu geldi
12 Mart Muhtırası’nı izleyen günlerde Anayasa Mahkemesi 20 Mayıs 1971’de MNP’yi kapatınca Erbakan İsviçre’ye "hicret" etti. Yeni bir parti kurması için dönemin askerleri tarafından yurtdışından getirildiği de öne sürülen Erbakan döner dönmez İsviçre’ye uçuş nedenini "Bizim için ‘kaçtı’ diyor melunlar, oysa biz zayıflamak için gittiydik" sözleriyle açıkladı. Ve nasıl gözden kaçtığı bilinmez, 5 yıllık siyaset yapma yasağı olmasına karşın, 11 Ekim 1972’de "Milli Selamet Partisi"ni (MSP) kurdu.

Koltuğa yaklaştı, oturamadı
Erbakan, 14 Ekim 1973 seçimlerinin ardından kurulan MSP - CHP koalisyonunda ilk kez bir hükümete "başbakan yardımcısı" olarak girdi. Aynı görevi, 12 Nisan 1975 ve 21 Temmuz 1977’de kurulan Milliyetçi Cephe (MC) hükümetlerinde de üstlendi. Bu kadar yaklaştığı başbakanlık koltuğuna oturmak için yaklaşık 20 yıl daha beklemesi gerekecekti.

"Evren de bizim gibi"
MSP 1980’e gelindiğinde sisteme muhalefet dozunu sertleştirdi. 23 Nisan ve 30 Ağustos törenlerine katılmayı reddeden Milli Görüşçüler’in Konya’daki "Kudüs Mitingi", 12 Eylül darbesi için bardağı taşıran damlalar arasında gösterildi.
Laiklik karşıtı sloganların atıldığı mitingin benzerleri geçen bir yıl içinde Bursa ve Sivas’ta da yapılmış olmasına karşın nedense Konya "hazmedilememiş", Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ve kuvvet komutanları yönetime el koymuşlardı. Daha sonra Ömer Vehbi Hatipoğlu da bu duruma şaşkınlığını şöyle dile getirecekti: "Bize karşı ihtilal yaptığını söyleyen Evren, Diyarbakır Meydanı’ndaki konuşmasında, Allah’ın ipine sıkı sıkı sarılmamızı söylüyordu. Bizim orada 7 yaşından 77 yaşına kadar herkes bilir ki, Allah’ın ipi ‘şeriat’tır."

80’den sonra şeyhlerin komutanı
12 Eylül döneminde diğer partiler gibi MSP de kapandı ve Erbakan, hep "iktidar günü" olarak hayal ettiği "hayırlı cuma" sabahının 04.00’ünde gözaltına alındı. Erbakan cezaevine ilk girdiği gün "Biz beraat edeceğiz" dedi. Dediği de oldu.
Darbeyi izleyen günlerde de Milli Görüşçüler için uğurlu sayılacak olaylar sürdü. 19 Temmuz 1983’te Refah Partisi (RP) kuruldu. 25 Mart 1984 seçimlerinde yüzde 4.8 oyla Meclis’e 6. sırada girdi. Referandum sonucu liderlerin siyaset yasağının kaldırılmasıyla Erbakan, "Biz beraat ettik" diye diye 11 Ekim 1987’de üçüncü partisinde genel başkanlık koltuğuna oturdu. 29 Kasım 1987 seçimlerinde yüzde 10’luk barajı aşamasa da RP’nin seçmen sayısı 2 milyona yaklaştı. Oyları 26 Mart 1989’daki yerel seçimlerde de yükselen RP ile MHP’nin yerine kurulan Milliyetçi Çalışma Partisi ve Islahatçı Demokrasi Partisi’nin yaptığı "kutsal ittifak" 20 Ekim 1991 seçimlerinde 16.7 oranında oy aldı. Erbakan, Meclis’e girdikten sonra "şeyhleri orduda asker, kendisini de komutan" ilan etti.

Sonun başlangıcı: REFAHYOL
27 Mart 1994 yerel ve 24 Aralık 1995 genel seçimlerinin ardından RP Türkiye’nin artık birinci partisiydi. 29 Haziran 1996, Erbakan için unutulmaz bir gündü. O gün, başkanlığında DYP ile kurulan REFAHYOL hükümeti ilk Bakanlar Kurulu toplantısını yaptı. Artık yardımcısı değil, Başbakan’ın ta kendisiydi.

Kırılma noktası
Erbakan’dan bakanlarına, partinin il başkanlarından belediye başkanlarına kadar siyasete topyekûn bir RP damgasının vurulduğu bu süreç ilk ve en önemli kırılmasını 28 Şubat 1997’deki Milli Güvenlik Kurulu kararlarıyla yaşadı. Erbakan’ın, ne kadar oyalasa da sonunda altına imza atmak zorunda kaldığı kararlarla laiklik karşıtı oluşumlara savaş açılıyordu.

Havada kazık!
28 Şubat sürecinin hemen gelen yankısı, 21 Mayıs’ta RP’nin kapatılması için açılan dava oldu. Milli Görüş’ün zayıflatılması süreci hızlı işledi ve Erbakan’ın, başbakanlık koltuğunu koalisyon ortağına devri için 18 Haziran’da verdiği istifa, kendi ifadesiyle "havada ikmalöle sonuçlanmadı. Dönemin Cumhurbaşkanı Demirel, yeni hükümet kurma görevini başbakanlık sırasını bekleyen DYP Genel Başkanı Tansu Çiller yerine, 30 Haziran’da ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz’a verdi.

Zirveden düşüş
Bu tarih, Meclis’te siyasi İslam’ı 30 yıldır temsil eden takunyalı adamın "kırmızı plakalı" araçtaki son günüydü. Milli Görüş’ün yaklaşık 28 yılda aldığı iki darbe, Erbakan başbakan olduktan sonra iki yıl içinde tekrarlandı. Son kapanışın ilk dağılış olduğu süreç de bu noktadan sonra başladı.

Üç hâkim albay RP’yi unutmadı
12 Eylül darbesinin ardından 8 Ekim’de önüne gelen dosyayı çarçabuk bitirip ertesi gün MSP’lileri tahliye eden Haâkim Albay Hamdi Sevinç, 10 Ekim 1993’te Refah Partisi’ne girecekti.
Ancak MSP’liler 15 Ekim’de yine tutuklanarak, cezaevine kondular. Bu sırada, sağ partilerin manevi lideri Mehmet Zahid Kotku 6 Kasım’da öldü. MSP’lilerin ikinci yargılanma dönemi tam da 23 Nisan’da başladı. Bu davanın Mahkeme Başkanı Albay Niyazi Çağın da, savunmaları dinlerken gözyaşlarını tutamıyordu. Heyetteki iki yargıcın ret istemlerine karşın gözü yaşlı Albay’ın tahliye kararı geçerli oldu. Çağın’ın, emekli olduktan sonra Suudi Arabistan’da iş kurması dikkat çekti.
Milli Görüşçüler’in şansı sanıldığının aksine askerlerden yana yaver gidiyordu. Tahliye kararı veren heyetteki değişikliğin ardından yeni gelen ekip Erbakan ve erkânına yeni bir şok yaratıp 4 yıl ağır hapis cezası daha istiyordu. MSP’liler kararı Askeri Yargıtay’a götürdüler. Sonuç: Jet ataması yapılan Hâkim Albay Hikmet Şahin, Sıkıyönetim Askeri Savcılığı’nın yazısını dikkate almayarak, 13 Şubat 1985’te toptan beraat kararı verdi. Şahin de emekli olur olmaz RP saflarındaki yerini aldı.

Partisine en çok bağlı seçmen Fazilet Partisi’nde
Sürpriz etken Sezer
SELİM OKTAR Strateji Mori

FP hakkındaki tartışmalar bana çok bilinen bir çocuk oyununu anımsatıyor. Hani avucumuza bir kuş konar, biri tutar, biri keser, biri pişirir, biri yer, biri de "Hani bana, hani bana" der. Nedense "Hani bana" diyen hep en küçük parmaktır. Bugün de FP’nin kapanmasıyla birlikte oylarının nereye gideceği, bize en çok sorulan sorular arasında.

Deprem tahmini gibi
Bugün toplumun yüzde 60’ının mevcut partilere oy vermek istemediği tüm ciddi araştırma şirketlerinin sonuçlarında görülmektedir. Böyle bir ortamda seçim tahminleri yapmak, Türkiye’de ne zaman deprem olacağını tahmin etmek kadar zordur.
Öyleyse ilk yorumlamamız gereken sonuç, Strateji Mori’nin "Türkiye’nin Nabzı" araştırmasında mayısta 1300 kişiye Türkiye genelini temsilen sorduğu sorunun yanıtıdır. Grafikte görüleceği gibi geçen seçimlerden bu yana hâlâ kendi partisine oy vermeyi düşünenlerin oranının en yüksek olduğu parti FP’dir. FP’nin muhalefette olması bu sonuçta bir etkenken, muhalefette olan DYP ve CHP’ye göre bağlı seçmenlerinin daha yüksek olması, ona karşı yöneltilen saldırılar sonucu kendini korumaya yönelmesi ve seçmenlerinin ona haksızlık yapıldığını düşünmesi nedeniyledir.
Yine aynı grafikte, FP’nin diğer partilere nispeten daha az oranda oy kaçıran parti olduğunu görüyoruz. Bu sonuçlara göre Fazilet seçmeninin, yeni kurulacak olan bir partiye oy vermeye devam edeceği varsayılabilir.
Seçime girecek partileri etkileyecek yeni parametre yargı ile yolsuzluklarla mücadele arasındaki bağdır. Yine Strateji Mori’nin söz konusu araştırmasında yolsuzluklarla mücadelede yargının başarısı üzerine sorduğu soruya aldığı yanıt, önümüzdeki dönemde dikkatle değerlendirilmelidir. Grafikte görüldüğü gibi kamuoyunun önemli bir kesimi yolsuzluklarla mücadelede yargının bağımsız karar aldığına inanmamaktadır.

Sezer faktörü
Son olarak, liderlere güvende tüm araştırma şirketlerinin ortak sonuçlarından birisinin, Türkiye’de en güvenilen liderlerin başında Sayın Cumhurbaşkanı’nın ve Sadettin Tantan’ın olduğu da bu yoruma ilave edilirse, Fazilet’ten doğacak yeni partinin oylarının yükselip düşeceğinin tahmininin yargının bağımsızlığı ve yolsuzluklarla mücadeleye olan güvenle yakından ilişkili olması da görülebilir. Hükümetin ve Meclis’in bu konudaki politikalarının ve Cumhurbaşkanı’nın tavrının yeni partinin oylarında belirleyici olacağını düşünüyorum.




SİYASET















Yazarlar