Siyaset ‘Kararı YSK verir isterse 1 oy olsun’

‘Kararı YSK verir isterse 1 oy olsun’

10.04.2019 - 00:49 | Son Güncellenme:

Rusya ziyaretinden dönerken uçakta açıklamalar yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, yerel seçimle ilgili, “İtirazlar devam edecek ki, nihai karar mercii YSK. Orası bu kararı verdiği zaman, ‘Eyvallah o zaman başım gözüm üstüne’ dersin” ifadelerini kullandı

‘Kararı YSK verir isterse 1 oy olsun’

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya ziyareti dönüşü yaptığı açıklamada “S-400 füze savunma sisteminin temmuzda teslimi söz konusu idi, belki öne de çekilebilir” dedi. Bu konuda Türkiye’nin tavrının net olduğunu bir kez daha vurgulayan Erdoğan, ABD’den alınan F-35’ler konusunda da “F-35’ler konusunda üç taneyi önceden vermişlerdi, dördüncüyü de bugün (dün) verdiler. Şu anda eğitimler devam ediyor. Şu an itibariyle F-35’lerle ilgili olumsuz herhangi bir beyan, açıklama söz konusu değil” dedi. Erdoğan, sorular üzerine “13-14 bin oyla seçim mi kazanılır” sözlerine açıklık getirerek, “İtirazlar üzerinde konuşulurken, İstanbul gibi bir şehirde, 11 milyona yakın seçmenin söz konusu olduğu bir şehirde, 30 binle başlayacak, süratle iş 13 bine kadar düşecek. Neyle? Yapılan itirazlarla. Ne yapalım biz bunun peşini mi bırakalım? İtirazlar devam edecek ki nihai karar mercii YSK. YSK verir kararı, isterse 1 oy olsun. Orası bu kararı verdiği zaman, “Eyvallah o zaman başım gözüm üstüne” dersin. Ama nihai merci neresi, orası” yanıtını verdi.

Haberin Devamı

Üçüncü buluşma

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye-Rusya Üst Düzey İşbirliği Konseyi 8. Toplantısı’nın ardından Türkiye dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı. Rusya Devlet Başkanı Vlademir Putin ile yılbaşından bu yana üçüncü kez bir araya gelen Erdoğan, görüşmelerde ikili, bölgesel ve küresel birçok meselenin derinlemesine konuşulduğunu ifade etti. Rusya ile konuşulan başlıkların 100 milyar dolarlık bir ticaret hacmini kapsadığını vurgulayan Erdoğan, 2019’un Türkiye-Rusya Federasyonu Karşılıklı Kültür ve Turizm Yılı ilan edilmesinin ardından Bolşoy Tiyatrosu’nun Truva Operası sahnelediğine vurgu yaptı. Erdoğan’ın açıklamaları ve sorulara verdiği yanıtlar şöyle:

S-400 TESLİMİ: Malûm bu sadece Türkiye’nin gündeminde değil tüm dünyanın gündeminde olan bir konu. Nereye gidersek gidelim herkes S-400’ü soruyor. Dışişleri Bakanımıza, diğer bakanlarımıza her yerde S-400 soruluyor; “alıyor musunuz almıyor musunuz, niye almıyorsunuz, vazgeçin, bırakın falan.” Bizler de “bu bizim bitmiş bir işimiz, her şeyimiz tamam” diyerek cevap veriyoruz. S-400 füze savunma sisteminin Temmuz’da teslimi söz konusu idi, belki öne de çekilebilir.

Haberin Devamı

Amerika tarafından sürekli tahrik ediliyor. NATO’nun böyle bir yaklaşımı yok. NATO Genel Sekreteri Sayın Stoltenberg, açıklamalarını yaptı. Hatta Kongre’de gayet güzel açıkladı. Ama maalesef birileri -onların da kimler olabileceğini herhalde tahmin ediyorsunuz- bu sefer bir diğer önemli konu olan ortak üretim ve teknolojiden giriyorlar; “Bunlar ortak üretimde size kapıyı açmazlar, size teknolojisini vermezler” diyorlar. Tabi bütün bunlara verilecek olan cevap; “Biz anlaşmamızı yaptık. Hepsinde bu yazılı. Bu adımı attık. Yolumuza devam ediyoruz.”

YETKİ BİZDE: Ülkemizin güvenliği için attığımız bu adım ne üçüncü bir ülkeyi hedef alıyor ne de egemenlik haklarımızın tasarrufunun yetkisini üçüncü ülkelere veriyor. Bu yetki bizimdir. Türkiye, devletiyle, milletiyle, kayıtsız şartsız egemenliği olan bir ülkedir. Bunu da kimseyle paylaşmayız. Dolayısıyla, NATO’nun en güçlü ordularından birine sahip üye ülkesi olarak da biz buradayız. Bu değerlendirmeler yapılırken, Türkiye’nin o yanını niye kimse gündeme getirmiyor? Yani, NATO’nun en güçlü üyesinin, hava savunma sistemleri niçin güçlü olmasın?

Haberin Devamı

Peki eğer sizler dostsanız, bize neden yüzlerce binlerce hendek atlatmaya çalışıyorsunuz? “Verin…” Vermezsiniz. “Teknoloji verin…” Vermezsiniz. Bunların dostluğu bu. Dolayısıyla biz kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz. Bunun başka çaresi yok. Onun için de öyle veya böyle, nasıl insansız hava araçlarımızı, silahlı insansız hava araçlarımızı ürettiysek, bunları da artık kendimiz yapmamız lazım. Bunu da inşallah aşacağız..

‘Sıra Rusya’daydı’

ZİYARET MİSİLLEME Mİ?: S-400 konusunun Rusya’ya yaptığımız böyle bir seyahatte gündeme gelmemesi mümkün değil. Ama şunu da bilmemiz lazım ki bir defa bizim Rusya seyahatimiz alelacele planlanmış değil. Biliyorsunuz bazı ülkelerde Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey toplantılarımız var. Burada Üst Düzey İstişare Konseyi toplantısı olarak planlandı. Bu bir yıl bizde, bir yıl Rusya’da devam ediyor. Sıra Rusya’daydı. Bizdeki toplantıdan sonra zaten Moskova’daki ne zaman yapılacağı planlandı. Seçimlerden sonraki hafta yaparız dedik. Yoksa “Amerikalılar şunu söylemiş, bunu söylemiş, buna dayalı olarak buna böyle bir misilleme mi...” Böyle bir şey asla söz konusu değil. Buna gerek de yok. Kaldı ki zaten bizim Amerika’yla olan ticaret hacmimiz ile Rusya’yla olan ticaret hacmimize baktığımız zaman, Rusya’yla olan ticaret hacmimiz nerede, Amerika’yla olan ticaret hacmimiz nerede… Amerika bir defa ticaret hacmi noktasında Rusya’nın maalesef çok çok gerisinde. Amerika’yla 15-16 milyar dolar ama Rusya’yla ticaret hacmi 26 milyar dolara çıktı.

Haberin Devamı

ABD’NİN DERDİ YOK: Biz şu anda doğalgaz ihtiyacımızın yaklaşık yüzde 50’sini Rusya’dan karşılıyoruz. Hele hele şimdi bir de doğalgazı 81 vilayetimize ulaştırdık. 922 ilçemizin de yarıdan fazlasını aştık. Hedefimiz inşallah ülkemizin tamamına ulaşabilmek, bütün ilçelerimize ulaşabilmek. Dolayısıyla buradaki rakam da büyüyor. Yeni hedef artık TürkAkım. O da bizim için büyük önem arz ediyor. Buradan Avrupa’ya doğal gazın geçmesi bize de artı yazacak. Aynı zamanda aramızdaki ilişkileri, bağları kuvvetlendirmesi, güçlendirmesi noktasında büyük önem arz ediyor. Tabii Amerika’nın böyle bir derdi yok. Biz Patriot’ları ne zaman istedik? Obama döneminde. Kongre’ye sevk ettiler ve maalesef ret yedi. Akıllı bombalar vardı. Onda da ret...

Haberin Devamı

‘Olumsuz açıklama yok’

DÖRDÜNCÜ F-35 VERİLDİ: F-35’ler konusunda üç taneyi önceden vermişlerdi, dördüncüyü de bugün verdiler. Dört F-35’i almış bulunuyoruz. Şu anda eğitimler devam ediyor. Bir tuğgeneralimizin riyasetinde ekibimiz, dört pilotumuz bu eğitimi orada alıyor. Bununla birlikte tabi onların buraya gelişiyle birçok parça da geleceği için biz de bunların hazırlığı içerisindeyiz. Şu an itibarıyla F-35’lerle ilgili olumsuz herhangi bir beyan, açıklama söz konusu değil. İşte daha kısa bir süre önce yine Savunma Bakanımız gerekli görüşmeleri yaptı. Aynı şekilde Dışişleri Bakanımızın yaptığı görüşme var. Bunlarla ilgili olumsuz bir açıklama yok. S-400’lerle ilgili ne derlerse diyorlar. Bizim de bu konuyla ilgili tavrımız net. Kim bu konuyu açarsa onlara söylediğimiz şey bu: S-400 ile ilgili anlaşma bitmiştir, biz artık işin teslim sadedindeyiz, teslimatlar da ilan edildiği gibi, takvim çalışıyor ve bu takvim çerçevesinde gelecek. (ABD’ye ziyaret) Büyük ihtimalle BM Genel Kurulu’ndan önce gitme durumum olursa duruma göre ben gidebilirim, kendileri (ABD Başkanı Donald Trump’in ziyareti) gelme durumu olursa onlar gelir. Belirlenmiş bir şey yok.

NATO-ABD ÇELİŞKİSİ: Şimdi Mike Pence’in açıklaması bağlayıcı değil. Bağlayıcı olan NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’in açıklamasıydı. NATO’nun Genel Sekreteri o, Pence değil. Dolayısıyla Stoltenberg noktayı koydu, hem de birkaç kez. Ve bunun yanında da S-400’leri biz hep bir şeyle izah ettik. Yunanistan’da S-300 var, Bulgaristan’da var, Slovakya’da var. Onlarla ilgili niçin açıklama yapmıyorsunuz? S-400 diyorsun, buraya kafayı takmışlar. Biz adımımızı atmışız, bu savunma sistemidir. Biz bu hava savunma sistemini ülkemiz için bir yerden temin etmemiz lazım. Sen vermedin, biz de buradan aldık. Şu anda bile, yine aynı şartlarda, ABD vermiyor. “Verin, sizden de alalım” diyoruz; “biz sadece
Patriot almak mecburiyetinde miyiz? Onu da alırız onu da alırız. Verin sizinkini de alalım.

‘Peşini bırakalım mı?’

YSK NİHAİ MERCİ: (“13-14 bin oyla seçim mi kazanılır” açıklamanız tartışma konusu oldu. Bunu biraz açabilir misiniz?) Burada itirazlar üzerinde bir şey konuşuluyor. İtirazlar üzerinde konuşulurken, İstanbul gibi bir şehirde, 11 milyona yakın seçmenin söz konusu olduğu bir şehirde, 30 binle başlayacak, süratle iş 13 bine kadar düşecek. Neyle? Yapılan itirazlarla. Ne yapalım biz bunun peşini mi bırakalım? İtirazlar devam edecek ki nihai karar mercii YSK. YSK verir kararı, isterse 1 oy olsun. Orası bu kararı verdiği zaman, “Eyvallah o zaman başım gözüm üstüne” dersin. Ama nihai merci neresi, orası.

MAZBATA ALDIM İPTAL OLDU: Biliyorsunuz geçmişte benim milletvekili adaylığım söz konusu olmuştu. İstanbul’da İl Seçim Kurulu bana mazbatamı verdi, ben milletvekili mazbatasını aldım, tercihli seçim sisteminin olduğu dönemde. O zaman bir arkadaşımız kalktı ki benim altımda, ben il başkanıyım o ilçe başkanı, onu getirdik aday yaptık, listeye de koyduk. Sonra Ankara’dan YSK’ya başvurdular, benim milletvekilliğimi elimden aldılar. “Tamam” dedik kabul ettik. (Mazbatanızı da aldıktan sonra) Almıştım tabii canım. Mazbatamı da almıştım elimdeydi. Mazbatayı iptal ettiler.

İTİRAZLARI HAZMEDEMİYOR: Şimdi burada İstanbul gibi bir şehirde benim vatandaşım, halkım “benim kalbimin mutmain olması lazım, nereye itiraz yapılacaksa yapılsın” diyor. 13-14 bin oy fark olduğu zaman seçilmez gibi bir ifade söz konusu değil. Gelin tam manasıyla itirazları ortadan kaldıralım, şaibe şu bu kalmasın, YSK da noktayı koysun, biz de öper başımıza koyarız. Ama şu anda bunlar bunu hazmedemiyor. İtirazları hazmedemiyor.

“Neye itiraz ediyorsun?” Niye itiraz etmeyelim ki? Sonuna kadar işin takipçisi oluruz. YSK kararını verdikten sonra da iş biter. Dünya’da bunun örnekleri var, Türkiye’de örnekleri var. Yalova seçimleri oldu, CHP. Aynı şekilde Ağrı seçimleri oldu, malum. ABD’de bakıyorsun iş öyle bir şey ki, itiraza bile bırakmıyor. Öyle eyaletler var ki yüzde 1 fark varsa tekrar sayılıyor. Bazı eyaletler var yüzde 2. Orada da tekrar sayılıyor. Bizimkiler hazmedemiyor.
Aynı şey Avusturya’da oldu.

‘İşe şaibe getiriyor’

SAMİMİ OLSA İPTAL OLUR: Teşkilatımızın içerisinde sandıklara tam manasıyla hakimiyette, eksikler kusurlar olmuş olabilir. Bu konuda çok iddialı konuşamam. Ama şunu bilmemiz lazım, son bir yasal düzenlemeyle, bir defa sandık kurulları, sandık başkanları kamu görevlilerinden oluşur. Burada, öyle şeyler olur ki, birinci derecede İstanbul’da, bakıyorsunuz, belediyenin personeli, işçi sandık kurulu başkanı olmuş.
Bazı yerlerde asker üye. TSK’da görevli, sivil personel de olsa, orada sandık kurulu başkanı olamaz. Bunları tespit etmiş durumda arkadaşlarımız. Tabii bunlar, işe usulsüzlük noktasında şaibe getiriyor. Tabii, aslında samimi bir
davranış olsa, bu iptale götürür.

BİNA DÖRT KAT GÖSTERİLMİŞ: Şimdi, benim şu anda Büyükçekmece’de malûm, adayımız İBB başkanımız Mevlüt Bey. Mevlüt Bey aynı zamanda hukukçu. Bana öyle şeyler söylüyor ki ben tabii şaşırdım. Ben Mevlüt’e kendime inandığım kadar inanırım. Diyor ki mesela “boş arazide, apartman var, orada seçmen başka yerden taşıma sistemiyle getirilmiş, adres orası gösteriliyor.” Onu geç, iki katlı bir bina. Bina dört kat gösterilmiş, dört kat gösterilen binada seçmenler... İşte bunlar, seçime ciddi manada bir şaibenin karıştığının ispatları. Ve bunu da tevsik ediyorlar. Şimdi bu tevsik edildikten sonra... Orada bir defa, birinci derecede, İlçe Seçim Kurulu, seçimin yenilenmesini getiriyor. İki, aynı zamanda Büyükşehir’i getiriyor. Büyükşehir’de fark daha büyük. Benzer şeylerin Maltepe’de olduğu da söyleniyor. Şimdi, geçersiz oylar noktasındaki çalışmalarda da buna benzer birçok şeyler vardır, bilemiyorum.

‘Sana mı anlatacağım?’

ALGI OPERASYONU: Şimdi mesela, bugün açıklama yapıyor muhalefetin başındaki zat... Benim için, “İçişleri Bakanı’yla, Adalet Bakanı’yla ne görüştün?” diyor... Ya ben bu ülkenin Cumhurbaşkanıyım. Ve şu anda devletin başıyım. İçişleri Bakanı da, Adalet Bakanı da benim kabinemin üyeleri. Ben onlarla her zaman her yerde her şeyi görüşebilirim ya. Ne görüştüğümü ben sana mı anlatacağım? Kaldı ki ben aynı zamanda bu partinin genel başkanıyım. Öyle de bir özelliğim var. Böyle cahilane, hiç düşünmeden, böyle kendine göre bir algı operasyonu yapmak suretiyle güya bu işi lehine çevirecek. Böyle bir saçmalık olur mu ya? Geçenlerde bir açıklaması var, o da enteresan. “O benim cumhurbaşkanım değil” diyor. Şimdi ben cumhurun başkanıyım. Ve cumhurun başkanı olmam da yeni anayasa değişikliğiyle tevsik edilmiş. Ne diyor bu yeni Anayasa değişikliğiyle hem partisinin hem cumhurun başı olur, faaliyetlerini beraber yürütür diyor. Şimdi herhalde bu, bir defa anayasa değişikliğinden bile herhalde haberi yok ki, bunu kalkıp bu şekilde söyleyebiliyor.

‘YPG çok açık, net PKK’nın yan kolu’

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Putin ile ağırlıklı olarak Suriye’yi konuştuğunu ifade ederken şunları söyledi:

İDLİB İKAZI: Tabii ağırlıklı konu İdlib. Bu konuyla ilgili olarak kendilerinin daha çok oradaki bazı terör örgütlerinden sıkıntıları var. Biz Türkiye olarak onlara karşı da istihbari yönden olsun askeri yönden olsun her türlü gerekli ikazları, tedbirleri yaptık yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz. Aynı bölgede diğer terör örgütlerine karşı da mücadelemizi sürdürüyoruz. Orada YPG’yi bir yere koyamayız. Hâlâ YPG’nin, PKK’nın bir yandaşı olmadığını iddia eden mahfiller var. Böyle bir şey yok. Bir defa YPG çok açık net PKK’nın bir yan koludur, o da bir terör örgütüdür. Ama ne yazık ki başta ABD olmak üzere bize “Kürtleri öldürüyorsunuz” gibi gerçek dışı ithamlarla yaklaştılar. Bizim Kürtlerle hiçbir sıkıntımız yok. Bizim derdimiz terör örgütleriyledir. Bu örgütün de Kürtleri, bizim vatandaşlarımızı, dostlarımızı temsil etme gibi bir derdi yoktur.

‘Sır cümle masada’

GÜVENLİ BÖLGE: Bunun özellikle Türkiye’nin kontrolünde olması gerektiğinin üzerinde ısrarla durduk, duruyoruz. Münbiç başta olmak üzere Fırat’ın doğusu konusunda hassasiyetlerimizin devam ettiğini söyledik, söylüyoruz. Ama hepsinden öte “Biz Suriye’nin toprak bütünlüğü konusunda hassasiyetlere sahibiz. Bu hassasiyetlerimizi de sonuna kadar koruyacağız” diyoruz. Ama bu arada bölgede birçok şey de değişiyor. İşte İran Devrim Muhafızları’nın ABD tarafından terör örgütü ilan edilmiş olması, İran’ın aynı şekilde CENTCOM’u terör örgütü ilan etmiş olması… Bunlar sıradan olaylar değil. Her şey bir yerden bir yere doğru savruluyor. Tabii enteresandır yarın (bugün) İsrail’de seçim var. Seçimle ilgili olarak bunların böyle denk gelmesi veya denk getirilmesini yakıdan takip ediyoruz. Batı Şeria meselesi var. “Burası Filistinlilere aittir” noktasında ister istemez tavır alacak olan biziz; alıyoruz ve almaya da devam edeceğiz. (“o sır cümle var ya, o sır cümle hâlâ masada” demiştiniz. “Özellikle de baş başa görüşmede gündeme gelmesini bekliyoruz” demiştiniz. Geldi mi? Geldiyse ne boyutta geldi? Bir gece ansızın...) O bize ait olan bir şey. Onu herkesle paylaşmayız. Onlarla da paylaşmayız.

‘Olumsuz bakmıyor’

ANAYASA KOMİTESİ: Anayasa Komitesi (Suriye) hususunda 6 isim üzerinde anlaşmazlık vardı. Bu artık çözüm noktasına geldi diyebiliriz. Gerek Lavrov’un yardımcısı, gerek Dışişleri Bakan Yardımcımız Cenevre’deler. Çalışmaları yürütüyorlar. Bütün mesele, diğerlerinin yaklaşım tarzı ne olacak? Mesela bizi Macron aradı, “İstanbul Zirvesi’ndeki dörtlü olarak tekrar bir araya gelemez miyiz?” dedi. Ben de “Sayın Putin’le de istişare edelim, sonra kararını veririz” dedim. Bunu da görüştük. Sayın Putin olumsuz bakmıyor. Ama Anayasa Komitesi meselesi belli bir yere gelsin. Çünkü İstanbul Zirvesi’nin akamete uğramaması lazım..