Siyaset `Kırcı'nın firarında polisler yem'

`Kırcı'nın firarında polisler yem'

27.12.1996 - 00:00 | Son Güncellenme:

Haluk Kırcı'ya yardımla suçlanan polislerin beraatına hükmeden Feke, bugün de kararının doğruluğuna inanıyor: "Bir firar olayı var, ama herhalde müsebbibi olan benim önüme getirilen kişiler değil. Bunlar yem olarak atılmış"

`Kırcının firarında polisler yem

BAHÇELİEVLER katliamı sanığı ve Abdullah Çatlı'nın sağ kolu Haluk Kırcı'nın, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şubesi'nden firarında rol oynadığı ileri sürülen biri komiser üç polisi beraat ettiren Yargıç Neylan Feke, "Dosyadaki delillere dayanarak karar verdim. Dosya yine önüme gelse aynı kararı veririm. Belli ki bu polisleri yem olarak atmışlar" dedi.
Feke, Adalet Bakanı Şevket Kazan'ın beraat kararının bozulması için Yargıtay'a başvurulacağını açıklamasının ardından Milliyet'e şöyle konuştu:
"Bu kişiler için verdiğim karardan zerrece şüphem yok. Bugün de, yarın da aynı insanlar gelse, yine aynı deliller varsa aynı kararı veririm. Dosyadaki delillere göre bu üç sanık bu kişinin kaçmasından sorumlu değil. Her ne şekilde çıkarılmışsa çıkarılmış, kaçmışsa kaçmış o kişi, ama benim karşıma getirilen insanlar bundan sorumlu olan kişiler değiller. Ne görevleri, ne bulundukları yer, ne nezarethanenin konumu ve birinin başka işi olması diğerinin ilerde olması yani vesaire. Bunlar kararda hep tartışıldı.
Şimdi dava dosyası Yargıtay'a gitti. Kaçan kişi Kırcı ve Susurluk olayıyla ilintili olduğu için dosyayı Ankara istemiş."
Feke, beraat kararı vermesinde etkili olan delilleri şöyle eleştirdi:
"Olay birinci ayda olmuş, ama dosya üçüncü ayda benim elime geliyor. Karşımda bir sanığın firarına sebebiyet vermekten yargılanan üç polis. Üçünü de bu olaydan sorumlu olarak karşıma sanık diye getirdiler. Bu insanlar gerçekten kaçışta kusurları olan kişiler mi, değiller mi? Benim aradığım şey bu.
Bir birimden çıkan kişi dört ayrı kontrol noktasından geçiyor ve her noktadan geçerken de çıktığı noktadan teyit alınıyor. Bu insanlardan biri, başka bir sanığı nezarethaneye getiren polis memuru. Diğeri 40 kişilik nezarethanede bir yandan nöbetçi memur, bir yandan onlara bakıyor, bir yandan da telefona cevap veren bir kişi.
O sırada nezarethanede inşaat var, duvarın bir kısmı oyuk, ustalar çalışıyor. Biri de bu dediğimiz yerden çok metre uzakta odada oturan başkomiser veya komiser. Getiren `Benimle ilgisi yok', diğeri, `Sanığı bir anda gördüm, ondan sonra yok oldu" diyor. Yani buna teslim edilen bir kişi yok. Diğer üçüncüsü ise zaten 2 - 3 oda ilerde. `Sanık kaçtı' denildikten sonra ortaya çıkıp da, `Kim kaçtı, nasıl kaçtı?' diye bütün birimlere soruluyor. Neticede hemen aramaya çıkıyorlar, ama bulamıyorlar. Yani bir firar olayı var, ama herhalde müsebbibi olan benim önüme getirilen kişiler değil. Bunlar yem olarak atılmış.
Binlerce mahkumiyet, binlerce beraat kararı veriyoruz. Size söylediklerim aklımda kalanlardır. Susurluk olayları oldu, inanın teferruatıyla bile ilgilenemedim. 20 Eylül'de Beyoğlu Adliyesi'nde göreve başladım. Gece yarılarına kadar dosya okuyorum. Günde 30 - 38 davayla duruşmaya çıkıyoruz. Bir ağır cezanın kapasitesi 250'dir, bizde 700 dosya var. Üç ağır cezanın işini görüyoruz. Özel ihtiyaçlarımı görecek zamanım bile yok."