Siyaset Kitaptaki sır çözülmedi

Kitaptaki sır çözülmedi

28.01.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Kitaptaki sır çözülmedi

Kitaptaki sır çözülmedi

       BİLEMEZDİ, ölümünün bir kitapla geleceğini. Türkiye'nin hem "okuyan", hem de "yazanlarındandı". Ölüm, 6 Ekim 1990'da bir kitabın içine gizlendi, evine girdi. Bomba, kitabın içine profesyonelce yerleştirilmişti. Kitabın kapağı açıldığı anda, aydınlanma arayışında yeni bir kapı değil, ölüm çıktı karşısına. Ertesi gün gazeteler, Profesör Bahriye Üçok'un, İstanbul'dan postaya verilen bir bombalı paketle katledildiğini yazdı.
       Üçok, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde yıllarca öğretim üyesi olarak ders vermiş, önemli bir İslam uzmanıydı. Akademik düzeye sonradan taşınacak olan Kur'an- ı Kerim ilgisi dört yaşında başlamış, altı yaşına geldiğinde Kur'an'ı hatmetmişti. Ölümünden iki yıl önce yapılmış bir söyleşide, her gün namaz kıldığını belirtiyor ve "Elhamdülillah Müslümanım" diyordu. Ancak, İslam dininin yanlış yorumlanmasına karşı çıkıyordu. İslam'a göre oruç tutmanın zorunlu olmadığını, İslam'da başörtüsü kavramının bulunmadığını söylüyor, buna rağmen kadınların tümüyle kapatılmasının yanlışlığını vurguluyordu.
       Bahriye Üçok'un, avukat kızı Kumru Üçok, Aralık 1988'de annesinin TRT'de bir tartışma programına katıldığını ve bu programdan sonra iki ay boyunca sürekli tehdit aldığını söylüyor.
       Üçok, annesinin ölümünün öncesindeki ilginç bir ayrıntıyı da şöyle aktarıyor:
       "Ölümünden birkaç ay önce, bir gazeteci annemi arayıp, polis telsizinde adının geçtiğini söylüyor. Annem şüphelenip, Ankara Emniyet Müdürlüğü'nden koruma istiyor. Bunun üzerine anneme koruma veriliyor. Polis telsizinde adı neden geçiyor tam bilemiyorum, ama herhalde yaşamı tehlikede ve korunması gereken kişiler arasında sayıldığı için olmalı."
       İnsanın aklına, "Madem Emniyet, Bahriye Üçok'un yaşamının ciddi bir biçimde tehlikede olduğunu biliyordu, neden kendisine koruma önermedi? Neden Üçok'un bunu tesadüfen öğrenip bir koruma talep etmesi gerekti?" sorusu geliyor.
       Üçok, cinayetin çözülmesi konusunda hiçbir umut taşımadığını belirtiyor. Üçok'a göre çözüm devletin istihbarat birimlerinin etkin çalışmasından geçiyor.
       Cinayeti, Turan Dursun, Çetin Emeç, Muammer Aksoy cinayetlerinde de olduğu gibi İslami görüşlü olduklarını söyleyen kişilerin üstlendiğini anımsatıyoruz. Üçok, annesini şeriatçı şiddet örgütlerinin hedef aldığına inanmakla birlikte, cinayeti üstlenen "İslami Hareket" adlı bir örgütün varlığından emin değil. "O zaman DGM Başsavcısı Nusret Demiral 'İslami Hareket' diye bir örgütün bulunmadığını, Hizbullah'ın uzantılarının cinayeti işlemiş olabileceğini söyledi" diyor.
       Kumru Üçok, annesinin ölümünden önce eve gelen tehdit telefonlarında, "Cehennemdeki yerinizi ayırttık" dendiğini aktarıyor.
       Ölümü postaya verenler, düşüncenin karşısına yine bir düşünce koymayı seçseydi, bugün aramızda olacaktı. Olmadı...

       1919'da Trabzon'da doğdu. Kandilli Kız Lisesi'nden sonra, Ankara Üniversitesi "Ortaçağ Türk İslam Tarihi" bölümünden diploma aldı. Üniversitede okurken aynı zamanda Ankara Devlet Konservatuarı şan bölümüne devam etti. Mezuniyet sonrasında, 11 yıl öğretmenlik yaptı. Ankara Hukuk Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Coşkun Üçok'la evlenerek, Ankara'ya tayin edildi. Mezun olduğu üniversitenin ilahiyat fakültesine 1953 yılında asistan olarak girdi. Doçent unvanını ise 1964'te aldı. Cumhurbaşkanı kontenjanından atanarak, 1971 - 1977 yılları arasında senatör olarak görev yaptı. CHP'ye 1977 yılında girdi. 12 Eylül sonrasında, Halkçı Parti'nin kurucuları arasında yer aldı. HP Ordu Milletvekili ve SHP Parti Meclisi üyesi oldu. Yazdığı kitaplar arasında; "İslam'dan Dönenler ve İlk Yalancı Peygamberler", "İslam Devletlerinde Kadın Hükümdarlar", "İslam Tarihi, Emeviler, Abbasiler", "Atatürk'ün İzinde Bir Arpa Boyu", "İslam'da Tesettür" ve "İslam Tarihinde Moda" yer alıyor. Öldürüldüğünde, SHP'nin hazırladığı "Laiklik Raporu"nun çalışmalarını yürütüyordu.