Siyaset Libya anlaşmasında Meclis süreci başladı

Libya anlaşmasında Meclis süreci başladı

05.12.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:

Libya ile imzalanan ‘Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası’ Dışişleri Komisyonu’nda ele alındı. Anlaşmanın Türkiye’yi Doğu Akdeniz’de yalnızlaştırmaya yönelik Rum-Yunan ikilisine cevap niteliği taşıdığı belirtildi

Libya anlaşmasında Meclis süreci başladı

Dışişleri Bakan Yardımcısı Yavuz Selim Kıran, Libya ile imzalanan Akdeniz’de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası’nı önemsediklerini belirterek, “Kısa sürede Meclisimize sevk edilerek, kabul edilmesini önemsiyoruz” dedi.

TBMM Dışişleri Komisyonu AK Parti İstanbul Milletvekili Volkan Bozkır başkanlığında toplandı. Dışişleri Bakan Yardımcısı Yavuz Selim Kıran’ın da katıldığı komisyonda Libya ile imzalanan Akdeniz’de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası ele alındı. Kıran, anlaşmanın uluslararası toplumun bazı aktörleri tarafından manipüle edilmeye çalışıldığını, anlaşmanın her maddesinin BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne uygun olduğunun altını çizdi. Anlaşmanın Türkiye’ye teknik, siyasi, ekonomik anlamda katkılarının olacağını belirten Kıran, “Cumhurbaşkanımız ve Dışişleri Bakanımızın talimatıyla Meclisimizi bilgilendirmek istedik. Akdeniz’de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası’nın kısa sürede Meclisimize sevk edilerek, kabul edilmesini önemsiyoruz. Bu anlamda tüm siyasi partilerin bu
anlaşmayı desteklemesi de önemli bir husustur” diye konuştu.

Kural ‘hakça olması

Dışişleri Bakanlığı İkili Siyasi İşler ve Denizcilik-Havacılık-Hudut Genel Müdür Vekili Büyükelçi Çağatay Erciyes ise imzalanan muhtırayla Libya ile 18.6 millik bir sınır çizgisiyle Kıta Sahanlığı (KS) ve Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) sınırlarını belirlediklerini anlattı. Erciyes, şunları kaydetti: “Bazı ülkeler bunun uluslararası hukuka aykırı olduğunu iddia ettiler. Uluslararası hukukun koyduğu kural, sınırlandırmanın hakça olmasıdır. Bu anlaşma da hakçalık çerçevesinde yapılan bir anlaşmadır çünkü uluslararası hukukta Rum ve Yunanların iddialarının hilafına adaların, otomatik olarak KS ve MEB yaratma hakları yok. Sınırlandırmada adaların özel konumlarına, kıyı uzunluklarına, bulundukları coğrafyaya bakılıyor. Uluslararası mahkeme kararlarında da ikili anlaşmalarda da adalara hiçbir şekilde deniz yetki alanı verilmiyor. Türkiye de bu hakçalık prensibiyle hareket ederek bu anlaşmayı Libya ile yaptı. Dolayısıyla bu anlaşmanın hem bizim tarafımızdan hem de Libya tarafından onaylanarak bir an önce BM’ye bildirilmesi çok büyük önem taşıyor.”

‘KKTC’siz olmaz’

Haberin Devamı

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin 2003’te Mısır, 2007’de Lübnan, 2010’da ise İsrail ile anlaşma yaptığını dile getiren Erciyes, bu anlaşmalara Türkiye’nin KKTC ile itiraz ettiğini belirtti. Erciyes, itirazın ilk nedeninin KKTC olmadan Rum Yönetimi’nin bir anlaşma imzalayamayacağı ve belirlenen çizgilerin Türkiye’nin kıta sahanlığını ihlal etmesi olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:

“Libya ile yaptığımız anlaşmanın en önemli unsurlarından birisi Türkiye’nin 2004’ten itibaren BM’ye bildirdiği kıta sahanlığı sınırları ile ilgili olarak bir ülke ile anlaşma yapmamız ve bunun kayda geçirilmesidir. Türkiye tüm bunları yaparken de bölge ülkeleri ile diyalog içinde olduğunu bildirmektedir. Biz ‘Doğu Akdeniz’de sınırlandırma konularını tüm ülkelerle görüşmeye hazırız, Rum Yönetimi hariç’ diyoruz çünkü Kıbrıs meselesi var. Kıbrıs Türklerinin de masada olmadığı bir formatta biz Rumlarla hiçbir şekilde masaya oturmayız. Libya ile yaptığımız bu anlaşma Türkiye’yi Doğu Akdeniz’de yalnızlaştırmaya yönelik Rum-Yunan ikilisinin attığı adımlara da bir cevap niteliği taşıyor. Bu anlaşma, Doğu Akdeniz’de en uzun kıyı uzunluğuna sahip olan Türkiye olmadan bölgede hiçbir adımın atılamayacağının da bir göstergesidir.”