Siyaset Saddam'ın adı kalmış yadigâr

Saddam'ın adı kalmış yadigâr

06.05.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

Saddam'ın yerle bir edilen saraylarından geçiyoruz. Bazı yerlerden dumanlar yükseliyor. Şehir merkezinde trafik kaosu, benzin kuyrukları, artan savaş manzaraları dikkat çekiyor

Saddamın adı kalmış yadigâr

Sabahın köründe şoförümüz Muhammed'in ağzından bal damlıyor:"Allah göstermesin, yolda Ali Babalar çıkabilir. Daha dün bir ajansın cipini durdurup hem soymuşlar, hem arabayı alıp gitmişler. Adamları çölün ortasında dımdızlak bırakmışlar.""Ne yapalım?""Vallahi, paralarınızı ayakkabılarınızın içine sokun."Bizim cipin tepesinde iki tane çanak anten. Geçen arabaların da öyle. Bağdat'ta iyi para ediyormuş çanak anten.Yeni dönemin işareti.Eski zamanda uydu antenler yasaktı. Şehrin tepesinde helikopterler dolaşır, çanak antenleri tespit ederdi. Beş bin dolar cezayı ödeyemeyen de hapsi boylardı. Saddam, dünyayı kapatmıştı Irak insanına. Her şey yasaktı. O kadar ki 1970'li yıllarda Bağdat'a geldiğimde daktilo makineme bile el koymuşlardı havalimanında... Cölle gökyüzünün birleştiği çizgi ne kadar uzak. Çölün sonsuzluğa uzanan o dümdüzlüğü tuhaf bir duygu uyandırıyor içimde... Amman'dan yola çıkalı üç saat oldu. Gün yeni aydınlanıyor. İki tarafımız çöl. Kaçanlar dönüyor İngilizce bağıra bağıra yaklaşıyor.Ne garip!Uyku sersemiyim, rüya gibi geliyor. Bir elinde kalın tahtadan copu, bir elinde uzun telsizi, kalçasının üstüne bağlı kocaman tabancası. "Geriye gidin, geriye gidin!" diye bağırıyor sınır kapısında biriken arabalara.Tam kovboy!Arapça da patlatıyor arada. İki sözcük çıkıyor ağzından. Biri Arapça, biri İngilizce:"Vahit line!"Vahit Arapça bir demek, line da sıra. Muhammed tercüme ediyor, "Tek sıra olun demek istiyor" diye... Amerikalı asker Tennessee'den. Fotoğrafını çektirmiyor. 29 yaşında. İngilizce sohbetten belki bir yakınlık hissediyor, "Yarın doğum günüm" diyor. Tiki var, ikide bir başını yana çevirip tükürüyor.Bir taksi yan yatmış gibi.İçi insanla, dışı tepeleme eşyayla dolu. Arkada dört çocuk bir kadın, önde şoför, bir adam, bir çocuk. Güler yüzlü insanlar."Savaştan kaçtım!"Adamın ilk sözü bu oluyor. Bağdat yakınlarında bir petrol rafinerisinde teknisyenmiş. Çocuklarının isimlerini merak ediyorum:Mustafa, Karar, Hanin, İsa..."İki ay önce evi kapattım, çoluğu çocuğu topladım Ürdün'e gittim" diyor, "Eşim de ilkokul öğretmeni. Şimdi Bağdat'ta bizi neyin beklediğini bilmiyoruz. Evimize ne oldu? Bombalandı mı? Yağmalandı mı? Bilmiyoruz."Güneş iyice yükseldi, yakıyor.Orta yaşlı bir kadın. Hüzünlü bir yüzü. Koca cipin arkasında tek başına oturuyor. Belli, hali vakti yerinde. Düzgün bir İngilizcesi var. 1991'de, ilk Körfez Savaşı'nda kaçmış Irak'tan. Amman'da yaşamaya, öğretmenlik yapmaya başlamış. Son dört yıldır hiç gitmemiş Bağdat'a."Yaşananlar korkunç! Ne göreceğimi bilmeden gidiyorum doğduğum büyüdüğüm şehre. Ben uzaklarda ne kadar acı çektim. Kim bilir yaşayanlar ne korkunç acılara katlanmak zorunda kaldılar. İnşallah her şey iyi olur bundan sonra..." Çölde bir Amerikalı! Savaş manzaraları Sınırdaki duvarda iki Irak bayrağı. Saddam Hüseyin'in kocaman duvar resmi kazınmış, silinmiş. Amerikalı askerler, pasaportlarımıza laf ola bakıyorlar. Bu arada biri, arkada not alana bağırıyor:"İki Türk gazeteci..."Beş saattir yollardayız.Bağdat 551 kilometre.Çölün bir yanında petrol tankerleri. Her birinin çevresinde uzun benzin kuyrukları oluşmuş. Yanaşıyoruz. Pazarlık başlıyor, litresi kaça? Bizimki beğenmiyor, ötekinin önüne gidiyor. "Hem fiyat iyi değildi, hem de kuşkulandım. Benzinle mazot karışmış olabilir diye..."Savaş manzaraları başlıyor.Bombalanmış, yıkılmış bir köprü. Yol kenarında yanmış arabalar, tek tük tanklar. Trafik seyrek. En çok da gazeteci milletini Bağdat'a taşıyan koca koca GMC cipler...Muhammed müjdeyi veriyor:"Gözünüz aydın, çöl bitti. Filistin Oteli'ne bir saat kaldı."Birbirini bıçak gibi kesiyor çöl sarısıyla yeşil. Bizim Boğaz gibi Fırat Nehri, masmavi akıyor. Bu coğrafyanın ölümsüz hurma ağaçları parlak güneş altında ne kadar güzel... Kimin yanına gitsem, içini döküyor. Arçelik, Vestel ilanları Muhammed eliyle işaret ediyor, Saddam'ın yerle bir edilen saraylarından birini. Amerikan askerlerinin son gösteriler sırasında 17 sivili öldürdükleri Fallujah'tan geçiyoruz. Bazı yerlerden dumanlar yükseliyor.Bağdat'a, şehir merkezine doğru ilerledikçe, yoğunlaşan trafik kaosu, benzin kuyrukları, artan savaş manzaraları...Bir meydanda Arçelik, Vestel, Aksa ilan panoları... Duvara kocaman İngilizce asmışlar:"Müslümanlar birleşin!"Baas Partisi ve ordu çökertilince, doğan boşluğu İslamcılarla aşiretler dolduruyor diyenler haklı mı?..Tabela anlaşılan yeni asılmış:İşçi Komünist Partisi...Fırat'tan sonra şimdi de Dicle'yi geçiyoruz. Nehre paralel Abu Navas Caddesi bir zamanlar Bağdat'ın özellikle akşamları en şenlikli yeriydi. Şimdi mezbelelik olmuş... İnsanın içine dokunacak kadar hüzünlü bir hali var.Filistin Oteli'nin önünde Amerikan tankları, dikenli teller. Biri yaklaşıyor, "Tercüman ister misiniz?" diyor İngilizce... Ortalık anababa günü.Uyarılar sersem ediyor."Dikkatli olun. Sabahleyin otelin lobisini bastılar. Biri, elinde bir el bombası bağırıyordu, doktor isterim diye... Bir gece önce bir gazetecinin odasını soydular, adamcağız donla resepsiyona indi." Güzelliğin içinde bir harabe! Firdevs, Özgürlük olmuş Firdevs Meydanı'nın adı artık Özgürlük Meydanı olmuş. Saddam'ın bir tek postalları kalmış. Kaidenin üstüne kırmızı boyayla kocaman yazmışlar İngilizce:"Her şey tamam artık, evinize gidin!"Amerikalılar ne kadar kalacak?En çok arananların renkli vesikalık fotoğraflardan oluşan listesine bakıyoruz. Saddam'ın adamları. Gençten biri ilgileniyor. Eliyle en baştan üçüncü sıradaki birine işaret ediyor. "İşte o, Ali Kimyavi!" diyor sakin bir sesle, "1991'de babamı ve iki kardeşimi öldüren o..." Sonra yanımızdan uzaklaşıyor. Doğru olabilir mi söylediği?..Odalarımız 14. katta."Amerikalılar Bağdat'a ilk girdiklerinde 15. katı vurmuşlardı, Reutuers Haber Ajansı'nın bürosunu. Bir Ukraynalı meslektaşımız öldü, üçü ağır yaralandı."İyi güzel.Patlama, gürültü!Oralı olmuyor:"Saat başları ve buçuklarda mühimmat depolarını patlatırlar."Tecrübe başka şey!Bakalım ben de alışacak mıyım? Odamdan Dicle'yi, Saddam'ın hurma ağaçları arasındaki sarayını, Filistin Oteli'nin çevresindeki dikenli telleri, Amerikan tanklarını seyrediyorum.Saddam düzeni yıkıldı, yenisi ne olacak? Çekilen acılar bu ülkeyi nereye götürecek? Bağdat diyarından yazılar bir süre bu konunun etrafında dönecek. Önce, otelin bir adım ötesindeki Firdevs Meydanı'na gitmek istiyorum. 9 Nisan'da Saddam Hüseyin heykelinin yıkıldığı, arkasında yeşil mavi çinili caminin olduğu meydana.