Siyaset Siyaset Odası

Siyaset Odası

26.11.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

DİSK Başkanı Süleyman Çelebi, iyi eğitimli, genç işsizler için sözleşmelere 'kriz kotası' koyduklarını, böylece yüzde 5-10 oranında istihdam sağlayacaklarını söylüyor

Siyaset Odası

Siyaset Odası

Üniversiteli işsizi sahipsiz bırakmayız
DİSK Başkanı Süleyman Çelebi, iyi eğitimli, genç işsizler için sözleşmelere 'kriz kotası' koyduklarını, böylece yüzde 5-10 oranında istihdam sağlayacaklarını söylüyor

Derya SAZAK

Derviş DİSK'e niye gelmişti, sosyal demokratlar mı yakınlaşmayı sağlamıştı?
Süleyman Çelebi: Sendikal örgütlerle diyaloğa girmesi, toplumsal uzlaşma araması doğru bir hareketti. Sosyal demokrat olduğunu Türkiye'ye gelince kendisi açıkladı. Ancak uygulanan IMF programıyla Sayın Derviş'in sol kimliğini ayrıştırmak lazım çünkü mevcut uygulamanın sosyal demokrasiyle ilgisi yok tersine sosyal boyuttan uzak katı bir liberal politika uygulanıyor. Sonuçta bunun zararını çalışanlar çekiyor. Reel anlamda ücretler donduruldu. Temel ihtiyaç maddelerine zam üstüne zam yapıldı, enflasyon yüzde 70 - 80'lere fırladı. İnsanlar bugün açlık sınırında yaşıyor. Seve seve deniyor ama sonuçta bedel ödeyen, fedakarlık yapan hep en alttakiler.

Orta sınıf çöktü
Ne yapılmalıydı?
Kayıt dışı ekonomiyle mücadele edilmeliydi. Yolsuzluklar zamanında önlenmeliydi, hortumculara göz yumuldu, rantçı kesim vergilendirilmeliydi. Oysa Türkiye'de 'vergi alma borç al' anlayışı geçerli. Bugün asgari ücret 70 dolara inmiş, iş bulabilen boğaz tokluğuna çalışıyor. 40 dolara kadar işçi çalıştıran yerler var. 4 kişilik ailenin mutfak masrafı 350 milyon lira. Kamuda çalışanlar 300 - 350 milyon alıyor. Geçinemiyor, çocuğunun eğitim masrafını, sağlık giderlerini karşılayamıyorlar. İki yıldır ücretler hedef enflasyona göre ayarlanıyor ama gerçekleşen rakam bunun kat kat üstünde. Bu program orta sınıfı çökertti. Sadece işçiler değil sanayici de kan ağlıyor.

Nitelikli iş gücü kaybı da büyük.
İstatistikler 2001'de işsiz nüfusa 1.5 milyon kişi eklendiğini gösteriyor. Bunlar kayıtlı olanlar. Geçici, mevsimlik, sigortasız çalıştıranlarla birlikte bu sayı 2 milyonu aşar. Nitelikli iş gücü kayıpları ise bankacılık işkolunda 40 bini buluyor.
Şirketlerde sıkıntı büyük. Sadece mavi beyaz yakalılar değil. Altın yakalı dediğimiz 2 - 3 bin doların üzerinde ücret alanlar işini kaybetti. Bu sektörün profesyonelleri şimdi 500 milyona iş bulamıyor. Daha kötüsü kriz genç kuşağı etkiliyor. Geçenlerde bir haber okudum Bilkent Üniversitesi ekonomi ve işletme bölümünün geçen yılki mezunlarından hiçbiri iş bulamamış. Hayata atılan 25 - 30 yaş kuşağı da elindeki işi kaybetti. Yabancı dil bilen, iyi yetişmiş nüfusu sokağa terk ediyoruz.

Ne yapılmalı?
Önce işgücü yaratmak lazım. Yeni iş gücü yaratılmadan bu insanlara çözüm üretmek de zor. Hala parasal önlemlerle, teşviklerle oyalanıyoruz. Belirsizlik, güvensizlik at başı gidiyor. Çünkü ülkenin planlı bir büyüme stratejisi yok. AB'ye adayız ama Avrupa'da istihdam planlamasının ne kadar önemli olduğunu görmezden geliyoruz. Bizde 'piyasa fetişizmi' yaşanıyor.

Genç işsizleri kazanmak için önerdiğiniz bir yol var mı?
Yeni dönemde sözleşmelere 'kriz kotası' koyuyoruz, yüzde 5 - 10 oranında bilgisayar ortamında yetişmiş gençlerin istihdamını sağlamaya çalışıyoruz.

Altın yakalı kotası
Altın yakalı kotası gibi bir şey mi?
Evet öyle denilebilir. Ancak bunların yaşama geçmesi de üretim artışına bağlı. Şu haliyle işçi alın desek de işe yaramaz. Çoğu işyeri ya kapanmış ya da yüzde 50 kapasiteyle çalışıyor.

Hükümete bunları anlatıyor musunuz?
Başbakanlığa gidip anlatıyoruz. Robot gibi dinliyorlar. Somut bir şey çıkmıyor.

IMF'nin kurtardığı ülke gördünüz mü?
Türkiye 2001'de ağır bir ekonomik kriz yaşadı, Derviş göreve başlarken sivil toplum önderleriyle, sizlerle de görüşmüştü, şimdi 3 yıllık yeni stand - by gündemde, programın sosyal maliyeti yine çalışanlara yüklenecek gibi, 2002'yi nasıl görüyorsunuz?
Süleyman Çelebi: Türkiye yıllardır ekonomik krizden başka bir şey konuşamaz hale geldi. Ama kimse halka bunalımın nedenleri hakkında doyurucu açıklama yapamıyor. Krizin nedeni kamu açıklarından kaynaklanan kamu maliyesi. Buna itiraz etmiyoruz ama bunun nedeni kamuda çalışanların ücretleri mi? Tarımın desteklenmesi mi, KİT'ler mi, her gün kepenk kapatan esnaf mı? İşçi mi, emekçiler mi? Sayın Derviş'e bunları anlattık. Sosyal diyalog önerdik. Sağ olsun bizi dinledi ama arkası gelmedi. Devletin iç borcu bu yıl 51.7 katrilyondan 109 katrilyon liraya çıkmış. Bu 57 katrilyonluk borç nereden doğdu? Fona devredilen bankaların zararlarının 20 milyar doları aştığı söyleniyor. İstikrar programlarına karşın Türkiye ekonomisi tarihinin hiçbir döneminde görülmeyen bir çöküntü yaşamakta. Derviş'e "Borçla gitmez, üretim yapmalıyız" dedik. Reel sektörün sorunlarına 6 ay sonra eğilebildi. Yanlış yerden başladı, kur patlayınca işletmeler çöktü, milyonlarca insan işsiz kaldı. Küçülmenin bedelini toplumca ödüyoruz. Hepimiz yoksullaştık.

2002'de de kemer sıkılacak.
Ne kemeri, boğazımız sıkılıyor. Yardım gelecek diye sevinenler var. Gelen borçla borcu kapatacaklar. 10 milyar dolarla borç stokumuz daha da artacak. IMF programıyla ekonomisi düzlüğe çıkan tek bir ülke var mı? Arjantin'in hali bizden beter. Bu program bir 'borç ödetme' programıdır. 2002'de kriz büyür.

'Seve seve' diyerek durgunluk aşılmaz
Çelebi ‘Durgunluğu aşmak için üretim artmalı. Bunun için talep şart ama alım gücü yok. O yüzden kampanya işe yaramaz’ diyor
Ekonomik Sosyal Konsey'e ne oldu?
Yasa değişti ama işlemeyen bir model ortaya çıktı. İşçi örgütleri temsil ediliyor, konseyi toplantıya Başbakan çağırabiliyor. Yasa çıkalı 6 ayı geçti, bir kez bile toplanmadık. Orada sivil toplumun adı yok!

Konsey, toplumun sos haritası. Çalışan kesimlerin durumu oraya getirilemez mi?
Problem de orada; şimdi 10 milyar dolar borç alındı diye zil çalıp oynanıyor. Bu paranın hortumlanmayacağı ne malum? Buna ilişkin alternatif politikaları nasıl geliştirebiliriz, bunu tartışsak daha anlamlı olmaz mı?

Derviş'e dinletemedik
Bunları Derviş'e anlattınız mı?
Anlattık ama değişen bir şey olmadı. Tamam yardım alınır ama bunun onurluca olması gerekir. IMF'ye teslim olmayın dedik. Üretimi canlandırmadan kriz aşılmaz. Onun için de talep gerekiyor, insanların satın alma gücü olmalı. 'Seve seve' kampanyası yaparak durgunluğu aşamazsınız.

Bazı sözleşmeleri revize ettiğiniz, ücret indirimine gittiğiniz doğru mu?
Evet, tekstilde, lastikte işletmeleri korumak üzere yapıldı bunlar ama çare üretmedi. Daha doğrusu aynı sorumluluk anlayışını göremedik. Yüzde 30 ücret indirimine gittiğimiz bazı işyerlerinde Avrupa kalite ödülü sahibi işçilerin dışarıda kaldığını görüyoruz. Herkes sorumlu davranmalı, fırsatçılık yapılmamalı.

Fonlar bizi yaktı
Reel sektörü kurtarma fonu da tartışılıyor.
TİSK tarafından Sayın Baydur'un projesi cazip görünüyor ama fonlardan ağzımız yandı. Zorunlu Tasarruf Fonu'nda 6.5 milyar dolarımız var. Recep Önal, "Üzerine bir bardak su için" demişti. Maalesef öyle olacak.

İşsizlik sigortasına mı aktarılacak?
Hayır o fon ayrı, zorunlu tasarrufta kesinti kalktı nemalar ödeniyor ama anapara duruyor. Doğru dürüst faizi de yok, çalışanların birikimi eriyor.

Ne yapacaksınız?
Anayasa Mahkemesi'ne gideceğiz.

Derviş kapalı devre çalışıyor
Derviş parti kursa ne yapar?
Bir şey yapamaz, olumlu rüzgarı kaçırdı. Olacakları başta kendisine söyledik. IMF'ye daha çok güvendi. Şeffaflık diyordu, sivil toplumun desteğini arıyordu, hepsini unuttu. Kapalı devre çalışıyor.

TÜSİAD'a ne diyorsunuz, iş dünyası da düzen değişmeli diyor...
1980 öncesi bu düzen değişmeli derken ve sistemi sorgularken bizi neredeyse vatan haini ilan ediyorlardı. Şimdi Türkiye'nin kilitlendiğini TÜSİAD da söylüyor, TİSK ve Odalar Birliği de. Geç oldu ama haklılığımız anlaşıldı. Kriz hepimizi buluşturdu. Tabii ayrıştığımız alanlar var, ekonomik program konusunda anlaşamadığımız ortada.

İlerleme raporu eksiklerle dolu
AB ilerleme raporunu nasıl karşıladınız?
Eksikler ortada, sosyal alanda tek adım atılmadı, iş güvencesi yasa tasarısı ortada kaldı. TİSK'in dayatması var. Sayın Baydur'un onay vermediği hiçbir şeyi bu hükümet çıkarmıyor.

İlişkiniz nasıl AB kurumlarıyla?
Ortak bir eğitim programı uyguluyoruz. 1 milyon euroluk proje geliştirdik. DİSK,Türk - İş ve Hak -İş'ten 14'er kişiyi 8'er haftalık programlarla 2 yıl içinde eğiteceğiz. Ayrıca DİSK olarak Tekstil Meslek Lisesi açtık, Avrupa ölçeğinde mesleki eğitim veriyoruz.

1 Aralık eylemi hükümete uyarıdır!
1 Aralık'ta Emek platformu olarak hükümeti son kez uyaracağız. Demokratik tepkimizi duyurmak üzere Türkiye çapında genel eylem yapacağız. Buna da cevap alamazsak, üretimden gelen gücümüzü kullanmaya kararlıyız. Artık takatimiz kalmadı, hükümeti; yoksulluğu önlemeye çağırıyoruz.





SİYASET