Siyaset Türkiye’ye düşen ders çıkarmaktır

Türkiye’ye düşen ders çıkarmaktır

12.11.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:

›› Başta basın özgürlüğü olmak üzere Türkiye’ye sert eleştiriler yöneltilen AB raporuna ilişkin olarak “Ağırımıza giden şeyler olabilir” diyen Dedeoğlu, Türkiye için önemli olanın eleştirileri azaltacak reform sürecine girmek olduğunu söyledi... ›› Raporda birçok haksız eleştiriye yer verildiğini vurgulayan Dedeoğlu, “Kamuoyundaki tartışmalar rapora yansımış. Bana kişisel olarak abartılı geldi. Medyadaki tartışmaların bir kısmına biraz daha fazla bakıldığı anlaşılıyor” dedi

Türkiye’ye düşen ders çıkarmaktır

AB Bakanı Beril Dedeoğlu, AB’nin Türkiye ile ilgili yeni İlerleme Raporu’ndaki sert eleştirilerine yönelik tartışmalar sürerken, “Bize düşen ders çıkartmak” dedi. Raporla ilgili lobi yapıldığı izlenimi edindiğini kaydeden Dedeoğlu, bu konuda oluşan boşluğun doldurulmasına çalışılması gerektiğini kaydetti.

Haberin Devamı

Görüşmeler sürerken, bir AB yetkilisinin mültecilerin Avrupa’ya yönelik göçünün durdurulması halinde raporun yumuşatılabileceğine yönelik değerlendirmeler yaptığını söyleyen Dedeoğlu, “Ben artık nasıl bir çıkış yaptıysam vallahi hatırlamıyorum. Diplomat olmamanın avantajını kullandım herhalde. Bir anda ‘nasıl olabilir böyle bir şey, yayınlayın kim korkar. Yayınlayın yani neysek oyuz’ tavrına bir girdim” dedi.

Dedeoğlu, raporda yer alan Cumhurbaşkanı’na yönelik eleştiriler için “kanıma dokundu” derken, raporda yer alan abartılı yaklaşımlara rağmen ders çıkarılması gerektiğini vurgulayarak, “Başlangıçta dedim, ağırımıza giden şeyler olabilir, abartılı olduğunu düşündüğümüz yerler olabilir. Türkiye’ye düşen içinden ders çıkarmaktır. Önümüz reform dönemi. Abartılı yaklaşımlar varsa böyle bir algı oluştuğunu biliyor olmak gerekir” değerlendirmesini yaptı.

Haberin Devamı

1.5 aydır AB Bakanlığı koltuğunda oturan Prof. Dr. Dedeoğlu, AB İlerleme Raporu’na yönelik değerlendirmelerini gazetelerin Ankara temsilcileriyle paylaştı. Dedeoğlu, sorulara şu yanıtları verdi:

YAYINLAYIN KİM KORKAR: İlerleme Raporu konusunu Türkiye hiçbir zaman gündeme getirmedi. Biz göç konusu, fasıllar, bunlarla cebelleşiyorduk. Bir komiserin yardımcısı mıydı hatırlamıyorum; bir yemekte komisyondan genç bir diplomat ‘göç meselesini halledersek İlerleme Raporu’nun içini yumuşatır mıyız’ gibi bir şey söyledi. Ben artık nasıl bir çıkış yaptıysam vallahi hatırlamıyorum. Diplomat olmamanın avantajını kullandım herhalde. Bir anda ‘nasıl olabilir böyle bir şey, yayınlayın kim korkar. Yayınlayın yani neysek oyuz’ tavrına bir girdim. Sayın Komiser ‘Siz galiba sert bir hocaydınız’ dedi. O bir daha asla gündeme gelmedi. ‘Türkiye ile ilgili izlenimleri neye bakarak yazıyorsunuz’ dedim. ‘Siz neyi tartışıyorsanız biz de onu tartışıyoruz’ dedi. ‘Peki gelip gidenler olmuyor mu size bilgi vermek için’ dedim. ‘Bu sene çok oldu’ dedi. Bunun da altını çizmek isterim. Ama kimler gitti, onu sormadım.

LOBİ İZLENİMİ EDİNDİM: (Gelenler paralel yapıya mı yakın sorusu üzerine) O kadarını sormadım. Onu kazımadım. Ben bunu nasıl sorayım. Ben lobi yapıldığı izlenimine kapıldım. Ama bu benim izlenimim. Lobi çok. Bana kalırsa kamuoyundaki tartışmalar rapora yansımış. Bana kişisel olarak abartılı geldi. Medyadaki tartışmaların sadece bir kısmına biraz daha fazla bakıldığı anlaşılıyor. ‘Bu kadar da değil artık’ dediğim yerler olduğunu itiraf etmem gerekir. Dönüp kendimize bakmamıza yardımcı olan bir şey. Hâkim ve savcıların yerlerinin çok fazla değişmesiyle ilgili bir paragraf vardı. 2012-2013’te yer değiştirme oranı şimdikinin iki katı. 2012-2013’ün raporlarında bunlar yok. Bu ilerleme raporları hep öyledir. Bardağın neresine baktığınıza bağlıdır.

Haberin Devamı

O ALANI TÜRKİYE DOLDURMALI: (Bu durum raporun güvenilirliği açısından endişe uyandırmadı mı sorusu üzerine) Abartılı ve bence gerçekten Türkiye’nin haketmediği türden bazı eleştiriler var. Ancak bu faaliyetler yapılıyorsa Türkiye’nin de o alanı kendisinin ya da başka kurumların niye doldurmadığını düşünmesi gerekir. Eğer lobi faaliyetine, yapılmasına izin veren bir sistem varsa o alanın doldurulması gerekir.

Haberin Devamı

TÜRKİYE 6 AY DONMUŞ: (Siz o alanın biraz boş bırakıldığını düşünüyorsunuz’ denilmesi üzerine) Yani böyle bir izlenim var ise ki var; o zaman ‘vay böyle yaptılar’ demenin bir anlamı yok. Madem bir lobi işe yarıyor. Burada amaç Türkiye’nin eksiklerini örtmek değil. Eksiklerin fotoğrafı çıkacak ki Türkiye ciddi bir reform sürecine girecek. Neleri yapacağımızın el kitapçığı var aslında. Bundan yararlanmak için, küstürücü, rencide edici eleştirileri minimize edebilecek bir faaliyet varsa yapılsın. Son bir yıl seçim dönemi. Johannes Hahn (Genişlemeden Sorumlu Komiser), şiddet ortamında bir dizi şeyin yapılamamış olmasını dile getirdi. Bundan memnuniyet duydum. ‘Bu ortamdan bir an önce çıkılıp reformların devam etmesini istiyoruz’u kastetti. Bu bir ölçüde 2013-2014’te başlatılan reformların devam etmesi anlamına geliyor. Reform paketlerine baktık. İçerik yenileştirmeleri 2015’te yapılmış. Seçim falan derken gündelik yaşama girdiyse de çok hissedilememiş. Seçim dönemleri, şiddet, terör derken donmuş Türkiye altı ay. Rapor ‘2012-2013 sürecinden itibaren bunları hızlandırarak devam edin’ diyor.

Haberin Devamı

SEÇİM SONRASINI TEKLİF ETTİLER: (İlerleme raporlarının taslak metni geldiğinde hangi bölümlere itiraz ettiniz? CHP liderinin raporun seçim sonuna bırakılması nedeniyle AB’ye sitemi vardı sorusu üzerine) Siyasi kriterlerle ilgili hiçbir düzeltme yapılmadı çünkü zaten görmedik onları. Biz sadece ‘üyelik sürecinin iradesini, Türkiye’nin aday ülke olduğunun şuurunda mısınız, bunu komisyon raporunda görmek istiyoruz’ dedik. ‘Seçimden önce yapın. Yani bunun seçim sonuçlarını ne kadar değiştireceğini düşünüyorsunuz?’ dedik. Yani “Bakın seçim sonuçları için size iyilik yapıyoruz. Göç konusunu halledelim”e indirgenmesine ülkemiz adına gönlümüz razı olmadı.

ÖNÜMÜZ REFORM DÖNEMİ: (Sizden önceki bakanlar hep karşı rapor hazırlıyorlardı. Siz yapacak mısınız sorusu üzerine) Öyle bir şey düşünmedim hiç. Başlangıçta dedim, ağrımıza giden şeyler olabilir, abartılı olduğunu düşündüğümüz yerler olabilir. Türkiye’ye düşen içinden ders çıkarmaktır. Önümüz reform dönemi. Abartılı yaklaşımlar varsa böyle bir algı oluştuğunu biliyor olmak gerekir. Bize düşen o eleştirileri azaltacak reform sürecine girmek. Sadece yasal düzeyde değil insan yaşamına değen biçimde uygulamaya geçirmek. İkincisi, yaptıklarımızın sonuçlarını karşı tarafa iyi anlatmak. Biz bunu yapmamışız. Dünya kadar şey yapmışız, 1.5 aydır bakanım, hesapta ben takip ediyorum, bu takip etmiş halim. Bir geldim, darmadağın oldum. Bir sürü şey yapılmış. Yarın blokajlar kalksa bir sürü bölüm açılacak vaziyette hazırlıklar yapılmış. Haberim yok.

‘Devlet içinde devleti anlamıyorlar’

(Paralel yapı konusunda Türkiye’nin beklentileri neler?) MGK’da, Bakanlar Kurulu’nda karar verilmiş, Avrupa’dan bakıldığında anlaşılmasının kolay olmadığını da biliyoruz. Devlet içinde devlet falan, anlayamaz. Nereye oturtacaklarını da anlamış değiller. Nasıl konumlandırdıkları raporda belli. Uzun yıllar PKK’nın terör örgütü sayılıp sayılmaması konusunda da Türkiye benzer bir çaba sarf etmişti. Şimdi aynı şey diğer örgütler için de geçerli hale geldi. Anlattığımızda ‘Hakikaten öyle mi, hay Allah biz bu kadarını bilmiyorduk’ dediklerine ben kulaklarımla şahidim. Bunun ortadan kaldırılmasını sağlamak bize düşer.
‘Çözüm için tavsiye hoş bir uyarı’
(Çözüm süreci konusunda) İyi niyetli bir girişim olarak görüyorum. Bunu hoş bir uyarı olarak görüyorum. ‘Bunu konuşarak çözmeniz tavsiye olunur’ denildiğini düşünüyorum.
Şiddet ortamından çıkılmasının yolu bu ve bunun benzeri diyalog süreçleri. Türkiye’nin de herhalde bundan sonraki programında, political correct dili, çatışmayı dindirici bir dil gerekli. Zaten bu reform süreci başka türlü de yapılamaz. Muhtemelen böyle bir yola girilecek.
İlerleme Raporu’ndaki eleştirilerin Türkiye’nin geleceği açısından önemli bir kırılma noktasına işaret ettiğini düşünüyorum olumlu anlamda. Evet, ağır. Evet, bazı şeyleri insan okurken üzülüyor, duymak istemiyorsunuz. Hangi niyetle yazıldığını tahmin etmek çok zor değil.
Ama sonuçta biz yurttaşlar olarak daha iyi bir ülkede yaşamak istiyoruz. Orada da satır aralarında bunun yöntemleri var.
‘Cumhurbaşkanı’na eleştiriler kanıma dokundu’
(Raporda yer alan Cumhurbaşkanı’nın yetkilerini kullanmasına ilişkin bölüm) Metinde bir iki yerde var. AB’den üç tane raportör, Türkiye Cumhurbaşkanı’na bir şey söylediğinde, yani hepimizin kanına dokunuyor. Benim ağırıma gitti yani.
‘Eleştiriler dikkate alınmalı’
(Medyaya baskı meselesinde haksızlık yapıldığını mı düşünüyorsunuz?)
Örneğin rakamlar tutuklu gazeteci konusunda sürekli değişiyor. Katiyen iddia edilen gibi bir şey olmadığı yönünde Adalet Bakanlığı’ndan gelen bilgiler var. Gerçek bir meseleyi iyi anlatamamışız.
Basın kısmı, ‘dışavurum’ kısmı eleştirilere konu olmuş. Böyle bir algı var ise reform dönemlerinde bunların dikkate alınması gerekir. Türkiye’nin yeni anayasa, yasal değişiklikler konusunu yeniden masaya yatıracağı aşikar. Özgürlükçü, demokrasi vurgusu yüksek bir reform sürecine gireceğiz.
Daha özgürlükçü dediğimiz zaman, bunları kapsamıyorsa nereden ölçeceğiz zaten.