Skorer Açık mektup

Açık mektup

29.06.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Ters Köşe

Açık mektup




Çetin Altan ustanın kriterlerine göre futbolculuk gerçek bir meslek.
Devlete kapılanmadıkları gibi, zeki ve becerikli olup, küresel gelişmelerin uzağına düşmeyenler, iyi para kazanırlar. Dünya'nın her yerinde hünerlerini sergileyebilir, icra - i sanat edebilirler.
Yani evrenseldirler...
Mal üretmediklerine göre hizmet sektöründeler...
Hizmet sektörünün de eğlence ve şov dilimindeler.
Tribündekilerin tutkularına, coşkularına tercüman olup tribündekilerin sevgileri ile beslenirler.
Bu sevgi bağı koptuğunda vazgeçilmeyecek futbolcu var mıdır acaba?..
Doktor değiller ki, sevmesek de hastalandığımızda gidelim... Mimar, mühendis de değiller, güvenli evler, kullanışlı fabrikalar, ulaşılacak yollar için sevmeden onlara boyun eğelim...
Onun için dikkatli olacaklar. Düşünmeden konuşmayacaklar...
Milli formayı dokunulmazlık zırhı değil, sorumluluk uniforması olarak algılayacaklar. Bu prim benim hakkım falan gibi laflar yumurtlamayacaklar. Maçtan önce pazarlık etmeyecekler. Onların hakkını hayranlarının sevgisi belirleyecek... Kendilerini idol haline getiren insanları sorunlarıyla üzmek yerine mutlu etmenin çarelerini arayacaklar.
Profesyonellik sadece erken yatıp, idmana zamanında gelmek, kaçamakları maç günlerine uyumlu düzenlemek midir acaba?..
Eleştiren basın mensuplarına, suçüstü yakalanmış mafya üyesi saldırganlığı ile yaklaşmayacaklar. Unutmayacaklar ki, mevcudiyet sebepleri olan sevginin köprüleri onlar...
Para konularında çok dikkatli olacaklar. Bernard Shaw'un "Araya para girmese, sevgi ve dostluk bir ömür boyu sürebilir" sözünü unutmayacaklar...
Yer aldıkları sektörde, "Kardeşim ben böyleyim, işine gelirse" diyemezler. Çünkü oyunun kuralları böyle...
Onların işine gelirse...
Evet, futbolculuk gözde bir meslek... Ama zor...
Onlardan çok daha büyük fiziksel yeteneklere sahip sporcular, onlardan çok daha fazla zeka kapasitesine sahip bilim adamları üçotuz paraya talim ederken, futbolcularımızın trilyonlar kazanması bu yüzden...
Ya mesleğin hakkını verecekler ya da.....

Hasat zamanı
Hepsi Fatih Terim'in yüzünden...
"Şimdi hasat zamanı" dedi, hasadın ne zaman biteceğini söylemedi.
Çocuklar "dolar", "cip" devşirmeyi sürdürüyor.

Hafıza

Bu gidişle spor yazarları arasındaki ihtisaslaşmada "araştırmacı cip yazarı" olarak basın tarihindeki yerimizi alacağız galiba...
Artık yolda bile cip görmeye tahammülüm kalmadı...
Kadere bakın ki, spor sayfalarını açıyorsunuz koca bir cip, üzerinde gülücükler saçan milli formalı gençler...
Üzüldüm Mercedes adına ama, o dev gibi firma... Bu kadarcık olumsuz reklamla yıkılmaz.
Millilerimize gelince; biz Portekiz maçına yana duralım, onlar her şeyi çoktan unutmuşlar...
Neyse, o ayrı konu...
Benim anlamadığım bu cipleri Haluk Ulusoy kendi cebinden almayacak mıydı?..
Onca efelik, ağalık, yazılanlar, çizilenler uçtu gitti demek.
Böyle "fason" ağalık varsa, 2 Eylül Moldova maçına adam başı iki cip, bir de yumruk yeme uzmanı figüran benden.
Not: Aman biri Hakan'a bunun şaka olduğunu söylesin...

Sanal gözyaşı

Boksör Alpay'ın Internetteki sanal gözyaşları hepimizi duygulandırdı...
İnsanoğlunun "Tanrı'nın alfabesi"ni okuyup "gen şifresi"ni çözdüğü şu günlerde ben milli futbolcularımızı bir türlü deşifre edemiyorum:
Sahada durgun, mikrofonda cevval...
Primde canlı, özürde sanal...
Rakip kalede penaltı kaçırıyorlar, golü hocalarına, basına ve sokaktaki adama atmaya çalışıyorlar...
Futbolculuk onların "gen"inde var..."Etik" bulamıyorum.

Denizli ve talebeleri

Mustafa Denizli ciplerini almaları için ağırlığını koymuştu, 3 milyon dolar prim için acele etmeyin dedi, kötü kişi oldu.
Sergen'e en zor gününde sahip çıkmıştı, takımda yer vermeyip istikbali ile oynadığı gerekçesiyle milli futbolcu tarafından afaroz edildi...
Ne yazık ki, iki hafta önceki yazıyı tekrar etmek zorundayız:
"Mustafa Denizli Euro 2000'de hatalar yaptı. Ama en büyük hatası atla değil ciple dolaşan zamane kahramanlarına güvenmesiydi"...

Başkalarının suçlu olduğuna hükmetmeden önce insanın kendisini uzun uzun yoklaması lazımdır / Moliere

Yarı finaldeyiz
Çeyrek finali geçtik, ama ne fedakarlıklarla!..
Doğrusu "cansiperane" oynadık...
Rakibi yumruklamadık... Penaltı kaçırmadık...
Galibiyet için kimimiz kemiği, kimimiz bileği sahada bıraktık; kimimiz yazı bile yazdık...
Küsmedik, alınmadık... "Mutlu son"da yedek kulübesindekilerle birlikte sevinçten havalardaydık...
Kimse kimseyi vatan hainliği ile suçlamadı. Kimse prim diye verilen kahve ve sigarayı beğenmemezlik etmedi.
Yolda taksi şöförlerine de bulaşmadık. Arkadan konuşmadık...
Mütevazi, tokgözlü ve özveriliydik...
50. Yıl Milliyet Servislerarası Futbol Şampiyonası'ndaki çeyrek finale Cem Şengül'ün sol bileği, Hasan Tankaya'nın kaval kemiği, Cevdet Ergun'un dizi, Cengiz Malgır'ın burnunun direği feda olsun dedik...
Cüzdan kalbin üzerindeki cepte durduğu için birbirlerine alternatif sanılsa da, siz yıldız futbolcuları görüp yanlış kanılara varmayın sakın...
Spor yazarlarına bakın anlayın...

Yazarlar