02.07.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:
Çok şükür geride bıraktık o günleri.Şimdilerde Akdeniz Oyunları revaçta.Olimpiyat gibi dünyanın en ciddi organizasyonunda 11 madalya kazanabilen sporcularımız bugünlerde İspanya'da ortalığın tozunu atıyor..!San Marino, Kıbrıs Rum Kesimi, Arnavutluk, Bosna Hersek, Cezayir, Hırvatistan, Slovenya, Sırbistan Karadağ, Tunus, Mısır gibi ülkeler arasında kürsüden kürsüye koşuyor...Gazete manşetleri her gün bir sporcumuzun başarı öyküsü ile süsleniyor.Halterciler madalyaya doymuyor, güreşçiler minderi rakiplerine dar ediyor... Boksörler ringin tozunu atıyor, golfçüler tarih yazıyor, karateciler affetmiyor... Velhasıl Türk sporu için 2005 yılının bereketi Akdeniz'in sımsıcak ikliminden geliyor. Yıllar önce Balkan şampiyonaları ile teselli bulurduk. Edirne'den öte spordaki uluslararası başarılarımız bu coğrafyadan gelirdi... Amaaa...Bunca gürültü sonrası madalya sıralamasına bir bakıyorsunuz... Fransa, İtalya ve İspanya gibi ülkelerin yine gerisindeyiz. Hem de açık farkla.Üst düzey sporcularla katıldığımız bu oyunlara diğer ülkeler gençlerini gönderiyor. Deneyim kazansın, yarınlara hazırlansın diye.Hiçbir sporcumuzun Almeria'de elde ettiği madalyayı küçümsemek istemiyorum.Onlar cazip bir ödül yönetmeliğinin nimetlerinden yararlanabilmek için tüm güçleriyle mücadele ediyor, ayaklarına gelen fırsatı tepmek istemiyor.Benim sözüm cümbür cemaat İspanya'ya giden spor yöneticilerimize...Sakın ola üçüncü sınıf bir organizasyondan sonra Türk sporunun ne kadar yol aldığı, yarınların ne kadar AK olduğu yutturmacasına girmesinler...Demedi demeyin, ilk ciddi organizasyonda mahçup olurlar! Mahçup olurlar 68'li yılların sonlarında İstanbul'a demirleyen Amerikan 6. filosuna karşı tepkilerin arttığı bir dönemde, iki Karadenizli Beyoğlu'nda kafayı çekmiş düşmüş yola...Amerikalılara "Go home" demek moda.İstiklal caddesinde yalpalaya yalpalaya giden bizim Karadenizli kafadarlar karşıdan gelen Amerikalı deniz erlerini görünce yanlarına yaklaşmış.Karadenizli'nin biri;"Go hom len" demiş.Amerikalı'dır, yumruk oyununu bilir. Burnuna bir yumruk koyunca bizim Karadenizli'yi uzatmış iki seksen yere.Şöyle bir yekinip kalkacak olmuş denizcinin sol kroşesi, bizimki yerde... Bir daha kalkacak olmuş. Bir direkt... Aman bre... Bir sağ, bir sol kroşe... Bir aparküt...Arkadaşı hemşehrisine akıl vermiş;"Ula Hasan çeksene piçağunu..."Amerikalı yumruk atarsa Karadenizli de bıçak atar ki, Allah korusun...Kendisine bıçak çekmesi için akıl veren hemşehrisine öbürü şöyle demiş;"Çekeceğim, çekeceğim, ama tikine turamayorum ki, çekeyim piçağu..."Fıkrayı rahmetli Aziz Nesin anlatmış 80'li yıllarda Milliyet gazetesindeki bir yazı dizisinde.Büyük usta sonunu da şöyle bağlamış;Bir dikine durabilsek... Ama inanıyorum ki, elbet bir gün dikine duracağız, hem de dimdik...! Anlayana, kıssadan hisse... Tikine turabilirsek Bir federasyon başkanının, bir milli takım teknik direktörünü kürsüye davet edişine ilk kez tanık oluyorum.Doktor Levent Bıçakcı, göreve geldiği günden bu yana inisiyatifini kullanarak gerçekleştirdiği ilk ciddi icraatin sunumunu yapmak için kendine yirmi saniyelik bir rol biçmişti.Bu rol Fatih Terim'in karizması ve gücünün boyutlarının anlaşılması adına yeterliydi aslında...Hem, Terim'i ikna için Bodrum'a kadar giden Bıçakcı'nın, kürsüden onu anons etmesinin yadırganacak ne tarafı olabilirdi ki?Ama ortaya çıkan tablodan azıcık canı sıkılanlar da vardı o salonda.Deneyimli teknik adamın yetki alanı ile sınırlarını kestirmeye çalışanları rahatsız eden, onun vizyonu ve iletişim yeteneği ile ön plana çıkmasıydı.Doktor Bıçakcı üstlendiği rolden ne kadar gocunmuyorsa, bazıları da o kadar tedirgin olmuştu bu gelişmeden.Kendinden emin, kurnazca yöneltilen soruları kıvrak manevralarla savuşturan, mesajlarını net ve üzerinde tartışılmayacak tarzda gönderen Terim, sadece milli takımlarda değil, federasyonun üzerinde de etkili olacağını dünkü "basın paylaşımında" gösterdi.İdari konulardaki değişim için topu yönetime atsa da, çalışma ortamına müdahale istemediğini apaçık belli etti...Evettt... Şimdi dikkat.Terim kanunları yürürlüğe girdi. Terim'i takdimimdir! Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım geçtiğimiz günlerde Ankara'ya gelir ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı ziyaret eder.Başbakan'ın, Bakanlar Kurulu toplantısı nedeniyle görüşme on dakika sürer.Basın mensuplarıyla yıldızı bir türlü barışmayan Yıldırım, ziyaretin içeriğini öğrenmek isteyen meslektaşlarımızın sorularını yanıtsız bırakıp, İstanbul'un yolunu tutar.İşin sıkıntılı tarafı, Başbakanlık'tan da bir açıklama yapılmamıştır.Akşam geç saatlerde doğru bilgiye ulaşılır...Fenerbahçe Başkanı, Başbakan Erdoğan'ı kızının nikah törenine davet etmiştir.Pek çok gazete ertesi gün buluşmayı "Başbakan havuz krizine el koydu" başlığı ile verir. Habercilerden "İki kelimelik açıklamayı esirgeyen" sayın Yıldırım ise bıyık altından güler...Koltuğuna şöyle bir yerleşir, yanındakilere döner ve..."Ben demedim mi? Yine yalan yazmışlar" der! cersen@milliyet.com.tr Ben demedim ki