Skorer 'Alay edildim!..'

'Alay edildim!..'

26.11.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

Özhan Canaydın'a kimse bu soruları sormadı, kimse bu yanıtları almadı. Türk futbolunun Fair-Play ödüllü başkanı Canaydın, E.G ile B.G'ye en özelden en tüzele kadar kapılarını açtı

Alay edildim..

GALATASARAY BAŞKANI'NIN KALBİ KIRIK BG- Gülmeyi düşünmüyor musunuz? Espri yapmayı düşünmüyor musunuz? (İşte bir Bilgin Gökberk sorusu. Soru-sorgulama arasında başlatıyor söyleşiyi)ÖC- Kimle yapacağım espriyi... Basınla öyle mi? (Çetin geçecek bu iş... Aralarında atışıyorlar ben dinliyorum)BG- Röportaja başlamadan şurada on dakikadır gülmekten katılıyoruz. ÖC- Katılmıyoruz!.. Ben sana yükleniyorum. Her dakika etrafımda bir köyün delisi yok. Olsa her zaman güleriz.BG- Dediğimizi anlıyorsunuz ama ısrarla farklı bir tarz çizmeye çalışıyorsunuz. Siz esprili bir insansınız ve olağanüstü ciddiyet içindesiniz. ÖC- Aziz Bey'le böyle konuşma yapabilir misin? (Başkan "kıymetimi bil, üzerime gelme demek istiyor. Yoksa Aziz Bey'i mi tartışmak istiyor. Olamaz. İnanmam)BG- Belki hiç konuşma yapamayabiliriz Aziz Bey'le... Şeye benziyorsunuz. Savaşta iki tarafından kılıç girmiş askere. Komutanı "acıyor mu" diye sormuş... "Gülerken" demiş asker. Yani gülecek haliniz mi yok? (Canaydın'ın güler yüzünü çok beğendi Bilgin; araya fıkra serpiştiriyor)ÖC- Doğru gülerken acıyor. Ortamın gülünecek halde olmadığının farkındayım. Bu tempoda gidersek de bilemiyorum. (Teybi kapattırıyor. Başlıyor medyaya yüklenmeye) Sayın Özhan Canaydın, o kadar açık konuştu, öylesine önemli noktaları dile getirdi ve diyaloglar o derece keyifliydi ki, bu kez giriş yazısı olmadan röportaja geçiyorum.-EG BG- Bugün Ergun Gürsoy çıkıyor, kendine has üslubuyla bir espri yapıyor. Bir anda farklı mesajlar verebiliyor taraftarlara. Biz sizi ne zaman görsek, sanki KGB'nin veya MİT'in sorumlusu gibi çıkıp iki cümleyle diyorsunuz ki, "merak etmeyin"... Ben anlıyorum ama kamuoyu anlamıyor. (Eyvah Bilgin balata sıyırdı)ÖC- Zekam vasat... (Yine estağfirullahlar) Öyle kabul ediyorum. Vasat zekalı bir insanım. (Değilsiniz diye direniyoruz). Öyle kabul ediyorum. (Peki o zaman) Manşet olmak, gündemi değiştirmek en kolay iş. Ama ondan sonra diyorsunuz ki, yüzü yıpranıyor. Her dakika her konuda şu beyanatı veriyor. İşi sulandırıyor... Bunları yapmak çok kolay. BG- Ama şu halinizle konuşsanız en az yüz elli oy fark eder Galatasaray kongresinde; ben size söyleyeyim. (Matematiksel konuşuyor Bilgin)ÖC- Kongrede oy kazanmak için beni kimse güldüremez... (Peki kongrede oy kazanmak sizi güldürebilir mi demiyorum. Her yönetici ister tabi)BG- Ercan MHK başkanına rüya görür müsünüz demişti, müthiş laflar çıkmıştı.Anelka giriyormuş rüyasına Ufuk Bey'in. Siz rüya görür müsünüz?ÖC- Görmüyor gibiyim. Spor programlarını gece ikilere kadar seyretmekten rüyaya pek vakit kalmıyor. (Bu mesaj TV'lere. Gözüm üzerinizde...) BG- Yani Franck Ribery hiç girmedi mi rüyanıza? (İşte benim "cin gibi" ortağım)ÖC- Yok girmiyor. (Çehre değişiyor. Hatlar geriliyor.) O benim için ciddi bir üzüntü. Şu an Avrupa'nın parlayan yıldızı. Son golünü de seyrettim, müthişti. EG- Sadece ailesi yüzünden mi gitti?ÖC- Aslında bu önceden planlanmış bir şey de olabilir... Çünkü, Metz ve Marsilya arasında büyük bir ihtilaf var. Marsilya bunu Metz'den alamazdı. Bunu yetiştiren antrenör Marsilya'ya transfer oldu. Hepsinin bir plan içinde olduğunu düşünüyorum. Üzülüyorum tabi. Bugün böyle bir oyuncu elimizde olsaydı, transfere ihtiyacımız yoktu. (Ribery'nin yeri çok farklı başkanda. Her halinden belli)BG- Sizi kullanmış olabilirler mi Metz veya Marsilya?ÖC- Biz aralarındaki ihtilafın boyutlarını bilmiyorduk. Sağlam bir mukavelemiz var. Bir buçuk iki sene beklersek ancak nihayetleniyor CAS'a kadar giden davalar. Mukaveledeki rakamın yüzde altmışına kadar, ellisine kadar paralar ödeniyor. Ama biz anlaşarak bunu tamamen silmek istiyoruz. Masaya oturacağız. EG- Gelelim Seyrantepe'ye (Sormasan niye sormadın derler. )ÖC- 40 bin kişilik üstü kapanan bir stad düşünüyoruz. BG- Kongre kozu olarak mı düşünüyorsunuz Seyrantepe'yi?ÖC- Hayır hayır... Ben kongre kozu olarak düşünsem Galatasaray'ın menfaatine olan Riva projesini kongre öncesi kritik bir ortama getirmem. Benim kongre kazanmak için böyle taktikler yapacak kadar... (duruyor) Söylemiyorum (Düşündü ve vazgeçti. Kongre kazanmak için bazı taktikler içine girmiş ve girecek dostlarını rencide etmemek için gibi geldi bana)EG- Başkanlığınız sırasında yaptığınız en önemli iş hangisi acaba?ÖC- Ödemeler ve AIG operasyonu. EG- Üçüncü sırada ne yer alır?ÖC- Borçların stabil hale gelmesi.EG- Bilgin'e söylemiştim, keşke yanımıza bir ekonomi muhabiri de alsaydık diye. Galatasaray'da hep para konuşacağız...ÖC- Yok para konuşmak istemiyorum zaten. Bunu herkes gerektiği gibi konuşuyor. BG- Peki hiç şunu da yapmasaydım dediğiniz, düşündüğünüz bir şey var mı? ÖC- Rahatım çok yerindeyken NİYE BU GÖREVE GELDİM diye düşünmüşümdür. BG- Ama popüler oldunuz. ÖC- Popüler olmaya istekli misiniz diye sorarsan... Ben hep geride kalan, gözükmemeye çalışan bir yöneticiyim. Dört başkanla çalıştım. Ben hep geri plandaydım. Gün geldi, başkan yardımcısıydım; Ali Sami Yen Stadı'nın şeref tribünündeki adamlar beni tanımıyordu. Ben hâlâ söylerim, soyunma odasının yolunu ancak biriyle gidersem bulurum. Bilmem. Şunu da söyleyeyim; Galatasaray başkanı olmaktan büyük gurur duyuyorum. Hayatımda en önemli konumdayım şimdi. EG- Hem gururlusunuz, hem de pişmanlık duyduğunuz nedir sorusuna yanıt olarak girdiniz bu konuya.ÖC- Çok ağır bir görev. Devamlı pres altındasınız. Beş gün yaşıyorsunuz. Pazar günü galipseniz en iyi sizsiniz. Beş gün sonra Cuma günü maçta bir terslik olursa en kötü sizsiniz. BG- Yıllarca hazırlanıyordunuz başkanlık görevine. Bilmiyor muydunuz bu ortamı?ÖC- Çok şeyi bilerek geldik. Bildiğimizin haricinde çıkan olaylar oldu. Her şey sportif başarıya bağlı. Şimdi ben bütün Anadolu'da BÜYÜK BİR SAYGINLIK KAZANDIM. Nereye gidersem büyük iltifatlarla karşılanıyorum. Devlet ricalinde Galatasaray'ı iyi temsil ettiğim kanaatindeyim. Bunlar tabi bana büyük onur veriyor. Vazifemi iyi yaptığıma dair en güzel veriler bunlar. EG- Seyrantepe meselesinde sizin yolunuz engellendi diğer kulüpler tarafından. ÖC- Olmuş olabilir. Ama ben bunun takipçisi değilim. Belli bir yolda devlete de bir şeyler kazandırarak yürümek istiyorum. Bu tabi rahatsızlık verebilir başkalarına.EG- Sayın Yıldırım açık açık söyledi yanılmıyorsam. Biz stadı kendi imkanlarımızla yaptık. Öyle armut piş ağzıma düş olmaz demeye getirdi. ÖC- Stadı biz kendimiz yapmayacak mıyız? EG- Stada razılar da; yanındaki konutlar falan. Mali olarak güçlenmenizi istemiyorlar doğal olarak.ÖC- Onların düşüncesi olabilir biz plan ve projelerimizi yürütmek için çalışıyoruz. Engel olduklarını tahmin etmiyorum. BG- Bir yandan da Riva'yı satıyorsunuz.ÖC- Galatasaray Kulübü Riva'yı aldığında da çok tenkitlere uğradı. Allah razı olsun Selahattin Beyazıt ağabeyimiz orayı bize kazandırdı. Galatasaray'ın değerlendirmesi için alındı orası. Bugün satılmıyor, değerlendiriliyor. Emlak yükseliyor. Önce imar durumu için çalıştık. Artırdık. Niye yapılır bunlar?.. Değerlensin orada inşaat yapılsın diye yapılır. EG- Şu da var başkanım; diyelim ki muhalefetteyim ben... O zaman derim ki, Galatasaray'ın mal varlığını satarak borçlarını kapatacaksanız, ben de yaparım başkanlığı. ÖC- Soruyorum; daha yüzlerce arazi alsak ve dursa... Ekonomik olarak ne katkısı var bize? EG- O satılıp düze çıkılabiliyorsa, sizin yerinize talip de çok olmalı diyorum. ÖC- Tabi... Olsun diye yapıyoruz biz de zaten. Riva bir projedir Galatasaray için. Eğer politik düşüncesi olan bir ekip olsa; her şeyi hazırlar, seçim sonrasına bırakır. Öyle değil mi?. Ama ben bunun bir an önce yapılması, yetkilerinin verilmesi ve bundan sonra Galatasaray'da göreve talip olacak kardeşlerimiz veya büyüklerimizin önünün açılmasına katkıda bulunmayı bir görev olarak görüyorum. Ben insanların borç yükünden korkarak görevden kaçmalarını önlemek için yapıyorum bu işi. KENDİMİZİ FEDA EDECEK OLSAK DAHİ bu yolda yürüyeceğiz. EG- (Bu röportaj aç-kapa bitmez. Teybi kapattırmanın bir şey ifade etmeyeceğini hissettirmeliyim. En iyi savunma hücumdur taktiğini deniyorum) Teyp kapalıyken medyaya yüklendiniz ama, Galatasaray'ın bu hale gelmesinde Galatasaraylılar'ın emeği yok mu yani? Eski yöneticileriniz televizyon yorumcusu olup medya eleştirilerinde bayrağı kimseye bırakmıyorlar.ÖC- Herkesin emeği var elbette. (Neyse, suçlamadan tespitlere geçiyoruz) Türk sporunun ne hale geldiği son milli maçta gözüktü. Bu su yüzüne çıktı. Ben olmaması için 3,5 senedir mücadele ettim. Ciddi bir Fair- Play anlayışı içinde oldum. Ciddi bir centilmenlik anlayışı içinde oldum... ALAY EDİLDİM... (Estağfirullahlar... Lakin doğru söylüyor)... En ağırıma giden o... Alay edildi yani. Hiçbir destek görmedik. EG- O saygısızlığı yapanların büyük bir kısmı (Hemen hepsi) Galatasaraylı yalnız!.. Özellikle de Galatasaray'ın eski yöneticileri. (Rakiplerin sayın Başkan'dan memnun olduğu gibi bir rivayet vardır)ÖC- Seyirci veya okuyucu daima yıpratılana odaklanır. Ondan hoşlanıyor. Hemen oraya geçiyor insanlar. Ben dahil... Ne var diye... (Sen de mi Canaydın) Öbür programlar çok yavan geliyor. Futbol taktik konuşursan seyretmez kimse. O günkü maçın analizi, kimseye cazip gelmiyor. 'Ağırıma giden olay' EG-Ribery'nin gelişi ve gidişini nasıl özetlersiniz? Fiyasko mudur? Hata mıdır? ÖC- Çok haklı olduğumuz bir dava var ortada. Fakat FİFA veya UEFA için oyuncunun oynama özgürlüğü önde geliyor. Sordular, ihtilafın var dediler. Hangi takımda oynamak istiyorsun dediler. O Marsilya dedi. Halbuki biz onun her şeyiyle ilgilendik. Çok enteresan bir çocuktu. Çok küçük bir el bagajı ile geldi Türkiye'ye. Ehliyeti yoktu biliyor musunuz? Biz onu kursa sokarak ehliyet aldırmaya çalışıyorduk. Karısının hamilelik dönemini bile kontrol altında tutuyorduk. EG- Eski menajerinin sopayla parçalamak istediği Ferrarisinin fotoğrafları falan vardı. Onları hep ehliyetsiz mi kullanıyormuş? ÖC-Evet... Gerçi İstanbul sokaklarında çok kullandığını zannetmiyorum. Evinden Florya'ya, Florya'dan evine... Giderken benle vedalaştı (Müthiş duygusallaşıyor) Yabancı oyuncuların son taksitlerinin 15'inde yatacağını söyledim. Arabamı getirmedim Florya'ya, evin parkında duruyor... Bir mahsuru var mı dedi. Yok dedim. İyi tatiller diledim. Böyle gitti. Herhangi bir problemimiz yoktu. 'Ribery ile ehliyetine kadar ilgilendik' BG- Ama eminsiniz kendinizden değil mi. Kongrede rakip çıksa da kazanırsınız. ÖC- Hayır... Ben Galatasaray'ın menfaati neredeyse onu yapacağım. (Gerekirse aday bile olmam tavrıyla) Nasıl 2000 yılında büyüklerimi dinlediysem. Yine oturur konuşurum. Kulübün menfaati neyse onu yaparım. EG- Sayın başkanım, bu "büyüklerim" dediğiniz kimler. Moda deyimle Galatasaray'ın uleması mı oluyor yani? (Merak bu ya)ÖC- Onla karıştırmayalım. Galatasaray batıya açılan penceredir. Galatasaray bir saygı ortamıdır. Bir yaş büyüğüne bile insanlar ağabey der. Ben başkan olduktan sonra da bir yaş büyüğüme bile ağabey demişimdir. Onlardan da sayın başkanım şeklinde hürmet görmüşümdür. Büyükler dediğim, Galatasaray'ın yaşayan tarihleridir. Bunlara her zaman önem veririz. Galatasaray 'Uleması' EG- Bu vazifeler içinde vergi mücadeleleri de var. Bazı insanlara antipatik geliyor doğrusu vergideki ayrıcalıklar. Kulübünüz açısından güzel bir şey yapıyorsunuz ama ortada beş milyon dolara futbolcu alan bir kurum vergi vermemeye çalışıyor. Çalışanların çoğunluğu asgari ücretli olan bir ülkede bu konuyu derinlemesine düşünenler yok değil hani.ÖC- Şimdi ben kendi iş yerimde 2000'in üzerinde çalışanım var.(50 dönüm kapalı alanlı fabrikayı da biliyorum) Oralarda hiçbir zaman böyle bir arzunun içinde olmadım ve olmayacağım da. Ama kulüpler kamuya açık, kamu yararına dernekler. Halkın çok büyük ilgisini çeken, moralini yükselten (bazen bozan), aidiyetten dolayı büyük keyif aldıkları ortamlar. Deşarj noktaları. Burada bir nevi kamu görevi yapıyoruz biz. Devletle olan ilişkilerimizde bir nevi sübvansiyon, yardım istiyoruz. Araştırın dünyanın her yerinde bu var.EG-Bu mantıkla Cem Yılmaz'ın hiç vergi ödememesi lazım. İnsanları kahkahaya boğuyor. ÖC-Şimdi bakın, Cem şahsına çalışan şahsen vergi mükellefi olan bir kardeşimiz. BG-Cem'i sever misiniz? (Evet bu konu ancak böyle bitebilirdi Bilgin)ÖC-Çok severim. (Başkan yeni soruyu beğendi. Hepimiz oh dedik) Cem Yılmaz polemiği BG- Madem sırf stat yapacaksınız, burada neden bir yandan oynayıp bir yandan büyütmüyorsunuz stadı?ÖC- Ters manyel işte bunlar. BG- Bakın şimdi Özhan abi... Özhan Bey...ÖC- Abiye devam edebilirsin. Zaten abi diye diye canıma okuyorsun televizyonda. Babam olsun, kayınpederim olsun, abim olsun diye giriyorsun lafa... Gerisi malum.BG- Siz sporun içine mizahın girmesinden rahatsız mısınız?ÖC- Mizah düzeyli olmalı evet... Bu makamlarda oturan insanlara çok dikkatli kullanılmalı. Bugün Avrupa basını ayağa kalktı başbakanın elinde tuvalet kağıdı ile karikatürü çizildi diye. BG- Sizin gibi bir ağabeyim, dayım olmasını istemek kötü bir şey mi?ÖC- Bu çok güzel de arkadan gelen kroşe iyi değil. Etraftan dolaşıp gelen kroşe hem de.BG- Bence siz daha doğru dürüst bir televizyon programına çıkmadınız. Kendinizi gösteremediniz. Bir tek Fatih Altaylı Galatasaraylı olduğu için daha renkli heyecanlı geçiyor. Siz bence kendinizi anlatamadınız daha. ÖC- Niye. Benim televizyon programlarımın hepsi sorduğum zaman reyting yapan programlarmış. Siz tanıtım için sansasyon bekliyorsunuz. BG- Şuradaki zeki, neşeli ve espritüel halinizi ortaya çıkaracak bir program olmadı daha. Canaydın-Gökberk diyalogları 'Eli öpülecek adam olmak önemli' YARIN

Yazarlar