Anderlecht'i aşmak

Bu kadar Brezilyalı, sağlam birer ekolleri olan bir İngiliz, bir Fransız, bir Alman takımını bile bozar. Hâlâ ekol arayışında olan bir Türk takımınıysa hayli hayli. Savunmasından teknik direktörüne her yeri 'Sambacı' Fener'in. Standartsızlık doğal. Fenerbahçe yönetiminin temel hatalarından biri bu. Bir futbol aklı istihdam etmemenin doğurduğu sıkıntı bu. Halbuki savunmada ortalama üstü 1 İsveçli, çapada bir Arjantinli, kanatlarda 2 Danimarkalı, geri kalanı Brezilyalı olsa, başka bir durum olur. Neyse! Geneli bırakıp özele bakalım. Dünyanın en standartsız (tabii ki abartıyorum) iki ulusunun karmasından bir takım oluşturup başına da onlardan birinden bir temsilci koyarsanız, standartsızlık sizin temel unsurlarınızdan biri olur. Sarı - lacivertlilerin tüm sıkıntılarına rağmen bir daha, özellikle de üst üste 2 kez bu kadar kötü oynaması olasılık dışı. Cuma akşamı Belediye, standart bir orta Avrupa takımı gibi oynayarak Fenerbahçe'yi bezdirdi. Çıkar yol bırakmadı. Fenerbahçe'nin böyle bir oyun disiplinine karşı koyması zor. Ama bu disiplini dağıtabilir. Fenerbahçe bu seviyede bir takımda rastlanmadık bir defoyla oynuyor: 70-80 metrede dağınık bir oyun. Geçen yıl birçok maçta Avrupalı rakipleri istem dışı olarak Fenerbahçe'ye uydu ve disiplinlerini kaybetti. Palermo, Frankfurt hatta AZ... Bunu sağlayan geniş alanda oynamasına rağmen tempo yapan Fenerbahçe'ydi. AZ kadar olmayan, genç ve görece tecrübesiz Anderlecht'i de buna zorlamak mümkün. Fenerbahçe 3 günde 2 yıllık karakterinden vazgeçemez. Ama rakibi kendisi gibi oynamaya zorlayabilir. Sarı - lacivertliler için tek çıkış yolu bu. Kimin oynadığı değil sorun? Deivid filan da değil. Anderlecht nasıl geçilir! Sorun takımın nasıl oynamaya çalıştığı? Belediye maçında topu geveleyen, savunmadan top çıkarmakta güçlük çeken ve dolayısıyla temposu düşen takımın ateşlenmesi gerekiyor. Yapı, diziliş ve stratejiyi değiştirmek ise olasılık dışı. Ama Anderlecht'i kendisi gibi oynamaya zorlayabilir Sarı - lacivetliler. Bir kaos oyunu oluşturabilir. Bu kaos oyunundan da istediği sonucu yıldız oyucularıyla çıkarabilir.Görünen tek yol bu gibi... Görünen tek yol Eğer tüm dünya, İngiltere Ligi'ni Türkiye'deki anlatımla seyretseydi, Premiership'in değeri bugünkünün onda biri olurdu. Premiership yayınları NTV'den TV8'e geçtiğinde maç anlatım kalitesi yarı yarıya düşmüştü. Şimdi TV8'deki arkadaşlara yaptığım eleştiriler için özür diliyorum. Zira bu kez onda bir seviyesinde düştü kalite. 5 milyon dolar verip ligi alıyorsun, 5 milyar verip şu maçları anlatabilecek kalitede spiker almıyorsun. Bu nasıl iştir?Tüm meslek gruplarında sendika önemlidir. Ama galiba en önemlisi maç spikerleri. Bu kadar kolay olmamalı maç anlatmak! Maç spikerleri sendikası Komik bir meslek grubuyuz biz. Bir kere çokuz. Bu kadar çokluğun da ilgilendiği hepi topu 3 takım. 3 teknik direktör, 60 oyuncu. Bu takımların yaptığı ise sadece ligde itişip kakışmak. Yani takım sayısının az olması yetmezmiş gibi, alan da dar.Bu kadar dar bir alan hakkında sürekli yazmamız ve konuşmamız gerekiyor. Herkesin yazdığını, söylediğini yazar/söylersen olmayacağı için çoğu zaman ipe sapa gelmez konularda ipe sapa gelmez tartışmalar açıyor. Roberto Carlos'un Süper Kupa seremonisine terlikle çıkışı da böyle bir tartışma işte. Sanırsınız ki smokinle oynanan, seremonisine de frakla çıkılan bir etkinlik futbol. Dolayısıyla rugan ayakkabı giymek lazım! Tişört ve şortun altına hayatta giyilecek bir şey varsa, o da terliktir. Ben öyle yapıyorum. Bütün yaz öyle yaptım. Yağmur yağana kadar da öyle yapacağım. Roberto Carlos'u da anlıyorum. Ben olsam, ben de öyle yapardım. Bir kupa merasiminde garip olan şortlu terlikli adamların değil, takım elbiselilerin podyumda olmasıdır. Yöneticilerin, muhasebecilerin, başkanları, asbaşkanların ve de menajerlerin. Terlik masumdur. Terlik masumdur Beşiktaş tribünlerinin Sinan Engin'e yaptığı protesto sınırlar içerisindedir. Demokratiktir ve saygıyı hak eder. Peki doğru mudur? Onu bilemem. Ama Sinan Engin konuyla ilgili yaptığı açıklama ona yardımcı olmuyor. "Ben de istesem orada 150 pankart açtırırdım" diyerek ne anlatıyor Engin? Bu ne demek?1-Bunu yapmak bu kadar kolaydır.2-Daha önce yaptım.3-Bunlar taraftar değil paralı asker.Başka bir şey çıkmaz bu söylediklerinden. Ve asıl önemlisi "Bunu yapanlar Beşiktaşlı değil" diyor Sinan Engin. Sinan Engin sevgisi bir Beşiktaşlılık turnusolü müdür? Sinan Engin, Beşiktaş'ın kabesi midir, peygamberi mi?Haklı da olsa artık haksız Sinan Engin! Sinan Engin peygamber midir? Kulüplerin tüm ısrarlarına rağmen yabancı sınırlaması sürüyor. Amaç Türk futbolunu ve futbolcusunu korumak. Niyet iyi de vizyon ne kadar doğru? Bakalım.Daha 5 büyük ligden ikisi, İspanya ve İtalya başlamadı. Fransa, İngiltere ve Almanya'da ise düdük çalındı. Geçtiğimiz hafta sonu Türk TV'lerinde bu 3 ligden 20'den fazla maç yayınlandı. Türkiye'de İskoç Ligi bile canlı yayınlanıyor. Yabancı oyuncuları takımlara limitle sokuyoruz, ama yabancı ligler evimize elini kolunu sallayarak giriyor. Gerrard'ın acayip golü bedavaya evinizde, Volkan'ın müthiş golü ise yasaklı. Böyle korunur mu futbol? Benim işim olmasa, salt bir futbolsever olarak seyretsem almam evime Lig TV. Deli miyim? Aynı anda Bayern, Juventus, Barça, Lyon, Chelsea evinize bedava gelirken, kim para verir Beşiktaş-Konya maçına? Tüm gün 5 büyük maçı seyrettikten sonra hem de para verip kim alır bu maçı?Eğer Türk futbolunu korumak istiyorsanız önce bu durumla mücadele etmeniz lazım. Ve eğer Kulüpler Birliği diye bir kurum varsa ilk önce mücadele etmesi gereken bu durumdur. mdemirkol@milliyet.com.tr Türk futbolcusunu korumak