Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Aziz Yıldırım, 15 Şubat 1998’deki ilk başkanlık seçiminde, rakibi Vefa Küçük’e karşı sadece 1 oy farkla (1469-1468) kazandı.
O kongre ile Fenerbahçe Spor Kulübü’nün tarihinde 20 yıllık “Yıldırım Dönemi” başlamış oldu.
3 Haziran 2018 Pazar günü seçim sonuçları açıklandığında Ali Koç’un, Aziz Yıldırım’a 11 bin 448 fark yaparak (16.092- 4644) başkanlığa seçildiğini gördük.
Dramatik bir durum... 1’le gelip 11 binle gitmek, seçimin hangi tarafında olursanız olun hiç de normal değildir. Her bakımdan ibret alınması, saygıyla hatırlanması, dikkatlice analiz edilmesi gereken bir sonuç bu.
2001 ve 2006’da istifa eden başkanı en çok da Kadıköy’de, Bağdat Caddesi’nde toplanan on binlerce Fenerbahçeli sevgi ve sadakatle göreve döndürdü. 3 Temmuz 2011’de başlayan travmatik “şike” kumpasında da Fenerbahçe, Türkiye’nin en büyük sivil toplum kuruluşu olduğunu ortaya koydu. Tutuklu başkanını hiç bir duruşmada yalnız bırakmadı. Bir yıl sonraki tahliyede de on binler onu bağrına bastı.
Peki, bu durumu nasıl açıklayacağız?
Sadece tek sözcükle: Değişim...
Yıldırım’ın arkasında duran, ona destek veren, sadakatle yol arkadaşlığı yapan on binler, her türlü başarıya, büyümeye ve mücadeleye rağmen, artık değişim istediler.
Fenerbahçe’deki değişim, yeni bir vizyon, yeni bir yapılanma, yeni bir toparlanma, yeni bir yatırım, yeni üretim ve yeni bir mali disiplin ihtiyacından doğdu.
Aziz Yıldırım, 20 yıllık döneminde futbolda kazandığı-kaybettiği şampiyonluklarla kantara vurulmamalı. Fenerbahçe Spor Kulübü, onun döneminde hem yayın hakları gelirlerinde, hem de vergi iadesi kararlarında tüm kulüplerin haklarını koruyarak öncülük etmiştir. Dahası, olimpiyat oyunlarında kafileye en çok sporcu veren kulüp olmuştur. (Benim için en önemli büyüklük de budur!)
Basketbol, voleybol, atletizm, boks, masa tenisi, yüzme... Avrupa ve dünya şampiyonluklarıyla taçlanan müthiş bir başarı dönemi...
Aziz Yıldırım, Fenerbahçe başkanlığını ayıp, utanç ve suçla bırakmadı. Tam aksine, yaptığı işlerden gurur duyarak, onurla ve hak ettiği saygıyla evine döndü.
Kişisel olarak Yıldırım’ı çok eleştirdim, kendisiyle hesaplaştığım, tartıştığım, kavga ettiğim zamanlar da oldu. Hiç birinde saygımı kaybetmedim. Yirmi yıllık dönem, benim belleğimde sıkıntı ve kumpas çilesinin yanı sıra hep güzel ve coşkulu anılarla yer alacak. Yirmi yılda olumsuz tablolar da yaşanmış olabilir. Kendi adıma hepsini çöpe attım.
Size elimi uzatıyorum başkan... Sevgi ve saygıyla!

Haberin Devamı

Koç’un kahve molası yok

Haberin Devamı

- Fenerbahçe’nin yeni başkanı Ali Yıldırım Koç, hayatında hiç kahve içmemiş. Kokusunu biliyor ama tadını bilmiyor. O nedenle non stop çalışan, disiplinli bir başkana kimse kahve molası önermemeli...
- Türkiye Cumhuriyeti’nin en büyük ailelerinden ve en büyük markalarından biri olan Koç’un, ezeli rekabete de yeni renk getirmesi beklenebilir. Baba Rahmi Koç, Beşiktaşlı... Ali Koç, eşi Nevbahar hanım ve çocukları Fenerbahçeli... Artık en azından Fenerbahçe-Beşiktaş maçlarında sıkça yaşanan gerginlikler unutulabilir. Fenerbahçe-Galatasaray rekabetine gelince... Galatasaray’ın ruhunu temsil eden İnan Kıraç, halası Suna Kıraç’ın eşi. Özetle, ailede kimse huzursuzluk çıkarmayacak... (İnşallah statlarda da!)
- Nevbahar Koç, Türkiye’nin yerli uçak girişimcisi ve öncü sanayicilerinden Nuri Demirağ’ın torunu. Film yapımcısı merhum Turgut Demirağ’ın kızı, şarkıcı ve oyuncu Melike Demirağ’ın da kardeşi... Nevbahar Koç, ilkokuldan üniversiteye Amerika’da okumuş, çalışmış. Resim çalışmaları, sergileri var. Aile, Koç Üniversitesi ile de yakından ilgileniyor. Kısacası, yeni başkan, spor, bilim ve sanatın içinden geliyor.
- Başkan’ın en sempatik eylemi, sonuçların açıklanmasından sonra yaptığı konuşma... Aziz Yıldırım’ı kongre konuşmaları sırasında “yalan söylüyorsunuz” diye eleştiren Koç, başkan olarak taraftarlara ve üyelere seslenirken Aziz Yıldırım’a hak ettiği teşekkür mesajlarını sahici bir samimiyetle dile getirdi. Aylardır kongre maratonunda koşan Koç’un en güzel sözü de şu: “Hadi artık evimize gidelim!”
- Aziz Yıldırım’ın sonuçlar açıklanmadan stattan ayrılmasını kimse eleştirmemeli. Kaybetmiş bir yorgunlukla yalnız kalmak isteyebilirdi. Belki de ağladı, bilmiyoruz. Onu anlıyoruz. Şimdi cuma günü devir-teslim var. Fenerbahçe, o seremonide de örneklik oluşturmalı.

Haberin Devamı

Damien Comolli

Fenerbahçe’nin yeni sportif direktörü... Fransız spor adamı çoğunlukla perde arkasında kalıp çalıştığı kulüplerin takımlarını dizayn ediyor. Uygun teknik direktörler ve antrenörler buluyor. Liverpool, Arsenal, Chelsea’de önemli başarıları var. Buradan bakınca Comolli’nin Türk hocayla çalışacağını sanmıyorum. Hele Aykut Kocaman, hiç olmaz. Yabancı bir teknik direktöre hazır olalım. Tabii hızlı transfer yolculuklarına da!

Aydınlar’a çiçek borcu

Acıbadem, 31 Mayıs’ta Fenerbahçe’ye yaptığı forma sponsorluğunu sonlandırdı. Grubun başkanı Mehmet Ali Aydınlar, bizim müdür Tayfun Bayındır’a kararını açıklarken, kongre sürecinde yıprandığını ve üzüldüğünü söyledi.
Aydınlar’ın Başkan Yıldırım’ın ricası üzerine forma sponsorluğunu üstlendiğini biliyoruz. Desteğini bırakmasının bir nedeni de bu tür anlaşmalar için başkanların önünü açmak! Tabii, bir de yeni başkan Ali Koç’a karşı bir kırgınlığı var. Özür bekliyor.
Kulüp sıkıntıdayken en çok tepki alan, cesaret gösterip dürüstçe başkan adaylığına soyunup kaybetmeyi göze alan, oy verirken ıslıklanan, “Hain Aydınlar” diye tezahürat yapılan Aydınlar, her sıkıntıda, her şeye rağmen Fenerbahçe’ye omuz vermişti. Son kongrede hak etmediği sloganlarla karşılandı. Hiç de hoş olmadı.
Galiba yeni bir barış sürecine girilirken, Mehmet Ali Aydınlar’dan başlamak gerekiyor
Fenerbahçe’nin ona bir çiçek borcu var...

Keşke İstanbul’u da yazsaydın

Selcan Çağlar, Türk voleybolunun örnek oyuncularından, kaptanlarından, menajerlerinden ve yöneticilerindendir. Galatasaray ve Eczacıbaşı’nın sembollerinden biri olarak alkışlanmış, kulüpler arasında ilk kez Avrupa finali oynamış, onlarca ödül kazanmıştır. Şimdi yeni bir kitapla eski anılarını tazeliyor. Hem sporseverler hem de voleybolseverler için başvuru eseri. Eline sağlık Selcan... Ah, bir de şehircilik doktorası sahibi yüksek mimar olarak İstanbul’u yazsaydın... Yoksa bizi üzmek mi istemedin?