Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Önce Deniz Çoban gitti... Pazar akşamı da Deniz Ateş Bitnel “bitti”!

Dev bir anafor kültürü yarattık. Güç merkezleriyle öyle bir çatışma ortamı oluşturduk ki ortaya çıkan girdaplar, anaforlar, sırayla herkesi yutar.

Türk futbolunun temeldeki sorunları çözmek yerine güncel sıkıntıları geçiştirmek gibi vazgeçemediği yanlışları var. O sorunları çözerken aklın değil, gücün yoluna sapmak ve ne olursa olsun gündemi kendi çıkarına göre belirlemek vazgeçemediğimiz yanlışlardan biri.

Türk futbolu, üretemiyor... Geliştiremiyor, sıçrayamıyor! Büyüyemiyor. Ekonomik göstergeleri geliştirip “marka” değeri yaratmaya çalışırken, oyunun aslını, ruhunu ve masumiyetini zedeliyor. İnanılmaz bir akıl tutulmasıyla evrensel değerlerden uzaklaşıp kendi içinde çıkış noktaları arıyor.

Haberin Devamı

Oysa yarattığımız çıkış noktaları sadece dev anaforlar oluşturuyor.

Süper Lig’de yıllardır dönüp yutan antrenör anaforu var. Aynı kulüpte dört antrenörü peş peşe yutan, beşincisini içine çeken bir canavar bu. Öylesine güçlü ki takımını şampiyon yapmış, Türk futboluna yeni ufuklar açmış anlı- şanlı hocaları bile doymak bilmez iştahıyla yutuyor.

Alt yapılarda nasılsa şans bulmuş, yeteneğini kanıtlamış körpe futbolcular, yabancı sınırlarının kalkmasıyla kariyerlerine kulübede başlayıp, kulübede bitiriyorlar. Arada kurtulanı da bizden önce yurtdışındakiler kapıyor.

Şimdi oturup düşünelim... Futbolda ürettiğimiz uluslararası - evrensel- değerlerin sayısı kaç? Soldan sağa, sağdan sola sayalım... İki elin parmaklarını geçmiyor: Fatih Terim, Mustafa Denizli, Şenol Güneş... Cüneyt Çakır... Arda Turan... Ha, bir de Şenes Erzik!

Söyleyin bakalım... İki elin parmak sayısını bulabiliyor muyuz? Antrenörlerimiz arasında evrensel rekabetin sınırlarını zorlayan, o rekabette yer ve statü sahibi olan kaç kişi var?

Arda Turan’ın Barcelona’ya transferiyle övünürken, peşinden gönderdiklerimizin aynı çizgiyi tutturamamasına ne demeli? Bu ülkenin en iyi santrforu Burak Yılmaz, Çin’e mi gitmeliydi stoper Ersan Gülüm gibi... Bundesliga’nın, Premiership’in, Serie A’nın standartlarına uyacak oyuncumuz niye yok?

Haberin Devamı

Cüneyt Çakır ile FİFA rekabetine girişmesi beklenen hakemlerimize ne oldu? Yoyo testini bile geçemeyip birer birer döküldüler. FİFA listesi her yıl yeniden düzenlenirken, MHK’da zorlanmıyor mu ? Kriterler bir yana bırakılıp sübjektif tercihler öne çıkmıyor mu ? Deniz Çoban’ın vicdani tükenmişlikle hakemliği bırakmasının üzerinden daha altı ay geçmedi. Bir de baktık, canavar Deniz Ateş Bitnel’i yutuyor.

Şenes Erzik’e dönersek... UEFA kariyerini kendi isteğiyle noktaladı. Onun yerine henüz bir adam bulup devamını getiremedik. FİFA’da bir yıl daha görevi var. Korkarım, orada da bir yabancı dolduracak koltuğunu.

Özetle dostlar... Hakem faciasıyla, kaynak fukaralığıyla, adam kıtlığıyla dönmeye devam edecek başımız. Sadece başımız dönse iyi... Anafor da döndürüyor sporumuzu... Deniz’leri bile yutarak!

Hayır, Bitnel devam etmeli!

Deniz Ateş Bitnel için Tayfun (Bayındır) Müdür de dahil, herkes FİFA kokartını bırakması gerektiğini yazdı. Daha da ileri gidip hakemliği noktalamasını salık (!) verdi.

Haberin Devamı

Verdiği kararlarla zaten tükenmişliğini ilan eden hakemi bitirmek için adeta bir “kutsal ittifak” oluşturuldu.

Deniz Ateş’i savunacak değilim. Verdiği kararların, gösterdiği kartların iler tutar yanı da yok!

Ama bir insanın kariyeri böylesine acımasız bir acı sonla bitirilmemeli. Sıfır noktasına düşmüş bir düdüğün, yerden alınarak muhteşem bir dönüş öyküsü yazmasını bekleyemez miyiz?

Onu destekleyerek, ona yeniden başlama fırsatı vererek hiç değilse kendi içinde hesaplaşarak bir barış yapmasına yardım edemez miyiz?

Bence Bitnel hakemliği bırakmamalı... Devam etmeli. İnsanlık tarihi büyük hatalarla hayal kırıklığına uğrayan, sonra da kendi küllerinden doğup yeni zaferleri, yeni icatları imzalayan binlerce insanla dolu. Yeniden denemeli... Deniz Ateş Bitnel dahil!

Derbinin şifreleri

Önümüzdeki haftanın başında, Kadıköy’de Süper Lig’in finali sayılabilecek bir derbi var: Fenerbahçe - Beşiktaş... Siyah- beyazlılar, santraya lider olarak çıkacaklar. Beraberlik, tam anlamıyla “diplomatik” bir avantaj yaratır Beşiktaş’a. Erteleme maçı hariç, pozisyonlarını aynen devam ettirirler.

Fenerbahçe, Antalya ve Bursa’da uğradığı 5 puanlık kaybı, kendi taraftarı önünde kapatmak için kazanmak zorunda. Bu lig daha çok su götürür, diye düşünmek çok doğru olmaz!

Fenerbahçe savunması, Beşiktaş’a göre daha sağlam. Rakibe pozisyon vermiyor. Kjaer gibi “altın” diye alınan, bence “pırlanta” çıkan bir yıldızları var. Beşiktaş’ın savunması, birbirini henüz tanıma aşamasındaki iki stopere emanet. Fenerbahçe’nin hücumdaki en değerli kozları savunmanın iki yanındaki bekler: Gökhan ve Caner... Beşiktaş’ta sadece İsmail’in inanılmaz yükselişi var.

Orta alanda Beşiktaş daha usta, daha yaratıcı oyunculara sahip. Atiba, Oğuzhan, Sosa, Quaresma, Olcay ve durumunu bilemediğimiz Gökhan tiki taka’yı show’a dönüştürüyorlar. Mehmet Topal, Souza, Diego, Alper ve Ozan Tufan da çok kaliteli çocuklar. Ayrıca Nani de var. Maçın ortası tam bir şenlik alanı.

İleri uçlara bakarsak... Mario Gomez, en sıkıntılı döneminde bile R.V.Persie ya da Fernandao’dan bir adım önde. Hollandalı ile Brezilyalı Pereira için sürekli sorun... Oysa Gomez ve Cenk Tosun sorun değil, çözüm merkezi gibi.

Özetle ateş gibi bir derbi bekliyor bizi...

Yanacağız dostlar... Ama dertten, ama zevkten!