Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Okan Buruk’a karşı bir ön yargım yok. Onunla ilgili güzel anılarım var... Türk Futbolu’nun yükseldiği her noktada emeği ve klasıyla ter akıttı.
Galatasaray’ın 10 yıl önce kazandığı UEFA Kupası’nda Suat Kaya ve Emre Belözoğlu ile birlikte harika orta alan üçlüsünü oluşturuyordu... Milli Takım’ın 2002 Dünya Kupası’nda kazandığı üçüncülükte gurur duyacağımız gerçek bir katkısı vardı.
İtalya’da İnter, İstanbul’da Beşiktaş macerasının ardından yuvası Galatasaray’a döndü... Sonra yine ekmeğinin peşinde Büyükşehir Belediyespor’a uğrayıp futbolculuk kariyerini geçen yıl noktaladı.
Sessiz, sakin, gerçekten beyefendi bir futbolcu olarak O’nu hep sevdim.
Son Mohikan’dı o...


Buruk bir atama
Altın kuşağın son emektarıydı...
Hiçbir zaman egosunun gölgesinde kalmadı... İlişkilerini sorun haline getirmeden, kendisi de bir sorun olmadan temiz sporcu örnekleri verdi.
Buraya kadar yazdıklarıma sanırım kimse itiraz etmez.
Bundan sonra yazacaklarım tartışmalı...
Hayırlı uğurlu olsun, diyelim ama Milli Takımlar İdari Koordinatörlüğü ya da kısa adıyla “menajerlik” unvanını Okan Buruk’la pek bağdaştıramıyorum ben...
Çokça ve sıkça denendiği gibi futbolu bırakanların ilk durağı olan Milli Takım antrenörlüğüne getirilseydi, yine de yadırgamazdım bu durumu...
Ama Milli Takımlar İdari Koordinatörlüğü’nü anlayamıyorum...
Bir zamanlar Can Çobanoğlu’nun yaptığı gibi bir koordinatörlük ve menajerlikse bu, Okan yapamaz!... Acizliğinden değil, bu konuda birikimi yok. Böyle bir görevde yardımcı olarak sistemi öğrenebilir, bir süre sonra da tek başına sorumluluk üstlenebilirdi.
Can Çobanoğlu, Milli Takım’ın uluslararası yazışmalarına, ilişkilerine, seyahatlerine, organizasyonlarına kamp, antrenman ve maç günlerinin akışına kafa yorar, emek harcar, ortaya çıkan sorunları da tereyağından kıl çeker gibi çözümlerdi... Herkesi idare ederek, birbiriyle çatışan grupları bile kavgadan uzak tutar, gerçekten koordinatörlük yapardı...
O’nun Kore’ye giderken kurduğu şirketi hatırlıyorum... İki ülkenin mutfak kültürleri arasındaki farkı dikkate alarak Milli Takım’ın tüm malzemesini Türkiye’den Seul’e ithal ediyor, böylece futbolcular kahvaltıdan ara öğünlere, akşam yemeklerinden tatlı ve pastalara kadar hep bildikleri biçimde besleniyordu.
Elbet hataları da olmuştur. Can Çobanoğlu işini başarıyla yapmıştır.
Okan Buruk’tan beklenen, Çobanoğlu’ndan farklı, örneğin teknik bir görevse, bunun adı koordinatörlük olmamalıydı.
Genç Milli Takımlar bünyesinde birkaç ay antrenörlük yapan Buruk’un adı önce kulislerde, sonra da medyada dedikodu olarak dolaştı. Sonra bir de baktık Hiddink’le tanışır tanışmaz resmi açıklama ile koordinatörümüz olmuş.
Türkiye Futbol Federasyonu’nun menajerlik, futbolcu temsilciliği gibi işlerle ilgili olarak açtığı soruşturma sürerken, Fanatik’te Okan Buruk’un yakını Hakan Buruk’un, Ahmet Bulut’un menajerlik şirketinin eski ortaklarından biri olduğu bilgisi veriliyor. SABAH’ta Emrah Kayalıoğlu, Uyuşmazlık Çözüm Kurulu üyesi Avukat Mehmet Ayhan Çopuroğlu ile Futbolcu Temsilcisi Mustafa Serdar Kurtul’un sanal bahis organizasyonu yapan bir şirkette ortak olduğunu yazıyor.
Bu gerçekler elbette kafa karıştırıyor.
Hiç kimsenin masumiyetine toz kondurmadan, etik kaygılarla meraklanıp soruyorum: Bu ilişkiler tamamen tesadüf mü?
Ahmet Hakan’ın mesajına dikkat:
Hürriyet’te Ahmet Hakan, “Neden laik olmalıyız” başlıklı bir yazı yayınladı dün... İlgiyle okudum...
Ezcümle, “Cemaatlerin devlette yer kapma savaşı, savaşların en tehlikelisi ve en ahlaksızıdır” diyordu.
Merak edenler internet ortamında yazıya kolayca ulaşıp tamamını okuyabilirler.
Naçizane önerim, spor adamlarının, kulüp yöneticilerinin, spor yazarlarının ve yorumcuların da o yazıyı iyice okuyup duyarlılık göstermesidir.
Laiklik, spor hayatımızda da titizlikle korunması gereken bir ilkedir de, ondan!

Haberin Devamı

Schuster’in borcu
CSKA Moskova Basketbol Takımı oyuncuları, Euroleague’de peşpeşe gelen üç yenilgiden sonra taraftarlara bir mektup yazıp imzalayarak toplu halde özür dilediler.
Kötü günlerini yine taraftar desteğiyle aşacaklarını başarı için çalışacaklarını ifade eden basketbolcuların bu davranışı bir çok takımımız için örnek olabilir...
En çok da Kasımpaşa önündeki kötü futboldan dolayı Schuster ve futbolcularının Beşiktaş taraftarlarına böyle bir borcu var, diye düşünüyorum...
Ne dersiniz?

Haberin Devamı

Olsun olsun!
Antalya’da “serdengeçti” özverisiyle gol atıp Bursaspor’un maçı çevirmesine katkıda bulunurken ağır yaralanıp hastanelik olan Ali Tandoğan’a geçmiş olsun!
Yine Antalya’da rakibine gaddarca çift ayakla dalıp oyunu kasıtlı cürüme çevirerek kırmızı kart gören Kirita’ya yuh olsun!
Sarı kartları olduğu halde oyun içindeki çatışmayı tünel kavgasına dönüştürüp takımlarını 10 kişi bırakan Diego Lugano ile Sezer Badur’a yuh olsun!
En kritik maçları kazanıp en sonunda zirveye dönen Trabzonspor’un başkanına, teknik direktörüne ve tüm futbolcularına helal olsun!
İki yıl önce şampiyonlar ligi takımıyken bugün rakipleri için “pilav üstü”ne dönen Sivasspor’a da, eh yani aşk olsun!