Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Dilden dile dolaşan, kulaktan kulağa fısıldanan, tartışılan, konuşulan şehir efsanesi, nihayet TBMM’nin kapısında gerçekliğe büründü. Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın hazırladığı Spor Kulüpleri ve Spor Federasyonları Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi Taslağı TBMM Başkanlığı’na sunuldu.
Hazırlık sürecinde oldukça dar ve kapalı ortamlarda biçimlenen “teklif”, artık tartışılabilir hale geldi.
Hemen söyleyelim. Çok yorucu bir yasa bu… Baştan sona Spor Bakanlığı’na, dolayısıyla “devlete” bağımlılığı artıran, devlet adına denetim ve yönetime müdahil olunabilecek maddelerle dolu. Dahası, Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın neredeyse kepenkleri indirip yoğun bir kamp çalışması yaparak en az 10-15 yönetmelik çıkarması gerek. Onlarca kulübü finansal bakımdan yıl boyu denetleme yükü de cabası.
Kanun Teklifi Taslağı, spor kulüplerini İçişleri Bakanlığı’nın denetimine tabi “dernek” statüsünden çıkarıp farklı bir tüzel kişiliğe büründürüyor ve Gençlik ve Spor Bakanlığı ile federasyonlara bağlıyor… Şirketleşmeyi düzenliyor. Şirket ve kulüp yöneticilerinin ilişkilerini, yönetim ilkelerini belirliyor. Kamu yararına şirketler aracılığıyla spor kulüplerinin ekonomiye katılmasını da destekliyor. Gelir ve giderleri düzenleyici onlarca madde var.
Bu taslağın TBMM’de oldu bittiye getirilmeden dürüstçe, sportmence konuşulması, tartışılması ve her maddesi üzerinde titizlikle durularak oylamaya alınması gerekiyor. Öyle bir taslak ki hukuktan maliyeye, FİFA, FİBA gibi uluslararası spor federasyonlarından Uluslararası Olimpiyat Komitesi’ne (IOC) kadar hemen her alanda “uyumlu” bir özelliği olması bekleniyor. Peki beklentileri karşılayabiliyor mu? Hayır, devlete bağımlılığı tahkim eden, denetleme ve karar mekanizmalarını etkileyen haliyle taslak, sorun çıkarabilecek gibi görünüyor.
Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın iyi niyetinden hiç kuşkum yok. Onlar, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da daha etkin biçimde sporu desteklemek amacındalar. Bu “desteğin” zaman zaman siyasetle sporu harmanladığı, birbirine karıştırdığı durumlar da oluyor. Hakçası şunu söylemeden geçemeyeceğim: Siyasetle spor zaman zaman sınırları aşarak birbirlerinin alanına giriyorsa, burada siyaseti suçlayamayız. Spor kulüplerinin ve federasyonların, devletten sürekli destek, tahsis, muafiyet, teşvik ve yapılandırma talep ettiği gelenek, nihayet bugünkü taslağın hazırlanmasına neden olmuştur.
Ankara’dan üst düzey spor yöneticisi dostum şu bilgiyi veriyor: “Bu yasa taslağı son 30 yıldaki en büyük ilerleme sayılmalıdır… Basketbol, voleybol gibi federasyonlar, yıllardır beklenen özerkleşme hamlesini yapamamış, devlet desteği ile işleri yürütme kolaylığını tercih etmiştir. Kulüplerin 17 milyar liralık borcunun 10 milyarı devlet bankalarınca yapılandırılmakta… Spor kulüplerinin 11 yıl önceki 1 milyarlık borcu bugün 17 milyar liraya dayanmaktadır. Böyle bir ortamda devlet, elbette daha etkin düzenleme ve denetleme yapabilmelidir.”
Her türlü tartışmanın ötesinde, uluslararası spor federasyonları ile Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC)’nin spor organizasyonu şemaları “özerkliği” ve “bağımsızlığı” ön görmektedir. Bu taslak, teklifteki haliyle yasalaşırsa, Türkiye’yi sıkıntıya sokabilir.
Yüce Meclis’ten dürüst tartışmalar, sportif dayanışma ve olimpik anlayış bekliyoruz.

Haberin Devamı

HUKUK ve SPOR UZMANLARI NE DİYOR?

Haberin Devamı

‘Bağımsızlık kısıtlanmamalı’

Haberin Devamı

“Yasa taslağı teklifinde Spor Bakanlığı lehine çok geniş yetkiler tanınmıştır. Spor kulübü ve spor anonim şirketi yöneticilerinin sorumluluğu artırılmıştır. Spor federasyonlarının özerk yapılarının korunmasına dikkat edilmelidir. Bağımsız spor federasyonlarının bağımsızlığını kısıtlayacak düzenlemelerden kaçınılmalıdır. Taslak teklifinde kulüp, federasyon ve spor şirketlerinin başkan ve yönetim kurulu üyelerine bazı fiiller bakımından hapis cezası öngörülmektedir. Bu ekleme ile sorumluluk rejimi yeknesaklaştırılacaktır. Özellikle forma sözleşmelerinden elde edilen gelirlerin ilgili maddelerden çıkarılması ve kesinti oranlarının yasa ile belirlenmesi gerekmektedir.”

Rezan Epözdemir (Galatasaray Başkan Yardımcısı/ MÜ Özel Hukuk Anabilim Dalı Yüksek Onur derecesi)

‘Yönetici bulamayız’

“Bizler yasa taslağı teklifiyle ilgili hukuk değerlendirmesi yaptık. Spor Kulüpleri yasası olarak bilinen bu yasa ağır bir yasa. Kulüp yöneticilerine ağır sorumluluklar ve hapis cezaları öngörüyor. Teklif bu haliyle yasalaşırsa, bir çok spor adamı, hapis cezası endişesiyle kulüplerden uzak duracak ve yönetici bulamamak gibi sorunlar ortaya çıkacaktır. Yasa taslağı teklifinin olumlu bir yanı, spor alanına yatırımcı getirmeyi kolaylaştırması olarak görünüyor.”

Batu Mosturoğlu (Spor Hukukçusu)

‘Yetki alanları karışıyor’

“Yasa taslağı teklifi, 1933 yılının eski anlayışıyla devletin sporu terbiye etmekten vazgeçmediğini gösteriyor. Öyle maddeler var ki, özel hukukla belirlenmiş SPK yasasındaki denetim yetkisini doğrudan Spor Bakanlığı’na aktarıyor. Böyle bir şey yasal olarak mümkün değildir. Yasa taslağı teklifi, İçişleri, Maliye, Ticaret bakanlıklarının alanına giren konularda denetim yetkisini tek bakanlıkta topluyor. Gençlik ve Spor Bakanlığı kadrolarındaki denetim elemanları ve müfettişler, bu görev için yeterli değildir. SPK gibi kurulların yetkisindeki alanlara girilmemelidir. Kulüpleri batıran yöneticilere ceza sistemi zaten dernekler yasasında da var. Türkiye’nin ihtiyacı yeni yasa değildir. Yasaların uygulanmasıdır.”

Erdal Batmaz (Ekonomist, spor yöneticisi)