Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Süper Lig’in sekizinci haftası, skor tabelasının ardındaki gerçekleri de göz önüne getirmesiyle önem kazandı.

Özellikle Fenerbahçe ve Trabzonspor için. İki kulüp, sezona fırtına gibi transfer hamleleriyle girdi... O turnikede gelenler ve gidenler adeta baş döndürdü. Ancak o parıltılı yıldızlara, atılan imzalara, sahaya çıkan kadrolara baktığınız zaman yine de bir şeylerin eksik kaldığını görüyorsunuz.

Van Persie’den Ozan Tufan’a, Volkan Şen’den Nani’ye, Fernandao’dan Jose Sousa’ya yeni gelen yerli ve yabancılar, hep birlikte bir bütün oluşturabilmiş değil. Saha sonuçları puan cetvelinde takımı iddiasına uygun bir yerde tutsa bile, oynanan oyun Fenerbahçe’yi mutlu etmeye yetmiyor. Sezon başından beri yedek soyunduğu maçlarda Pereira’ya anormal tepkiler gösteren Robin van Persie, Kayseri’de tek vuruşla takımına 3 puanı getiren adam oldu. Ancak bu sonuçtan da başka bir tartışma çıktı: Fenerbahçe 4-2-4 ya da 4-4-2 oynar mı oynayamaz mı? Tartışma süredursun, Pereira’nın geleceği de bulutlanmaya başladı. UEFA Avrupa Ligi’ndeki Ajax ve Süper Lig’deki Galatasaray derbisinden beklenen sonuç alınmazsa Pereira görevde kalabilir mi? Bu soruya yanıt arayanlar, Aziz Yıldırım’ın yıllardır sezon ortasında teknik direktör göndermediğini öne sürerek farklı bir adamı işaret ediyorlar: Giuliano Terraneo!

Haberin Devamı

Sportif Direktör İtalyan’ın, Pereira’yı yönetip yönlendiremediği, teknik direktörle van Persie arasındaki çekişmeyi zamanında önleyemediği öne sürülüyor. Futbol takımıyla eskisi gibi ilgilenmeme kararı alan Başkan Aziz Yıldırım’ın Kayseri’deki maçtan sonra soyunma odasına inerek takıma yeniden “ayar veren” konuşma yapması, Terraneo konusunda havanın soğuduğuna, suların ısındığına bir işaret olarak değerlendiriliyor.

Fenerbahçe’nin Yandex kampanyasıyla hayal ötesi gelirlere sahip olacağını, gerekirse Zlatan İbrahimoviç’i bile getirebileceğini açıklayan Başkan, haliyle “paranın” mutluluğu ve zaferi de getirebileceği mesajını vermişti taraftarlara.

Şota kararı bekliyor

Şimdi görüldü ki Başkan mutlu değil. Ortada henüz kaybedilmiş bir hedef yokken belki de keyifsiz gidişi gördüğü, umutsuzluğa kapıldığı için soyunma odasına gidip konuştu: “Transfere 70 milyon harcadık. Bu yatırımın karşılığını verin!” (Bu yazıyı yazarken, Başkan soyunma odasında sadece kaleci Volkan Demirel’i uyarmak için bir dakika konuştuğunu, ötesinin basında gerçek dışı haberlerle dile getirildiğini açıkladı. Yine de eylemin özüne bakmalı. Başkan oraya indi!)

Haberin Devamı

Trabzonpor’a dönersek... Ulaş Özdemir arkadaşımız, İbrahim Hacıosmanoğlu döneminde 29 futbolcunun alındığını, 33 futbolcunun gönderildiğini, borcun da 170 milyondan 400 milyon liraya çıktığını yazmış... Tolunay Kafkas, Mustafa Reşit Akçay, Hami Mandıralı, Halilhodziç, Ersun Yanal, Fatih Tekke, Ünal Karaman da teknik direktör ya da sportif direktör unvanıyla gelip gönderilenler listesini oluşturuyor. Bıçağın sırtındaki son adam Şota Arveladze! O da yönetimin kararını bekliyor. Son Mersin yenilgisi, sorunun temelinde yönetim kararları olduğunu bir kez daha gösteriyor. Parayı harcıyorsunuz, yatırım yapıyorsunuz ama, futbolda 2 kere 2 maalesef 4 etmiyor. Pahalı ama önemli bir ders!

Haberin Devamı

500 bin Euroluk prim!

Milli Futbol Takımımız’ın Euro 2016 elemelerinde mucize sonuçlarla doğrudan finallere katılma hakkını elde etmesi, kamuoyunda çok tartışılan 500 bin Euroluk primi gündeme getirdi yeniden...

Efendim, seçim bildirgelerindeki vaadlerde bile 2000 TL’yi bir türlü aşamayan yetersiz asgari ücretin uygulandığı bir ülkede bu para ne kadar hak ediliyor?

Ya da kimya laboratuarlarında güneş yüzü görmeden yıllarca formül arayan, analiz yapan bilim insanları bu paranın yüzde birine bile layık görülmezken!!!

İtirazları uzatabilirsiniz.

Yine de 500 bin Euro’yu “abartılı da olsa” doğru ve hak edilmiş bir prim olarak görüyorum ben.

Birincisi, o para özerk TFF’nin kendi kaynaklarından ve sponsorlardan elde edeceği gelirden ödenecek.

İkincisi, bu başarıyı göstermekle Milli Takım, ekonominin daraldığı şu günlerde küçük de olsa bir cansuyu vermiştir umut çiçeklerine... Televizyon satışlarından yurtdışı turizm etkinliklerine (özellikle Fransa turlarına), oradan reklam sektörüne kadar satış rakamlarını yukarı doğru çıkaracak önemli bir dokunuştur bu.

Futbolcularımız, kuşkusuz para hesabı yaparak oynamadılar o maçları... Hepsi de yüreklerindeki vatan sevgisiyle, toplumun yasına da ortak olarak inanılmaz bir sinerjiyle oynadılar. Saygı duyulması gereken emek terleri döktüler. Ödülü de hak ettiler.

O paranın 2010’da Hido’nun ricasıyla -senin benim cebimden- Devlet Baba’nın verdiği paraya benzemediğini de unutmayalım.

Güle güle harcasınlar.

Bu arada terör kurbanları, sosyal yardım vakıfları ya da eğitim kurumları için de bir pay ayırmaları beklenir. Elbette kendileri bilir!