Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, geçenlerde medyaya açıkladı... Yurdumuz birbirinden farklı, kale gibi yepyeni statlarla donatılacak.
Beşiktaş Başkanı Fikret Orman, tüm sorunların çözümü için vazgeçilmez bir madde koydu ajandasının başına: “İlle de yeni stad!” Başkan, selefinden devraldığı bu rüyayı, ete kemiğe büründürerek sağlam bir projeye dönüştürüp İnönü’yü yenilemek istiyor. Yeni stadın kulübün gelirlerinde önemli bir kaynak oluşturacağını düşünüyor.
Fenerbahçe ve Galatasaray, yıllarca stat ve tesis sorunlarına kafa yorup emek harcayarak farklı yol ve yöntemlerle bu sorunları nihayet çözdüler.
Şimdi sırada Trabzon var... Onlar da yeni stat için nicedir çalışıyorlar.
Yetmişli, seksenli yılları yaşarken, gündemimizin en önemli maddelerinden biri tesisti... Kamunun kaynakları hep tesis öncelikli işlere yatırıldı... Çok geç de olsa ülkedeki tesis açığı bir ölçüde giderildi... Ne var ki dünya da hızla değişiyordu. O değişim sürecinin içinde biz bir şeyi atladık: Te-sislerin çoğu yeni kriterlere ve standartlara uymuyordu. Örneğin, Abdi İpekçi Spor Salonu’nun tuvaletleri yetersizdi. Dahası, o tesisi yönetenler, mevcut tuvaletleri fazla bulmuş, bir kısmını da kapatmıştı... Açık bırakılanlar da bir dönem bakımsızlıktan pislik yuvasına dönüştü. Alt katta sporcuların kafasına lağım sızıntıları damlamaya başladı. Her neyse, o sorunlar da çözüldü şimdilerde.
Asıl varmak istediğim nokta, bizim taş toprak, hafriyat, çimento, betondan oluşan olağanüstü inşaat tutkumuzdur.
Elbette inşaata karşı değilim... Hele sportif inşaatın gerektiği yerde, en iyi biçimde gerçekleştirilmesinden yanayım. Örneğin Ataşehir’de hizmete giren Ülker Arena’nın, şimdilerde bürokratik dedikodulara malzeme olsa da çok değerli bir yapıt olduğuna inanıyorum.
Çimento, beton ve inşaat tutkusu, sportif yatırımın en önüne geçip insanı unutturunca, orada biraz durup düşünmek gerektiğine inanıyorum...
Devletin, sponsorların ve kulüplerin ortak çabasıyla dikilen tesisleri kullanacak insan malzememiz, nedense aynı hızda gelişmiyor...
Büyük statlarımız, dev salonlarımız var, evet... Ama atletizmde bir dünya rekortmenimiz yok... Teniste grand slam’lere düzenli olarak gönderdiğimiz, dünya listelerine girecek raketimiz de yok. NBA’de oynayan basketbolcularımız azaldı, Mehmet Okur’un, Hidayet Türkoğlu’nun kariyerini aynı yoğunlukta sürdürecek kaç basketbolcumuz var? Ömer ya da Enes ve Ersan o seviyeyi tutturabilir mi?
Arda Turan’daki büyük gelişmeyi kaç futbolcumuz gösterebiliyor? Real Madrid’in Türkiye’de doğmuş, Türkiye’de parlamış Türk futbolcusunu transfer etmesi için sahi, daha kaç yıl beklememiz gerekebilir?
Mustafa Denizli seksenlerin sonunda Aachen’de cesur bir sıçrama yaptı... Sonra Fatih Terim’in 2000’de başlayan İtalya macerası... Denizli’nin İran, Güneş’in Güney Kore seferleri... Arada Rasim Kara, Ömer Kaner ve Semih Yuvakuran’ın çıkışlarını da takdir etmeli... Ama söyler misiniz, Türkiye ne zaman antrenör ihraç eden bir ülke olacak?
Sporda unuttuğumuz insan unsuru, bize İK (İnsan Kaynakları) açığı olarak yansıyor... Futboldan atletizme, basketboldan masa tenisine kadar hemen her spor dalında devşirmelerin peşine düşüyoruz.
Kendi sporcularımızı yetiştirmede, kendi tesislerimizi yapma hızına erişemedik, maalesef!
O nedenle yaptığımız spor saraylarında taşıma sularla değirmen döndürmeye çalışıyoruz!

Haberin Devamı

Hamit ve Halil
Yumurta ikizi onlar... Birbirlerinin formasını değişip Galatasaray - Trabzonspor maçına çıkarsanız, iddia ediyorum ilk yarım saatte hakem dahil, hepimiz uyuruz.
İki kardeşin futbol kariyerini sevgi ve hayranlıkla izliyorum yıllardır..
Hamit Altıntop, Schalke, Bayern, Real gibi takımlarda hep üst düzey rekabetin içinde oldu. Halil ise Kaiserslautern, Schalke, Eintracht Frankfurt’ta dramatik günler yaşadı...
Sonunda Türkiye’ye döndüler... Hepimiz onları sevgiyle bağrımıza bastık... Geçen hafta önce Halil Trabzon’da yuhalandı, ıslıklandı... Ardından Galatasaraylı Hamit, Arena’da bir grup tarafından aynı işleme tabi tutuldu. Neyse ki büyük çoğunluk o saygısızlığı paylaşmadı. Hamit’e alkışlarla gönül çiçeklerini sundular.
Hamit ve Halil, isteseler Alman Milli Takımı’nı seçer, pekala orada çok daha mutlu günler geçirirlerdi. Hayır, bu ülkeyi sevdiler Ay-yıldız’ı seçtiler.
Bu ikizleri hor görmeyelim... Biraz anlayış ve sevgi gösterelim... Fazlasını hak ediyorlar çünkü!

Haberin Devamı

Yavuz Kocaömer’e çağrı

Haberin Devamı

Sevgili dostum,
İsrail’in nihayet ateş kesle sonuçlanan Gazze bombardımanları sırasında, Filistin Olimpiyat Komitesi’nin “Paralimpik Sporcu Merkezi” de maalesef payını aldı.
O tesis harabeye dönüştü...
Biliyorum ki bu alanda en duyarlı insan sensin...
Ne yapacağını bilirsin!