Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Dünya Kupası, Dünya’nın sonu değildir. Hayat da zaten sadece Dünya Kupası değildir. Siz milyonları, ülkenizi coşku ile ayağa kaldırıp ulusal kahraman statüsüyle, asalet unvanlarıyla adınızı tarihe yazdırırken, maalesef, hayat size aynı ayrıcalığı tanımıyor.

O nedenle işte “Şimdi nerdeler?” diyerek 1966 Dünya Kupası’nı kazanan İngiliz Milli Takımı’nın yıldızlarını merak ettim.

Yıllarca küs kalan kardeşler, ölümüne kadar annesiyle tek kelime konuşmayan-görüşmeyen şövalyeler, alzheimer hastalığının pençesine takılıp en yakınlarını bile tanıyamayanlar, hayatlarının en önemli olayını, Londra 1966’yı unutanlar.

Haberin Devamı

Fakr-u zaruret içinde FIFA’nın verdiği şampiyonluk madalyasını satanlar.

GORDON BANKS: Londra Wembley’deki 4-2’lik Almanya galibiyeti ile kazanılan Kupa’nın muhteşem kalecisi. Kariyerine devam ediyordu ama 1972’de geçirdiği trafik kazsı sonucunda bir gözünü kaybetti, kenara çekildi. Bir şirkete para yatırdı, battılar. O yüzden şampiyonluk madalyasını satmak zorunda kaldı. Yetmedi, finalde giydiği şapkayı da satışa çıkardı. Bugün 80 yaşında. İki böbreğindeki kanserle mücadele ediyor. FIFA’ya kırgın. Rusya’ya davet edilmelerini beklemiş, olmamış.

GEORGE COHEN: Onun kaderi de Banks’ı hatırlatıyor ama, daha sarsıcı. 1970 Dünya Kupası’nda fazla varlık gösteremedi. Kansere yakalandı. Peş peşe üç kez kanser mücadelesine girişti. Dünyanın en iyi sosyal sigorta sisteminin olduğu iddia edilen ülkesinde maddi sıkıntılar çekmeye başladı. Madalyasını satışa çıkardı. Sembolik olarak madalyayı çok sevdiği Fulham kulübü satın aldı ve saygı göstererek heykelini dikti. 2000 yılında kardeşi cinayete kurban gitti. Yeğeni Ben Cohen, 2003’te takım arkadaşlarıyla birlikte Rugby Dünya Kupası’nı kazandı. O da şampiyon takımda alzheimerin pençesine takılan dört kişiden biri oldu.

BOBBY MOORE: 1970 Dünya Kupası’nda sonradan iftira olduğu anlaşılan hırsızlık suçlamasıyla perişan oldu. 1986’da futbolu bıraktı. Aynı yıl iki çocuğunun annesiyle boşandı. Pele ve Michael Caine ile birlikte ünlü “Escape to victory” (Zafere kaçış) filmini çevirdi. 1993’te akciğer kanserinden öldü.

Haberin Devamı

JACK CHARLTON: Şampiyon takımın en sessiz ve gösterişsiz oyuncusu. Futbolu bıraktıktan sonra İrlanda Cumhuriyeti’nin menacerliğini üstlendi. 1988 Avrupa Şampiyonası ve 1990 Dünya Kupası’na katıldılar. Sonra da görevi bıraktı. Kardeşi Bobby Charlton’la uzun süre küs kaldılar. Birkaç yıl önce barıştılar. Seyrek de olsa buluşup konuşuyorlar.

RAY WILSON: Hafızasını kaybetmiş, en yakınındakileri bile unutan bir kahraman. Futboldan sonra bazı alanlarda yatırım yaptı ama sağlığı nedeniyle eve kapanmak zorunda kaldı. Eşi Pat, “Son zamanlarda sabahları Frank Sinatra şarkıları söyleyerek çok mutlu oluyor. Ona bakıp biz de mutlu oluyoruz” diyor.

NOBBY STILES: Şampiyon kadronun unutulmaz sert savunmacısı. O da futboldan sonra farklı spor dallarına yönelmiş, başaramamış. Madalyasını satmak zorunda kalınca kulübü Manchester United parasını ödeyip müzede sergilemeye başlamış. United alt yapısında Beckham ve Schloes gibi iki yıldız yetiştirmiş. Şimdi hiç birini hatırlamıyor. Çünkü o da alzheimer hastası.

Haberin Devamı

ALAN BALL: Kızıl saçlı centilmen, 2004’de kalp tedavisi görmeye başladı. O da madalyasını ve finalde giydiği formayı sattı. 2007’de bahçesinde piknik yaparken sol bacağına ateş düştü, panik halinde yangını (!) söndürmeye kalktı, kalp krizinden öldü.

BOBBY CHARLTON: 1994’de Kraliçe Elizabeth tarafından şövalye ilan edildi. 2006 Dünya Kupası adaylık yarışında İngiltere’nin temsilcisi olarak çalıştı. Organizasyonu Almanya’ya kaptırdılar. 2012’de bu defa Londra’nın olimpiyat ev sahipliği için çalıştı, hedefe ulaştılar. Eşine hakareti nedeniyle ölümüne kadar annesiyle konuşmadı. (THY’nin reklam filminde futbolcular arasında takımın (MU) ağır abisi rolünü oynayan da bizzat oydu.)

GEOFFREY HURST: Dünya Kupası finallerinde peş peşe 3 gol atan tek futbolcu. O da şövalye ilan edildi. İki yere heykeli dikildi: Manchester ve eski kulübünün (West Ham U.) eski sahası, Londra. Sigortacılık yapmaya çalıştı, emekli oldu.

MARTIN PETERS: West Ham’dan Spurs’a 200 bin pounda gittiği zaman olay oldu. The Gost of ‘66 adlı otobiyografisini yazdı ve kısa süre sonra alzheimere yakalandı. Şampiyon takımın kutlama yemeklerinden de uzak durdu.

ROGER HUNT: Başarılı ve örnek alınan bir spor adamıydı. O da şövalye ilan edildi ama Kraliçe II. Elizabeth’in önüne çıkıp diz çökmedi.

SIR ALF RAMSEY: İngiltere’ye futboldaki en büyük onuru yaşatan menacer. 1966’daki büyük zaferden sonra İngiltere onun yönetiminde 1974 Dünya Kupası’na katılma hakkını kaybetti. Görevi bıraktı. Kısa süre sonra alzheimere yakalandı. Evindeki son yıllarını western filmleri izleyerek geçirdi. Sonradan bir bakımevine yerleşti, 1999’da kalp krizinden öldü.

YAZMADAN OLMAZ

Osman Aşkın Bak, Mehmet Baykan... Görevi sona eren Gençlik ve Spor Bakanımız ile Spor Genel Müdürümüz, masadan kalkmadan önce onur sayfalarına imza attılar. Sarıyer’deki spor salonunun adı Mustafa YENER olarak kayıtlara geçti. Görevi başında vefat eden TSYD Genel Sekreteri arkadaşımızı bir kez daha rahmetle anıyoruz.

Kartal’daki Cimnastik Merkezi’nin adı da Atilla Örsel Cimnastik Salonu olarak onaylandı. Bu konuda ne kadar ısrarcıydım, bilirsiniz. Örsel’in değerli eşi Sermin Hanım da çok mutlu oldu. Teşekkürler Sayın Bakan, Sayın Genel Müdür.

Mehmet Muharrem Kasapoğlu... Devletin spordaki en büyük kaynağını, Spor Toto Teşkilatı’nı aklı, vicdanı ve enerjisiyle yönetti. Şimdi hiç de yabancısı olmadığı bir konuda bakanlık üstleniyor. Başarılar diliyoruz.

Volkan Demirel ve Buffon... Fenerbahçe Yönetimi, 16 yıllık emektar kalecisine açık çek vererek ucu açık bir sözleşme yeniledi. Yine de iyi bir kaleciye ihtiyaçları var. 36 yaşındaki Volkan, kariyerinin son dönemini iyi değerlendirmeli. 40 yaşındaki Juventus kalecisi Buffon ise PSG’ye transfer oldu. Daha büyük iddiaya, daha büyük beklentiye imza attı. Her sporcuya örnek olmalı!

Cüneyt Çakır... Dünya Kupası’nda bu akşam final kadar değerli Hırvatistan-İngiltere maçını yönetecek. Bu maç, onun erişmediği bir seviye değil. 2014’te de yarı final yönetmişti. Biz final bekliyorduk, olmadı. İki engelden söz edilebilir: Arjantin-Nijerya maçında yüzü kana bulanmış Mascherano’yu yarım saat oynattı, görmedi. İkinci olarak, belki de iki Avrupa takımının finaline UEFA dışında bir hakem -belki de İranlı Faghani- atama olasılığı.

Guti ve İlhan Mansız... Beşiktaş, yardımcı antrenörlük için Şenol Hoca’nın isteğiyle Guti’ye teklif yapmış, o da Real Madrid’den müsaade isteyip gelmiş. Takımda 13 yabancı futbolcu bulunması Guti’yi İstanbul’a getiren önemli neden. Bu işte Guti’nin kulüpte kalan alacağı falan yok. İlhan Mansız da teknik heyette yer alıyor. Ama o antrenörlüğü öğrenecek. Doğrudan, Başkan Fikret Orman’ın açıklamaları.

Mustafa Cengiz... Galatasaray Başkanı’nın nezaketinden ve ciddiyetinden “müstefid” oldum. Artık kendinizi yormayın Sayın Başkan! Beklerken çok “muazzep” oldum.