Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Maaşallah (!) yerel seçim kampanyasındaki liderleri hiç de aratmayan “gergin” ve “çirkin” bir derbi izledik.
Sarı kartlar havada uçuştu. Sorumsuzluk sınırı aştı, “kırmızı”ya ulaştı.
Lig’in en kaliteli, en iddialı iki takımından futbol beklerken kavgaya tanık olduk.
Maçı izlerken aklıma geldi söyleyeyim: Bir futbol maçında takımlardan beklenen elbette iyi futboldur. Güzel oyunu süsleyecek goldür, galibiyettir. Ama anlaşılan o ki hafta boyunca sosyal paylaşımlarla, mesajlarla, medya programlarıyla yaratılan hava gol ve futbolun ötesinde başka beklentilere de yol açmış.
Taraftarların bir bölümü, ezeli rakiplerini düşman olarak görüyor. Düşmanla kavgaya tutuşup onları kavgada yenecek kahramanları bekliyor. Şampiyonluk yarışında ara açıldı ya, hınç, öfke ve nefret (bazılarına) golden, galibiyetten ve puandan daha anlamlı geliyor.
Örneğin dünkü Melo’yu ele alalım... Sert, kırıcı ve kıyıcı bir mücadele sergiledi. Oyun içinde oyun oynadı. Futbolla tiyatroyu birbirine karıştırdı. Selçuk’un kullandığı duran topta, Sneijder’in golüne yaptığı asist harikaydı. Ne var ki futbolcu olarak ortaya koyduğu kalite ile davranışları uymadı. Sert fauller yaptı, itti - kaktı. Emre’ye karşı adeta savaş açtı. Hakemin ilk uyarılarına centilmence elini uzatan Brezilyalı, sonradan hak ederek gördüğü kartta bu defa elini “hadi be” anlamında protesto için kullandı. Emre’ye kırmızı kart doğru karar. Kışkırtıcı Melo, amacına ulaşmış sayılır. Ama o da ne? Rakibi sahayı terkederken yılışık ve şımarık bir çocuk gibi dilini çıkarıyor, alay ediyor. Bir meslektaşının en zayıf anında onu aşağılamaktan geri kalmıyor.
Şimdi sormak gerekiyor: Dün geceki galibiyetin tek golüne asist yapan, rakibini attıran, sonra kendi atılan Melo bir kahraman olabilir mi? Tribünlerin alkışıyla duşa gittiğini gördük. Sorumuzun yanıtını aldık.
Dev (!) derbinin futbol seviyesi oldukça düşüktü. Galatasaray golden sonra fişi çekti. Fenerbahçe 10 kişi kalınca kontrolsuz, plansız oyunla sonuca razı bir havaya girdi. Böyle olunca itişip kakışmalar, sırnaşmalar, sataşmalar birbirini izledi.
Fenerbahçe bir maç kaybetti, zengin stokundan 3 puanı Arena’da bıraktı, yoluna devam etti.
Galatasaray hem moral kazandı, hem de ikinci sıra için sağlam bir pozisyon aldı. Ama kaybettikleri de var.
Mancini ile Selçuk’un anlaşmazlığından, kulübeye bırakılan formadan anlıyoruz ki...
Bu bir Pirus zaferi! Bedeli pahalıya patlayacak bir zafer!