Bertan Kaya

Bertan Kaya

bertan.kaya@hotmail.com

Tüm Yazıları

Fenerbahçe' nin dönemsel olarak yaşadığı sportif başarısızlıkların arkasında yönetim, hoca ve futbolculardan çok daha etkili bir faktör olduğuna inanıyorum. Evet, yönetimin hatalı hoca seçimleri oldu, hatalı transfer politikaları izlendi, kaliteli kadrolar korunamadı, kendilerine çok umut bağlanan bazı futbolculardan verim alınamadı, sahip olunan büyük bütçelerin hakkı verilemedi, altyapıdan futbolcu çıkartılamadı, hocaların hataları oldu, vesaire. Ancak tüm bunlardan daha etkili olan ve bu sezon da etkisini şiddetle hissettiren en büyük sorun bence "takım olamamak".

Haberin Devamı

Fenerbahçe' nin son 10 yılda tribünlerde ve camia genelinde sağlamayı başardığı "bütünleşme ve tek yürek olabilmeyi" sahada bir türlü başaramadığını görüyoruz. Takım olmak demek, sadece sahada organize olmak, iyi paslaşmak, takım olarak iyi performans sergilemek demek değil. Takım olmak, belki bunlardan çok birbirini saha dışında sevmek, birbiri ile iyi anlaşmak, birbiri ile saha dışında vakit geçirmek ve dostluk demek.

Bir takım, ne kadar "takım olabilmişse" veya ne kadar yüksek bir "takımdaşlık" seviyesine sahipse, başarı şansı o kadar artıyor. Örnek mi? İşte 1997-2000 arası Galatasaray, 2007 yılındaki Fenerbahçe. 1990' lı yılların başındaki Beşiktaş.

"Takım olma" veya diğer bir ifadeyle "takımdaşlık" kavramının temeline baktığımızda karşımıza 4 tane koşul geliyor. Bunlar "hedef", "sevgi", "yetkinlik" ve "liderlik" kavramları. Bunlardan bir tanesi dahi eksik olsa, iyi bir takım olamıyorsunuz. İyi bir takım olabilmek için önünüzde iddialı, ancak ayağı yere basan hedefleriniz olacak. Kendilerine hedefi gösterilmemiş tüm hoca ve futbolcular, ancak yerinde sayarlar, ancak günü kurtarırlar. Sonra, bu hedeflere inanmış, sahip çıkan yöneticileriniz ve ehil bir teknik direktörünüz olacak. Bu hedefleri gerçekleştirebileceğiniz kalibrede futbolcularınız olacak. Son koşul ise, bu futbolcular saha içinde de dışında da birbirlerini sevecekler. Birbirlerine sahip çıkacaklar. Omuz omuza mücadele verecekler. Bundan keyif alacaklar.

Haberin Devamı

Örneğin, iyi bir hocanız var (liderlik), iyi bir kadronuz var (yetkinlik), hedefiniz de ligde şampiyonluk. Ancak takım içinde bariz bir sevgisizlik var. Futbolcular arasında çekişmeler var. Hatta yer yer tartışmalar yaşanıyor. Siz bu şampiyonluğu unutabilirsiniz. Benzer şekilde, diyelim ki iyi bir kadronuz var (yetkinlik), hedefiniz yine şampiyonluk (hedef) ve takım içinde de yüksek bir sevgi ve bağlılık var. Ancak hocanız ehil değil. Motivasyon sağlayamıyor veya adil değil. Yani liderlik boyutu eksik. Şampiyonluk hedefinize ulaşmanız yine mucizelere kalmış.

Dünyanın istikralı olarak başarı sağlayan tüm kulüpleri, öncelikle kısa, orta ve uzun vadeli hedefler koyarlar. Bir yönetim sistemi ve felsefesi tanımlarlar. Daha sonra bu hedeflerini gerçekleştirebilecek ehil (eğitimli, tecrübeli, saygı duyulabilecek) hocaları ve/veya menajerleri göreve getirirler: Daha sonra birbirleri ve sistem ile uyumlu yetenekli futbolcuları kadrolarına katar ve bu futbolcuların kaynaşması, takıma uyum sağlaması ve birbirleri ile iyi ilişkiler kurabilmesi için özel programlar (eğitimler, organizasyonlar, takım çalıştayları) düzenlerler. Barcelona, Bayern, Milan, Manchester, Arsenal ve Ajax gibi takımlar bu sistemi benimsemiş kulüplerdir. Bu kulüpler şansa inanmaz. Attıkları her adımı ölçüp biçerek atarlar. Bu 4 koşuldan 1 tanesi dahi eksik olsa, başarının tesadüflere kalacağını bilirler. İstikrarın ancak bu koşulların varlığı altında, anlam taşıyacağını bilirler. Bu koşullardan bir veya ikisi eksik ise, istikrar değil statükonun hakim olacağını, kısa vadede bir iki başarı kazanılsa da, uzun vadede er ya da geç çöküşün başlayacağını bilirler.

Haberin Devamı

Son 5 yıla, özellikle de bu sezona bakarsak Fenerbahçe' de hep bu dört unsurdan en az bir tanesinin eksik olduğunu, bu sebeple "takım olma" nın başarılamadığını görüyoruz. Başarı sağlanan sezonda ise, bu başarının, şimdi takımda olmayan Alex, Lugano, Niang, Santos ve Emre gibi futbolcuların olağanüstü çabasından kaynaklandığını görüyoruz. O sezon elde edilmiş olan 17' de 16 galibiyet gibi belki de 50 yılda bir sağlanabilecek bir başarının arkasında, bu dört faktörün tamamının olduğuna inanmıyorum. Yani Fenerbahçe son 5 yılda kazandığı tek şampiyonluğu, bence hedef, sevgi ve liderlik unsurları olmadan, sadece teknik kapasitesi yüksek bazı futbolcuların self motivasyonu ve onurlu mücadelesi ile kazanmıştır. Bu ise bence bir futbol mucizesidir ve tekrarı için 50 yıl daha beklemek gerekir.

Bu sezonki Fenerbahçe' ye baktığımızda, kesin olarak takım olma veya takımdaşlık düzeyinin çok düşük olduğunu görüyoruz. Fenerbahçe' nin önemli 1-2 pozisyonda eksikleri olsa da genel olarak iyi bir kadrosu, kaliteli futbolcuları var. Yani "yetkinlik" koşulunu karşılıyor.

Ancak bu sene diğer senelerden farklı olarak "hedef", "sevgi" ve "liderlik" gibi üç önemli faktörde sorunlar var. Bu üç koşul da eksik. Öncelikle Fenerbahçe' nin net bir hedefi yok. Açıkça dile getirilen, paylaşılan, heyecan yaratan bir hedefi yok. Olmadığı içindir ki Meireles gibi önemli bir transfer Şampiyonlar Ligi' nden elendikten sonra yapıldı. En başta yöneticilerin ve teknik direktörün net hedefleri, başarıya inançları yoktu.

Gelelim, liderlik koşuluna. Aykut Kocaman hakkındaki görüşlerimi yazılarımı takip edenler iyi bilirler. İlk defa okuyanlar için tekrarlayayım. Bana göre Aykut Kocaman ne futbol bilgisi, ne liderlik vasıfları ne de teknik direktörlük referansları üst düzey bir hoca. Sadece iyi bir insan ve iyi bir Fenerbahçeli. Kötü gün dostu biri. Bence de karakter sahibi bir insan. Ancak bu beşeri özellikleri, iyi bir lider olmak için yeterli değil. İyi lider; ekibini kontrol edebilen, tavırları ve hareketleri ile saygı uyandıran, empati becerisine sahip, insanları iyi motive edebilen ve geçmişte başardığı işlerin rahatlığı ile etrafına güven verebilen kişidir. İnsanları, kendisini takip etmeleri için harekete geçirebilen insandır. Adilliğine herkesin inandığı kişidir. Şimdi herkes elini vicdanına koysun ve cevaplasın, Aykut Kocaman bunlara sahip mi?

Takımdaşlığın son ve en önemli şartı ise, "sevgi". Bir takımın üyeleri saha içi ve dışında birbirini sevmiyor ise, o takımdan cacık olmaz. Fenerbahçe' nin bu sezonki maçlarını izleyenler, 2007 ile farkı göreceklerdir. Fenerbahçe' li futbolcular saha dışında vakit geçirmiyorlar. Birbirleri ile görüşmüyorlar. Saha dışında paylaşımları minimum düzeyde. Saha içine baktığımızda, bir oyuncuya yapılan sert faulde, arkadaşını korumak için yanına gelen sadece 1 futbolcu görüyorsunuz. Takımda hata yapan, diğerleri tarafından azarlanıyor. Sert tepkiler alıyor. Hatta maç sonu bile kameralar önünde eleştirilebiliyor. Alex olayında dahi takım içinde kimse etliye sütlüye karışmadı. Kimse ara bulmaya çalışmadı. Takım olarak bir refleks gösterilmedi. Alex' in gitmesi pek çoğunu mutlu etti bile diyebiliriz. Benzer şekilde Emre olayını da örnek verebiliriz. Bu ve benzeri pek çok olay bize takım içinde bir sevgisizlik olduğunu açıkça gösteriyor.

İyi bir kadronuz var, ancak hedefleriniz, iyi bir lideriniz ve takımınız içinde sevgi yok ise o zaman siz kendinize "takım" diyemezsiniz. Siz sadece bir topluluk, bir grupsunuz. Hedefleri olmayan, iyi bir liderliğe sahip olmayan, birbirlerini sevmeyen toplulukların başarı şansı ise mucizelere kalmıştır. Bunu gördüğüm için, bu sene ne ligde, en de Avrupa' da bir başarı beklemiyorum. Eğer ikinci bir futbol mucizesi olmaz ise (ki takımınızda Lugano, Alex, Emre, Niang gibi ekstralar koyabilecek oyuncularınız yok ise) bu sezon Fenerbahçe ligde şampiyon olamaz. Avrupa' da ise gruptan çıkar ve muhtemelen bir sonraki turda elenir. Sergilenen futbol zaten bize her şeyi çok güzel anlatıyor. Zira futbolun kalitesi, bazı şeyler hakkında kesin ipuçları sağlar. Bu sene takımının sergilediği futboldan memnun olan Fenerbahçe' li sayısı herhalde %10' u geçmez.

Fenerbahçe' de bu sene sorun, ne başlı başına hocanın hataları, ne yönetimin basiretsizliği ne de futbolcuların yetersizliğidir. Esas ve en büyük sorun, "takım olamamak", diğer bir ifade ile "takımdaşlık düzeyinin" düşük olmasıdır. Futbolcular da, yönetim de, hoca da değişse, sonuç değişmeyecektir. Bu sebeple, Aykut Kocaman' ı tartışmak yerine, "takımdaşlığın" dört koşulunu tartışmak ve bunlardan sadece "liderlik" ve "yetkinlik" boyutlarını eleştirmek yerine bir bütün olarak eleştiri getirebilmek önemlidir. Dört faktörden, üç tanesi eksikken "istikrarlı bir başarı" sağlamak asla mümkün olmayacaktır. Ne bu sezonda, ne de sonrasında! Fenerbahçe' nin bu doğrultuda bir yeniden yapılanmaya ihtiyacı vardır. Esas sorun da budur.

http://twitter.com/bertankaya