Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Oğuz Sarvan’ın, Vatan gazetesindeki röportajından da anlaşılacağı üzere üst klasmandaki beş hakemin aforoz kararını Merkez Hakem Kurulu vermedi. Operasyon, Hasan Doğan’ın vasiyetiydi.
Bu arada “Federasyon, MHK’nın işlerine karışmıyor” şeklindeki söylemlerin de gerçeği yansıtmadığı anlaşıldı.
Yıllardır camianın içindeyiz. Hiçbir MHK, hiçbir dönemde özerk olamamıştır.
Seçimle de gelse, atamayla da görevlendirilse patronlarının sözünden çıkamamıştır.
Hal böyle iken ve ortada somut kanıtlar yokken, adı geçen hakemlerin bir kalemde silinmesi aklıma şu soruları getirdi:
Rahmetli Hasan Doğan bu hakemleri neden bitirmek istedi?
Güvenilirlikleri kalmadığı için mi?
Yoksa bazı kulüp başkanları veto etti diye mi?
Sebebi her neyse, ortada yargısız bir infaz var.
Suç yok, savunma yok, ama kalem kırıldı. Bu çok acımasız bir tavır.
İsterseniz bir de üç yıl öncesine dönelim. Hasan Doğan’ın federasyonda ikinci adam olarak görev yaptığı günlere.
Anımsarsınız, yapılan soruşturma neticesinde Gökdeniz Karadeniz’in de aralarında bulunduğu “iddia şebekesi“ deşifre edilmişti.
Belgeleriyle, telefon görüşmeleri ve tanıklarıyla  korkunç skandal ortaya çıkarılmıştı.

Afaroz edilen hakemler ve Gökdeniz

Peki yaptırımı ne olmuştu?
Bir başka ülkede yakalansa futbol hayatı sona erecek olan Gökdeniz ve arkadaşları, ödüllendirilir gibi 6 ay hak mahrumiyeti cezası almıştı!
Suçları sabit, itirafları ortada iken.
Ne ilginç değil mi?
Futbol tarihimizin ilk bahis skandalını komik bir ceza ile geçiştiren zihniyet, bugün beş hakemin ipini çekmekte tereddüt etmiyor.
Çevrelerini, ailelerini düşünmeden, kamuoyu önüne birer “zanlı“ gibi koyabiliyor.
Ne adına? Güven ortamı ve temiz futbol adına!
Ama diğerleri maniple ettikleri futboldan para kazanmayı, hatta milli formayı giymeyi sürdürüyor!
Bu ne yaman bir çelişkidir?
Nasıl bir adalet anlayışıdır, ben çözemedim!
Karar vericiler lütfen çıkıp açıklayın.
Nedir bu adamların suçu?
Kendi maçlarına bahis oynayıp yakayı ele vermekten daha beter bir şey midir ayıpları?
Söyleyin de şu konu kapansın artık!..

İstanbul Futbol Federasyonu!
Bazen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Futbol Federasyonu’nun rahmetli başkanı Hasan Doğan’ın dostlukları dışında ne çok ortak yanları vardı diye düşünürüm.
Mesela, Erdoğan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nı, Doğan ise Türkiye Futbol Federasyonu’nu İstanbul’a taşımakta ısrarlıydı.
Doğan ilk olarak 2004’te başkan vekilliği yaptığı dönemde bunu denedi, ama olmadı.
Başkan seçildikten sonra da futbol yasasını değiştirip “Merkez İstanbul’dur” ibaresini koydurmak istedi.
Yasa henüz TBMM gündemine gelmedi.
O günlerde karşı çıkmıştım, bugün de ısrarlıyım. Federasyonun merkezi Ankara’da kalmalı.
Cumhuriyet ile yaşıt bir kurumun İstanbul’a taşınması futbolumuza katkı sağlamayacaktır.
Aksine oyunu Anadolu’ya yayma çabalarına darbe vuracaktır.
“Futbol üç takımdan ibaret değildir” diyenleri haksız çıkaracaktır. Ankara’da çalışan onlarca insanın işsiz kalmasına yol açacaktır. Bir kısmını İstanbul’a göç etmeye zorlayacaktır.
Daha ileri gideyim, gazete yönetimleri tarafından bazı meslektaşlarımıza artık gerek olmadığı düşünülecektir.
Bu federasyon 1923’te kurulurken, futbol ağırlıklı olarak İstanbul’da oynanıyordu. O günlerde “Merkez Ankara’dır” diyenler acaba hangi amaçla bu kararı vermişlerdi hiç düşündünüz mü?
85 yıldır yanlış yapılıyordu da doğruyu bugün mü keşfediyoruz?
Türkiye Futbol Federasyonu’nun merkezinin başkentte kalması bile, İstanbul dukalığına direnişin simgesidir.
Anadolu kulüpleri sesini yükseltmeli.
Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu yasanın çıkarılması aşamasında oldu bittiye izin vermemeli.
Ankaralı meslektaşlarımız bu senaryoya seyirci kalmamalı.
Aksi takdirde o kurumun tabelası yarın “İstanbul Futbol Federasyonu” olarak değiştirilirse, kimse şaşırmamalı.

Tercih Özgener’in
Bir aksilik yaşanmazsa 19 Ağustos’da futbolun yeni patronu Mahmut Özgener olacak.
Kulüplerin tamamına yakınının duyduğu güven, Özgener’in tartışılmamasının tek nedeni.
Ancak herşey sanıldığı gibi yolunda gitmeyebilir.
Duyumlarımız Hasan Doğan’ın ricası ile yönetime giren bazı işadamlarının seçimden sonra istifa edeceği şeklinde. Bunların sayısı iki mi olur dört mü, zaman gösterecek.
Böyle bir gelişme hem hukuken hem de etik olarak sorun yaratır. Boşluğu yedek üyelerle doldurmak yasak savmak olur. Yeni bir yönetim seçmek ise yeni bir genel kurul demektir.
Buna bazı kulüplerin kurullarda yapılmasını istediği değişiklikler de eklenince. Tablonun toz pembe olmadığı anlaşılır.
Özgener’in yanında ciddi bir destek var.
Kimseye taviz vermeden doğru hamleleri şimdi yaparsa, eli kuvvetlenir.
Rahatsızlık yaratan konuları görmezden gelirse, bir kaç ay sonra kavga başlar.
Tercih, tarafsızlığı, futbol birikimi ve dürüstlüğüne inanılan Özgener’in!

Alkışlar Erdener’e
Olimpiyat başlamadan ilk müjdeli haber Prof.Dr. Uğur Erdener’den geldi.
Erdener önceki gün Pekin’de, Uluslararası Olimpiyat Komitesi üyeliğine seçildi.
Bir yanda sporun, diğer yanda mesleğinin kariyer basamaklarını tek tek çıkan Erdener, kartvizitine bir unvan daha ekledi. Hacettepe Üniversitesi rektörlüğü, Dünya Okçuluk Federasyonu Başkanlığı, TMOK üyeliği derken, Türkiye’nin tarihindeki yedinci IOC temsilcisi oldu. Şimdi çok önemli bir misyonu var. Rahmetli Sinan Erdem’in bıraktığı yerden çıtayı alıp, daha yükseğe taşımak.
İlk endişesini Pekin’de dile getirdi; “Burada 200 Türk sporcusu olmalıydı”.
Umarım mesajı doğru yerlere gider.
Özün sözü, ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.
Darısı konuşunca mangalda kül bırakmayan yönetici ve sporcularımızın başına!