Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İddia ediyorum hiç bir dönemde futbol ve siyaset bu kadar iç içe olmamıştı.
Yine iddia ediyorum siyaset hiç bir dönemde futbolu böylesine kullanmamıştı.
Rahmetli Turgul Özal'ın Başbakanlık günlerini hatırlayın.
Malatyaspor'a 4 milyar lira para verince ortalık yangın yerine dönmüş, gazeteler günlerce Başbakanı eleştirmişti.
Şimdilerde herşey ulu orta yaşanıyor.
Geçen yıl Adalet Bakanı Antalyaspor'un, Maliye bakanı Eskişehirspor'un onursal başkanı gibi davrandılar.
Transfer yaptılar, kaynak yarattılar, ama helal olsun verdikleri sözleri tuttular!
Bakın, ikisi de süper ligde.
* * *
Belediye seçimlerine az kaldı.
Siyasetçilerin futbola el atmaları için en tepeden talimat var;
"Araya erken seçim de sıkışabilir, önleminizi alın!"
AKP'li belediyelerin durumu belli.
Kömür, erzak, yoksula yardım derken, işi zaten sıkı tutuyorlar!
Ya Büyükşehirler?
İstanbul ve Ankara'da yıllardır futbola aktarılan milyonlarca YTL'nin kaynağını nasıl olsa soran yok...
Öyleyse durmak da yok!
Yetmedi.
Artık partili il başkanları da işbaşında.
İşte size örnek:
AKP Mersin İl Başkanı Mustafa Muhammet Gültak müjdeliyor:
"Devlet Bakanımız sayın Kürşad Tüzmen'in girişimleri ile şampiyon olacak bir Mersin İdmanyurdu oluşturulmaya çalışılıyor. Tüzmen’in sayesinde teknik direktör sorunu, Ercan Albay ile bir yıllık sözleşme imzalanarak çözüldü. Bakanımız Mersin halkının spora olan ilgisini biliyor ve takımın önümüzdeki yıl Bank Asya 1. Lig’e, daha sonrada Süper Lig’e yükselmesini istiyor."
Memleketin takımını kalkındırmak memleketi kalkındırmaktan kolay olduğuna göre!..
Top santraya.
* * *
"Futbola siyaset sokmayacağız "diye yola çıkanların kısa sürede geldikleri noktaya bakalım bir de.
Biliyorsunuz geçtiğimiz günlerde Gençlerbirliği Oftaşspor'un, Gençlerbirliği ile organik bağı olduğu ve ligden düşürüleceği iddiaları gündeme gelmişti.
Futbol Federasyonu da hemen bir açıklama yapmıştı;
"Böyle bir yaptırım söz konusu değil..."
Dolayısıyla bu işten tedirgin olan İlhan Cavcav, rahat bir nefes almıştı.
Dün başkentte ilginç bir gelişme yaşandı.
İlhan Cavcav, Gençlerbirliği PAF takımını oyuncuları ve teknik kadrosuyla birlikte Kastamonuspor'a verdi.
"Eee ne varmış bunda?" diyenler çıkabilir.
Kastamonu kimin memleketi?
Bakan Murat Başesgioğlu'nun.
Başka?
Futbol Federasyonu başkanı Hasan Doğan'ın!
Oftaşspor krizi atlatıldıktan sonra ne tesadüf ama değil mi?
Anlaşılan yılların kurdu İlhan abim yine yaş tahtaya basmadı.
Hem bakana, hem federasyon başkanına müthiş bir jest yaptı!
Şimdiii...
Tüm bunları gördükten sonra düşünün ve karar verin;
Acaba siyaset mi topa girmiş, top mu siyasete!
Ne dersiniz?..


Açıklayın Sayın Doğan!
Futbol Federasyonu başkanı Hasan Doğan önceki akşam canlı yayında son derece rahatsız edici bir açıklama yaptı.
"Medyacı kılığında paralı tetikçiler var."
Yani para karşılığında haber yapan, federasyonu eleştiren gazeteciler!
Korkunç bir iddia.
Kulağımızın üzerine yatıp "bana ne?" diyemeyeceğimiz boyutta bir suçlama!
Doğan'ın bu sözleriyle kimi kastettiğini bilmiyorum.
Ama bir gazeteci olarak tüm camiayı zan altında bırakacak bu ifadelerin sahibine sormak boynumun borcu diye düşünüyorum:
"Kimdir bu paralı tetikçiler? Kimden para almışlar ve karşılığında ne yapmışlar?"
Federasyon başkanı yanıtını en kısa sürede vermeli.
Kimin veya kimlerin kalemini sattığını kamuoyuna aynı yolla açıklamalı.
Ne biliyorsa anlatmalı.
Anlatmalı ki, mesleğini onuruyla, şerefiyle, bin bir güçlük içinde yapmaya çalışan yüzlerce meslektaşımız insafsızca karalanmasın.


Terim deli mi dahi mi?
Ya Fatih Terim futbolun "f" sini bilmiyor, ya da ona akıl vermeye kalkanlar futbol dahisi diye düşünüyorum.
Neredeyse bir aydır her kafadan bir ses, her yorumcudan Terim'e futbol dersi var.
"Kadroyu yanlış seçtin."
"Arda'yı niye oynatmadın?"
"Nihat'tan santrafor olur mu?"
"Semih bu takımda neden yok?"
"Yerden değil havadan oynat..."
Gibi onlarca Terim eleştirisi dinledik.
Haklı olan yok mu?
Çok!
Peki Terim görmüyor mu nerede hata yaptığını?
Yorumculardan daha mı az anlıyor futboldan?
Yoksa Rus ruletini mi seviyor?
Onun bunca yıllık kariyerini böylesi basit hatalarla yok edecek kadar çılgınlaşabileceğine ihtimal vermiyorum.
Öyleyse 24 saati futbolcularıyla birlikte yaşayan, onların psikolojisini en iyi bilen Terim'i yerden yere vururken, tercihlerine saygı göstermemiz gerektiğini unutmayalım.
Elbette herkes işini yapacak.
Terim de, futbolu yorumlayanlar da...
Ama kimse kendini Nasreddin hoca yerine koymasın.
Türk milli takımını da olduğundan fazla görmesin.
"Biz demedik mi", "Nasıl da U dönüşü yaptı", "Sözümüzü dinledi kazandı" diye kılavuzluk payesi isteyenler yarını beklesin.
Herkes gibi dileğim, Terim ve öğrencilerinin Çek engelini geçerek yola devam etmesi.
Yoksa!..
Yoksa, federasyonun işi bir hayli zor!
Çünkü Terim'in yapamadıklarını yapabilecek onlarca futbol uleması içinden yeni bir milli takım teknik direktörü seçmek hiç de kolay değil!


Güle güle Turgay
Mesleğimizin gerçek emekçilerinden biriydi Turgay.
Gazeteciliği iş değil, yaşam biçimi olarak görenlerdendi.
Bu yüzden bir kaç ay önce verdiği zorunlu mola, onu çok üzmüştü.
Öyle ki, yeni bir gazetede, yeni bir başlangıç umudu bile yetmedi onu hayata bağlamaya!
Beklenmedik ve erken oldu gidişi.
Tıpkı aynı acıyı yaşatan onlarca meslektaşımız gibi...
Hayatını adadığı gazetecilikte hiç "kaymak" yiyemedi.
Kaymağı yiyenlere ise hiç gıpta etmedi.
Gerçek bir emekçi gibi yaşadı ve öyle de ayrıldı aramızdan.
Güle güle sevgili Turgay Örme.
Seni çok özleyeceğiz...