Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Türkiye son 2.5 yılda engelli futbolunda çok ciddi yol aldı. Hakkını verelim, Türkiye Futbol Federasyonu’nun bu konuda katkısı büyük. Haluk Ulusoy döneminde başlayan ve Hasan Doğan’ın destekleriyle devam eden proje, bugün Mahmut Özgener tarafından da önemseniyor. UEFA Sosyal Sorumluluk Projeleri Komite Başkanı Şenes Erzik’in çabalarıyla engellilerin önündeki “kalkmaz” denen engeller bir bir aşılıyor.
İşitme engellilerin Dünya ikinciliği, Ampute Milli Takımı’nın Dünya üçüncülüğü ve Zihinsel Engelli Milli Takımı’nın Avrupa ikinciliği kısa zamanda ne kadar doğru işler yapıldığını anlatmaya yetiyor.
Bugün hangi noktaya geldiğimizi görmek için birkaç örnek verelim:
3 yıl önce sadece gazilerimizin rehabilitasyonu amacıyla kurulan 18 kişilik Karagücü Ampute Futbol Takımı vardı. Bugün takım sayısı 11’e, futbolcu sayısı 350’ye çıktı. Gençlerbirliği ilk resmi Ampute takımını kurdu, Trabzonspor yakında müjdeyi verecek. Diğer profesyonel kulüpler sırada. Hedef uluslararası müsabakalarda boy göstermek.
Ekim ayı başında Ankara’da 11 takımın katılımıyla ilk kez bir şampiyona düzenlenecek.
Şampiyona öncesi Ampute Milli Takımı, şöhretler karmasıyla gösteri maçı yapacak. Karmada Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu, Bayındırlık Bakanı Faruk Özak, Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener, TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, Futbol Federasyonu’nun rahmetli başkanı Hasan Doğan’ın oğlu Selim Doğan ve Gençlerbirliği Başkanı İlhan Cavcav forma giyecek.
Anlamlı ve takdiri hak eden bir organizasyon. Ancak bana göre eksik kalan iki ayağı var.
İlki futbolu çok seven Başbakan Recep Tayyip Erdoğan. Diğeri Kara Kuvvetleri Komutanı iken Ampute Milli Takımı’na verdiği önemi bildiğimiz Genel Kurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ.
Erdoğan’ı forması ve kramponlarıyla futbol sahalarında çok gördük.
Sırada Sayın Başbuğ var. Yeni açılımlarıyla dikkat çeken Başbuğ’un oradaki varlığı, yaşama futbolla tutunmayı başaran engelli gençlerimizi hem yüreklendirecek, hem de mutlu edecektir.
Öyleyse...
Haydi Sayın Başbuğ, giyin formanızı şortunuzu, siz de inin sahaya!

Haberin Devamı

Sporda da çok seslilik
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın önceki gün yaptığı medya boykotu çağrısına spor gazetecileri olarak hiç de yabancı değiliz aslında.
Yıllardır takımları aleyhine haber yazıldığında, beğenmedikleri eleştiriler gündeme geldiğinde bazı örgütlü taraftar grupları “Şu gazeteyi almayacağız, ötekini okutmayacağız” diyerek gözdağı vermeye çalışır, daha ileri gidenler, tehdit mesajlarıyla hukukun sınırlarını zorlar.
Ama ne olur? O insanlar ertesi gün göz ucuyla da olsa “Acaba ne yazmışlar ?” diye aynı yayın organlarını izlemeye, biraz meraktan, azıcık öfkeden, çok sesliliğin parçası olmaya devam eder.
Demokratik rejimleri yıpratacak yöntemlerden biri, insanları tek kanaldan bilgi edinmeye zorlamak ya da ikna etmeye çalışmaktır. Bu tehlikeli bir yoldur ve toplumda yaratacağı kutuplaşmanın telafisi zordur.
Sadece siyasette değil, sporda da böyledir. Yakın dönemde kulüp başkanlarının, çıkarları zedelenen spor yöneticilerinin, hatta bazı teknik adamların gazetecileri yandaş ve düşman diye ayırdıklarını görmüyor muyuz?
Kendilerini bağlı oldukları kurumların üzerinde gören, adeta diktatörlük ilan edip “Sadece benim doğrum doğrudur” diyen futbol adamlarını hayret ve üzüntüyle takip etmiyor muyuz?
Unutmayalım,  tartışma, muhalefet etme ve eleştiri hakkının engellenmesi, toplumu  layık olmadığı yönetim biçimlerine kul edebilir. Bırakalım kim neye inanıyor ve kime güveniyorsa onu seçsin. İnsanlar tercihlerini dayatma ve faşizan yöntemlerle yapmak zorunda kalmasın.
Demokrasi tramvayında istediğiniz vakit ineceğiniz ara durak yoktur. Ya sonuna kadar gidersiniz, ya o tramvaya hiç binmezsiniz.

Haberin Devamı

Atalay  dönüyor mu?
Pekin olimpiyatındaki başarısızlığın sorumluları arasında gösterilen Gençlik ve Spor Genel Müdürü Mehmet Atalay geçtiğimiz günlerde TBMM’de yeni adli yıl nedeniyle düzenlenen kokteyle katılır.
Atalay politika muhabirleriyle sohbet eder. Konu spora geldiğinde, eski bir gazeteci olduğunu belirtip “Yakın zamanda aranıza döneceğim” der.
Biraz araştırdık. Atalay ciddi ciddi sporun patronluğunu bırakıp mesleğini icra etmeyi düşünüyormuş.
Daha ileri gittik ve öğrendik ki, genel müdür gazeteciliğe geri dönerse rotası Çalık grubunun bir medya organı olacakmış.
Atalay’a “Aramıza hoş geldin” demek için sabırsızlanıyorum.

Haberin Devamı

Hakem biat edecek!
Adı Türkiye Futbol Federasyonu. Ülkenin en yüksek bütçeli özerk kuruluşlarından biri. Neresinden bakarsanız yılda 150 milyon YTL’lik bir paraya hükmediyor.
Peki böyle dev bütçeli bir kurum için yüz bin YTL’nin sözü olur mu?
Olmaz, olmamalı. Üstelik konu hakemler ise.
Federasyon Başkanı sayın Mahmut Özgener’in durumdan haberi var mı bilmiyorum. Ama şu olay bile kurumsallaşma adına arpa boyu kadar yol alınmadığının göstergesi.
Olay diyorum, çünkü sezon başından bu yana liglerde görev yapan hakemler tek kuruş maç tazminatı alabilmiş değil.
Hepsi cebinden harcıyor. Kiminin kredi kartlarının limiti dolmuş, kiminin eşe dosta borcu birikmiş. Hesaplar şiştikçe şişiyor.
İnanmayacaksınız ama 5 Ağustos’ta yapılan seminere katılan hakemlerin yol harcırahları bile hâlâ ödenmemiş.
Bu arada maçlara giden temsilcilerin, gözlemcilerin ve MHK üyelerinin paralarını tıkır tıkır aldıklarını da belirtelim. Ne yaman çelişki değil mi?
Haftalar süren seminerler düzenleyecek, talimatlar yağdıracak, hatasız maç yönetmelerini isteyecek, sonra hakemini üç kuruşa muhtaç edeceksin.
Ayıptır. En azından emeğe saygısızlıktır.
Haa, amacınız hakemin burnunu sürtmek yöneticilerine biat etmesini sağlamaksa...
Aman dikkat edin, başınız ağrıyabilir.