Cemal Ersen

Cemal Ersen

cersen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Tıpkı Fenerbahçe’deki gibi, milli takımlardaki Futbol Genel Direktörlüğü makamı da kısa sürede iflas bayrağını çekmiş görünüyor.
Sarı-lacivertli kulüpte Aykut Kocaman’ın teknik direktörlüğe terfisi ile bu unvan kağıt üzerinde kaldı.
Ya olağanüstü yetkilerle ve maaşla donatılan Ersun Yanal’ın durumu?
Yanal yaklaşık 7 aydır görevde.
Ancak bunca süredir ne yapıldığı, hangi projelerin üretildiği, kimlerin işe alınıp kimlerin biletinin kesildiği muamma!
Daha önemlisi, ay-yıldızlı takımlar arasında bir uçurum yaratıldı.
Hiddink’li A Milliler bir tarafta, Yanal’ın sorumlu olduğu diğerleri öte yanda.
Aralarında en ufak bir koordinasyon, paylaşım, işbirliği yok.
Yanal’ın karargahı Beylerbeyi tesisleri adeta “derebeylik” gibi.
Hesap soran da yok, ne yaptıklarını merak eden de!
Maaşları, yiyip içtikleri, gezip gördükleri yerler, denize açıldıkları yatlar, oturdukları havuzlu villalar bizi hiç ilgilendirmiyor.
Ancak devrim gibi sunulan yeni yapılanmanın, lale devrini anımsatan safahate dönüşmesi hoş görülecek bir keyfiyet değil.
Hele bu keyfiyetin kaprise, iç çekişmeye, sidik yarışına dönmesi hiç kabul edilemez.
Geçen gün sevgili Atilla Gökçe ağabey sormuş;
“Yanal, Hiddink’e hoş geldin dedi mi?”
Söyleyeyim.
Henüz demedi.
Belki demek istemedi.
İsteseydi çarşamba günü oynanan Romanya maçını televizyondan izlemez, stada gelir en azından kendisiyle tanışırdı.
Haa maça geldiyse ve Hiddink’e “merhaba” demediyse o daha farklı bir şey!
Her iki durum da anormal.
Hiddink, A Milli Takım için büyük hedefler çizecek, federasyon kendisine küçümsenmeyecek yatırımlar yapacak, ama kişisel kaprisler ve belki de gün ışığına çıkacak yetersizlikler nedeniyle planlar suya düşecek.
Yanlışın neresinden dönerseniz kârdır.
Hele bu yanlış, ay-yıldızlı ekibin 2012 Avrupa Şampiyonası ve 2014 Dünya Şampiyonasıyla ilgili kaderini etkileyecekse!
Bu sistem kimseye yarar getirmez. Yanal hiç gocunmadan Hiddink ile beraber çalışmalı.
Çalışmak istemiyorsa da, çalışacak birileri bulunmalı.
Planlar, programlar, geleceğe dönük hesaplar birlikte yapılmalı.
Alt yapısız üst yapı olur mu?
Unutulmasın, A Milli Takım vitrindir.
Başarısı da, başarısızlığı da Futbol Federasyonu yönetimine fatura edilir.
Bakın; onca eleştiri, sorgulama ve yargısız infaza karşın bugün Haluk Ulusoy 2002 Dünya üçüncülüğü ile anılıyor.
Hasan Doğan kısacık başkanlığı döneminde Avrupa üçüncülüğü ile anımsanıyor.
Mahmut Özgener ve ekibinin de tarihte benzer başarılar ile gündeme gelmesi için bu çarpık düzen, bir an önce işlevsel ve sağlıklı hale getirilmeli.
Sözü küçük bir anekdot ile bitirelim.
Yanal ile Gençlerbirliği’nde çalıştığı dönemde bir röportaj yapmış, 1.5 saatlik teyp kaydını çözdükten sonra yarım sayfalık yazıyı zor çıkarmıştım.
Sanırım benim yeteneksizliğimden kaynaklanmıştı!
Lakin ne demişler?
Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.
Siz yedi aydır ortada Yanal patentli herhangi bir icraat görebiliyor musunuz?

Olay raporları kulüplere
Futbol Federasyonu bugün başlayacak yeni sezon öncesi son derece olumlu bir uygulama başlattı.
Artık temsilci ve hakem raporları kulüplere gönderilecek.
Ne demek bu?
Olaylı geçen bir maçta temsilcinin yazdığı disiplin suçları, hakemin rapor ettiği eylemler kulüpler tarafından ertesi gün öğrenilecek.
Disiplin kurulunda işlem görmeden önce kulüpler ve futbolcular ne ile suçlandıklarını bilecek, savunmalarını buna göre yapacak.
Bu sistem UEFA’da yıllardır var.
Maçta sıkıntı yaşanmasa dahi temsilci ve hakem raporları kulüplere iletiliyor.
Federasyonun içindeki statükocu bir grup uygulamaya karşı çıkmış.
Ancak son sözü başkan söylemiş.
Şeffaflıktan korkmak yersiz.
Doğru hamleler desteklenmeli. Tıpkı bunun gibi.


Şike yap yanına kalsın!
Futboldaki şike skandalının Türkiye ayağı ile ilgili yakalama ve gözaltılar başladığında ortalık ayağa kalkmıştı.
Gazete manşetleri ahlaki değerleri kemiren çete haberleriyle çıkmış, televizyonlar ana bültenlerinde olayı ilk sıraya koymuştu.
Ardından tutuklamalar gelmişti.
Telefon kayıtları, şike pazarlıkları ülke sınırlarını aşıp Almanya’daki Bochum savcılığının soruşturma dosyasına kadar girmişti.
Umutluyduk.
Türkiye’de şikenin üzerine belki de ilk defa bu kadar kararlı ve ciddi bir biçimde gidilmesi temiz futbol adına sevindirici idi.
Futbol Federasyonu, Cumhuriyet savcılığı ve emniyet, yıllardır bilinen ancak ucundan bir türlü tutulamayan şike pisliğini ortaya çıkardığı için kamuoyu tarafından takdir edilmişti.
Sonuçta ne oldu?
Birkaç ay sonra olaya karıştıkları iddia edilen şahısların tümü mahkeme tarafından tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
Haklarında bu kadar kuvvetli delil ve belge varken, belki yasaların yetersizliğinden, belki de mevzuattan yararlanıldı.
Aralarında kulüp başkanları, futbolcular, teknik adamlar ve menajerlerin de bulunduğu bu kişiler şimdi işlerinin başına döndü.
Yine yöneticilik yapacak, sahaya çıkacak, futbolcu transfer edecekler!
Çünkü elinizde onları camiadan uzak tutacak hiçbir yaptırımınız yok.
Ancak bu ülkede sırf kalemleri birilerini incitti diye yıllardır cezaevinde yatan meslektaşlarımız var.
Onlar fikirleri yüzünden içeride, ötekiler dışarıda.
Ne adalet ama!

Kabak tadı verdiniz
Merkez Hakem Kurulu Başkanı Oğuz Sarvan benim anımsadığım en az 5 kere söyledi.
Maç öncesi ve sonrası hakemin cep telefonu kapalı olacak.
Açık tutan ya da unutan ciddi cezalar alacak.
İş yapmayanın çenesi çalışırmış.
Sarvan’ın başkanvekili “O.Y.” biraderlerin Y’si Yüksel Okçuoğlu da önceki gün yine yağıp gürlemiş.
“Maç öncesi ve sonrasında telefonu açık olanın hakemliği biter.”
Hakem iki sezondur zaten bunu biliyor.
Kamuoyu biliyor, kulüpler biliyor, futbolcu biliyor.
Ne diye ikide bir medyaya çıkıp aynı nakaratı tekrarlıyor, hakemi yem gibi ortaya atıyorsunuz ki?
Seminerlerde, kapalı oturumlarda zaten bu mesajı hakeminize vermiyor musunuz?
Gücünüz yetiyorsa çıkın şöyle deyin:
“Maç öncesi ve sonrası hakemi cep telefonundan arayan kulüp yöneticisinin, aracılarının veya her kimse hepsinin canlarını fena yakarız.”
Diyebiliyor musunuz?
Yoksa onlar doğrudan sizi mi arıyor?